Geçmişin muhasebesi

Doğrusunu isterseniz, bu yazıyı kaleme almak için klavyenin başında çok uzun süre düşündüm.

Her zamanki yazdıklarımdan mı olsun yoksa SABAH Akdeniz’in 5 yaşına gelmiş olması üzerine mi bir şey yazmalıyım diye.

Sonunda, geride kalan yılların bir muhasebesini yapmak gerektiğine karar verdim.

Gazetemiz adına geçmişin muhasebesini yapmak sevgili Bölge Temsilcimiz Ünal Ersözlü’ye düşeceğinden bu konuda ikinci baskı yapmak istemem.

O nedenle kendi adıma muhasebe yapabilirim sadece.

Öncelikle şunu hemen söyleyebilirim ki geride kalan zamanda, bize ayrılan köşelerde sadece kendi doğru bildiklerimizi yazma fırsatı bulduk.

Kimse, ne “şunu yaz” ne de “şunu yazma” dedi. Bizi sınırlayan tek şey yasalar ve insanların kişilik hakları oldu.

Bu köşedeki yazıları kaleme alırken dikkat ettiğim en önemli konulardan birisi de Antalya dışına taşmamaktı. Bir, en fazla iki tanesi hariç.

Bu hem bölgesel ek olmamız nedeniyle zorunluydu, hem de Türkiye genelini ilgilendiren konuları en alasından yazanlar SABAH gazetesinde zaten mevcuttu.

Ayrıca, SABAH gazetesi alan bir Antalyalı, okumaya Akdeniz ilavesinden başlasın istiyorsak buna dikkat etmek zorundaydık.

Kimi zaman bir mahallenin kaldırımlarını, kimi zaman kanalizasyonunu, asfaltını kaleme aldım. Belki ele aldığım bu tür konular bazılarınıza çok basit geldi, “Yahu adamın yazdığı konuya bak. Filanca mahallenin kaldırımlarıyla uğraşıyor” dediniz.

Ama yapmam gereken buydu, çıkış amacımız da. Antalya’nın Türkiye ekonomisine can veren devasa turizm sektörü de ilgi alanıma girdi, Antalyalının yürürken ayağına değen taş da. En basit konuda bile yazmaktan yüksünmedim.

Aksine basit gibi görünen yazı konuları bir Antalyalının bile işini kolaylaştırdı ise bundan mutlu oldum.

Bir dönem en sık kaleme aldığım konu “toplu ulaşım ve trafik” oldu. Biliyordum ki yüzbinlerce Antalyalıyı ilgilendiren ve en çok sıkıntı çektikleri konu buydu.

Hatta bu konuyla bir ara o kadar çok uğraştım ki belediye başkanı bana isim bile taktı.

Bazen çok kızdım, kantarın topuzunu kaçırdığım da oldu. Özellikle kenti yönetenlere karşı.

Cevap ve düzeltme hakkına her zaman saygılı oldum. Yazdıklarıma bir yanıt geldiyse mutlaka yer verdim.

En çok Antalyalı okurlardan mektup aldığımda mutlu oldum.

Antalyalıların kentle ilgili görüşlerini bana iletmeleri halinde sizlerle mutlaka paylaştım.

İstedim ki benimkinden çok okurların görüşleri yer alsın bu köşede. Ama ne yazık ki insanlarımızın genel hastalığı burada devreye girdi. İstediğim sıklıkta yazmadı Antalyalılar.

Telefonla ulaşıp tebrik edenler, teşekkür edenler, hatta ziyaretime gelenler oldu ama iki satır yazmak zor geldi Antalyalılara.

Bugün biraz uzun oldu ama çoğunlukla kısa yazmaya özen gösterdim.

Biliyorum ki yazı ne kadar uzun olursa okunurluğu ve etkisi de o kadar az oluyor.

Bu fırsattan istifade Antalyalılara bir kez daha duyurmak istiyorum. Antalya ve Akdeniz Bölgesi ile ilgili kafanıza takılan her ne varsa. Üşenmeyin kaleme alın.

Pano, size her zaman açık olacak.

Yayın Tarihi
20.02.2008
Bu makale 2302 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!