Ekmek yediği kaba pisleyenler

Başlıkta verdiğim deyim bizde aslında daha amiyane haliyle kullanılır, hepiniz bilirsiniz. Ben öyle yazmadım ama siz öylesini anlayın artık. Sözüne ettiklerim, Antalya ve Kemer yöresinde günübirlik tur düzenleyen yatlar.

Neredeyse artık bu konu üzerine yazmam rutin hale geldi. Aynı konuyu her yıl dile getirmek zorunda kalıyorum. En ufak bir değişiklik olmuyor.

Biz ailece Fasilis Antik Kenti’ni ve onun koylarını çok seviyoruz. Burası bir Açıkhava müzesi olduğu ve mangal yakılmasına izin verilmediği için, fırsat buldukça hafta sonlarımızı orada geçiriyoruz. Yanımıza soğuk yiyecekler alıp sabahtan gidip o muhteşem çam ağaçlarının gölgesinde hem antik kentin hem de güzel denizinin tadını çıkarıyoruz.

Bu durum 3 yıl öncesine kadar böyleydi. Son 3 yıldır her gidişimiz neredeyse zehir olmaya ve ben de bu konuda yazmaya başladım.

Nedeni, özellikle hafta sonlarında yoğun olarak buraya gelip öğle saatlerini geçiren günübirlik yatçılar.

Bu arkadaşlar topladıkları turisti Fasilis Antik Kenti’nin limanına getiriyorlar ama henüz nereye geldiklerinin farkında değiller. Bu nedenle, ekmek yedikleri kaba pislemekte sakınca görmüyorlar.

Günübirlik yatçılardan kaynaklanan iki önemli şikayet var. Birincisi gürültü. Müşterilerine, teknelerine kurdukları ses düzenleri ile seslenip yüksek volümle müzik yayını yapıyorlar. Ki bunu bir tanesi değil onlarcası yapıyor.

Burada verdikleri molayı tamamlayıp limanı terk etmeleriyle birlikte de arkalarında denizin üzerini köpüklendiren bir pislik ve iğrenç bir koku bırakıyorlar. Yani bunlar gerçek anlamda ekmek yedikleri kaba pisliyorlar.

Bunların gidişinin ardından Fasilis Limanı’nda günlerini geçirenler pisliğin temizlenmesi için rüzgarın döndüğü saatleri beklemek zorunda kalıyor ve bu arada zaten antik kent ziyarete kapatılıyor.

Acaba dünyanın başka bir yerinde, yatların müşterilerini götürebileceği başka bir antik liman var mıdır Fasilis’ten başka?

İnsan böyle bir güzelliği nasıl böyle geri zekalıca kullanır, anlaşılır gibi değil.

Bu antik kenti, limanı ve denizi korumakla görevli olanların ilgisizliği de cabası.

 

 

Samimiyetsizlik

 

Antalya’da ortaya atılan bir kuduz iddiasıyla yaşanan köpek itlafını artık bilmeyen kalmadı. Hayvanseverler haklı olarak yasa gereği görevini yerine getirmeyip, hayvan barınaklarını kurmayan ve acımasızca itlafa girişen birinci kademe belediyeleri suçlarken, belediyeler de insan sağlığını ileri sürüp kendilerini savundular.

Daha doğrusu itlafı bir tek Kepez Belediye Başkanı Erdal Öner itiraf edip kendini savundu. Muratpaşa ve Konyaaltı Belediyeleri ise sessiz kalıp işin içinden sıyrıldıklarını düşündüler. Oysa itlafa onların da katıldığı açık. Örneğin, benim Muratpaşa Belediyesi sınırlarında oturduğum mahallede her gün karşılaştığım sokak köpekleri ortalıktan kayboldu. Onları da Kepez Belediyesi itlaf etmedi herhalde.

Bu olaylar yaşanırken benim tezim şu olmuştu: Hayvan barınaklarını kurmayıp sokak köpeklerini kontrol altına almayarak kuduzun görülmesinde (gerçekten var mı yok mu o da kesin değil ya) birinci derece sorumlu olan belediyeler, bu durumu fırsat bildiler.

Alınan karara dört elle sarıldılar ve kendi bölgelerini sokak köpeklerinden temizlediler. Çünkü barınak kurmalarıyla ilgili baskı giderek artıyordu.

Artık sokaklarda köpek kalmadığına göre barınak kurmaya da gerek kalmadı.

Bu tezimin doğruluğunu da bu kadar olayın üzerine hala hayvan barınağı kurmakla ilgili hiçbir girişimde bulunmayarak kanıtladılar.

Yayın Tarihi
19.06.2008
Bu makale 3093 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!