DÜŞ-ünü-YORUM

(Böyle giderse) Gelecekte bir tatil deneyimi

Geçenlerde Türkiye’de ilk tatil deneyimini anlattığım Rus kız vardı hani, işte o kız dayanamadı, tekrar tatile geldi Antalya’ya.

Ama bu sefer uyanıklık yapmış, konuşulanları anlayacak kadar Türkçe öğrenmişti.

İşte tatilden dönmeden önce annesine yazdığı gözlemleri…

Mami sana teşekkür ederim. İyi ki önerini yerine getirdim ve Türkçe kursuna gittim. Nasıl işime yaradı, anlatamam sana. Ne uçakta, ne Otelde, ne de sokağa çıktığımızda Türkçe bildiğimi çaktırmadım. Bütün konuşmaları anladım tabi...

Komedi, uçaktan inip bizi otellerimize götürecek serviste başladı.

Türkler, gelen turistin etinden de sütünden de yararlanmayı abartmışlar Mami. Karşılaştığımız her görevli bir şeyler satmaya çalıştı bize.

 Havalimanından çıkıp transfer araçlarına bindik ki, aman Tanrım… Hoparlörden ' Kontör Alllllll' isimli parça çalmaya başladı. Ardından şoför elinde bir torba, " kontör var, kontör var" diye koltukları dolaştı. Epey iş çıkardı. Elindeki bütün kartları sattı.

Derken, rehber, hepimize, bizim dilimizde bir el kitapçığı verdi ve akşama kadar okuyup ezberlememizi istedi.

Bakar mısın?

 

"XXX Tur Müşterileri için Sahra Talimnamesi
 

Sayın Konuklar. Rehberiniz olmadan lütfen otelden dışarı adım atmayın. Güvenliğinizden sorumlu olmayız.
Uyumak, yemek, animasyon şovlarını izlemek gibi standart faaliyetler dışında, yapacağınız her şey için rehberinize danışın.
Otelin hamamı pahalıdır. Hijyenik değildir. Elemanları kadın avcısıdır. Kesinlikle hamamı ziyaret etmeyin.
Marketten alışveriş yapmayın. Derici, halıcı, kilimci, kuyumcu, gümüşçü ve diğer tüm dükkanlar para tuzağıdır. Bu tuzağa düşmeyin.
Yarın rehberiniz sizin için hazırladığımız kent gezi programı ile gelecektir. Katılmanız menfaatiniz icabıdır."
Otele vardığımızda, gözlerim çevrede dikenli teller, kamp nöbetçileri aramadı dersem, yalan olur Mami. Resepsiyoniste tek tip üniformaları sordum, yüzüme boş boş bakmakla yetindi.
Sana, 7 güne sığdırdığımız akıllara ziyan gezileri anlatayım.


Birinci gün:


7 günlük eğitim kampı programını aldık. Okuduk. Kabul ettik. Ertesi günün ilk aktivitesi, Otel dışında, acentenin anlaşmalı olduğu Türk Hamamı ziyareti idi.

İçime düşen kurdu sakinleştiremedim. Kamuflajlarımı giyerek Otelin hamamını ziyaret ettim. Kapıya birkaç adım kala acentenin ajanına enselendim. İhtarla yetindi. Tekrarında yemeklerime müshil hapı koydurmakla tehdit etti.

 
İkinci gün:
Nakil araçlarına bindik. Otele yakın bir hamamın önünde durduk. Nöbetçiler tertibat aldı. Tek sıra halinde içeri girdik.
Gardiyan, pardon rehberimiz az bile demiş. Hijyen nehir olmuş hamamın her yerinden gürül gürül akıyordu.

Girişte, hamam sahibinin hararetli bir telefon konuşmasına tanık oldum.

Sanırım sebze halinden kabzımal arkadaşı ile konuşuyordu. Kalabalık olduğumuzu, paraya tecavüz edeceklerini söyledi ( ki bunu anlamadım ) ve iri yarı hamallardan birkaç tanesini göndermesini istedi.

 Kese için lazımmış...

Ne iş yaparlarsa yapsınlar, kesecilik Türklerin genlerinde var galiba. Hele bir kadına kese yapmak söz konusu olunca hepsi kese ustası kesiliyor.

Hamama girdik. Göbek taşı doldu. İçeri masa, sandalye ne varsa koydular. Bunlarda yer bulamayanlar yere yattı. Hepimiz pozisyonlarımızı aldık.

 Hamamın Şef Gardiyanı guruldama, mırıldama, hırıldama arası bir dil ile bize talimatlar yağdırdı.
Bir borazan çaldı ve içeride ne kadar bıyıklı, sakallı, hamal varsa bize daldılar.

Bir bacağımın oteldeki oda komşumun ensesinde, bir kolumun uçaktaki koltuk komşumun apış arasında olduğunu fark ettim. Bir sakallı da, ucundan tuttuğu ve aşağı yukarı hızla salladığı öteki kolumun titreşime dayanıklılığını ölçüyordu. Gruptan birinin kolu çıktı. İte kaka yerine oturttular.

Kördüğüm olmuşuz. Hayal meyal itfaiye sirenlerini duyduğumu hatırlıyorum. Kurt kapanları çözüldü. Boyunduruklar boşaldı. Kendimize geldik.

Üçüncü gün:

Enteresan bir deneyim yaşadık. Acentemiz bir belediye başkan adayı ile anlaşma yapmış. Bizi otobüslerle seçim mitingine götürdüler.

Gardiyan, pardon rehberimiz "sosyal gözlem gezisi" dedi, ama başkan adayı ile aralarındaki hararetli konuşmayı dinledim. Kelle başı anlaşma yapmışlar. Rehber bir ara seçim otobüsünün arkasına dolandı.

Merakımı yenemedim, gittim, baktım dolarları cebe indiriyor. Adam başı 5 dolara seçim kalabalığı yapmışız.

Dördüncü gün:

Rehberimiz bir dini ritüel gezisine katılacağımızı söyledi. Gideceğimiz evde gülmememizi, yüksek sesle konuşmamamızı tembihledi. Mümkün ise asık, hatta üzgün bir yüz ifadesinin çok iyi olacağını da ekledi.

Eve vardık. Bütün odalar feryat figan ağlayan kadınlarla dolu. Havaya girdik, biz de ağlamaya başladık. Nakliye aracının neden keskin bir soğan kokusuna boğulmuş olduğunu da çözmüş bulundum. Olsun. Doğrusu böyle bir deşarja ihtiyacım varmış. Rahatladım.
Unutmadan, acente, bir cenaze işleri şirketi ile anlaşma yapmış. Evden mezarlığa gittik. Topluluğun arasındaki konuşmalarda "ne kadar çok seveni varmış rahmetlinin" gibi cümleler duydum.

 Rehber bir ara cenaze şirketinin patronu ile kalabalıktan uzaklaştı. Yanımıza döndüğünde cebinde epey bir kabarıklık vardı.

Otel yolunda bir kokoreççiye girdik. Acentemiz Kokoreççi ile anlaşmalıymış. Yemek sonu, rehber komisyonunu aldı, yola devam ettik.

 Beşinci gün:

 Akşam nakil araçlarına doldurulduk. Kentin dışında bir semte gittik. Projesiz, renksiz bir salona girdik. İçeride ruhsuz, sanki binlerce yıldır aynı işleri yapmaktan bıkmış bir müzisyen, hızlı tempoda bir hava çalıyor. Belli ki parmakları tuşların yerini ezberlemiş.
Adam bir eli ile su bardağında viskiye benzer bir sıvıyı götürüyor, diğer elinin iki parmağı ile tuşlarda geziniyor. Bir yandan da otomatiğe bağlanmış bir ses tonu ile şarkı sözleri mırıldanıyor.

Kalabalıktan birileri fırladı. Bir anda bir daire oluşturdular. Dansın adı 'spontane' ya da 'kafana göre' olabilir. Herkes kafasına göre takılıyordu. Birisi zıplarken diğeri çömeliyor, öteki sek sek yapıyor, bir diğeri amuda kalkmaya çabalıyordu.
Oyunun bir yerinde, birden arkamızda siyah üniformalı muhafızlar belirdi. Bizi ite kaka piste çıkardılar. Bu oyunu bilmediğimizi söylememiz bir işe yaramadı. Sihirli bir cümleleri var; "Aman sende, biz biliyoruz da mı oynuyoruz Allasen!"

 İyi oldu. Pek grubun ritmine uyamasak da kurtlarımızı döktük. Ben headbang yaptım. Oda komşum break dans takıldı. Biraz yaşlı olan uçak arkadaşım eşi ile birlikte tango ve fokstrot denediler.

Grupta Gürcü komşular vardı. Onlar anlamsız figürlerle pisti boydan boya deli danalar gibi arşınlamaya başladı. Sordum, bir Trabzon gezisinde öğrenmişler bu vahşi dansı. Adı kolbastı imiş...

Sahi unutmayayım, acente sahibi varoşlardaki düğün salonları ile senelik anlaşma yapmış. Her hafta en az iki otobüs misafir getirme sözü vermiş. Adam başı 5 dolar. Güzel iş. Dedim ya, etinden, sütünden, derisinden hesabı.

Dönüşte, gecenin bir vakti, nakil araçlarımız bir Ayvalık tostçunun önünde durdu. Acıkmışız. Ben bol dökümlü yengen yedim. Komşum Karşıyaka usulü kumruya takıldı. Uçakta tanıştığım çift eritme kaşarlı pastırmalı sandviç tercih ettiler.

Gardiyanımız bir ara Kumrucu ile kasaya gitti. Sanırım 10 % üzerinden anlaşmışlar. Kısa günün karı, iyi para!

Altıncı gün:

Otelin az ilerisinde camdan yapılar dikkatimi çekmişti. Burada sera diyorlar. Bildiğin green house. Sebze tarımı yapılıyormuş.

Gardiyanımız bir sabah erkenden geldi, hepimizi lobide topladı. Seracıları gözlemlemeye gidecekmişiz.
Ama bir yaşam deneyimi olarak domates toplama işi de yapacakmışız. Arada bir iki domates yemek serbestmiş.
Akşama kadar domates topladık. Serada başka iş kalmadı sanırım. İş bitiminde rehberin seracıya serbest meslek makbuzu kestiğini gördüm. Acente götürü usulde anlaşmış. Seracı yevmiye işine sıcak bakmamış. Valla iyi para Mami.


Yedinci gün:
Kahvaltımızı yaptık. Havaalanına gidiyoruz. Otelden çıkar çıkmaz rehber otobüsün ortasına geldi. Çakma bir Louis Vuitton çantayı açtı, içinden bir tarak çıkardı başladı bağırmaya; "Ağabeylerim, ablalarım şu görmüş olduğunuz hakiki fildişi tarak, yanında bir tükenmez kalem bedava, bir permatik hediye, çocuğunu sevindir, şu bitmez tükenmez silgi bedava, şu kocaman kağıt mendil paketi şirketimizin siz sayın yolculara hatırası. Hediyesi 1 dolar..."

 Dedim ya Mami, Türkler ticaretin kitabını yazmış. Bizim liderlerimiz gelip bu ülkede 6 ay kurs görmeliler.

 


Yazarın notu: Böyle giderse işler bu noktaya varacak.

 Etiketler: Acente, Hamam, kamp, kese, Otel, rehber, Rusya, shopping, tur, turizm, Türkiye

 

Yayın Tarihi
03.01.2015
Bu makale 1755 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!