İnsanoğlunun yazılı tarihinde hep savaşları okuruz ne yazık ki!
Bu iğrenç tarihin her bir sayfasını çevirdiğinizde , açılan sayfa parmaklarınıza kan kusar.
İnsan kanı.
Senin,benim,onun gibi birer insan olan canlıların kanı.
Ana karnından akıl almaz bir masumiyetle Dünyaya gelen bebekleri,
Büyüdükçe birer insan kıyma makinesine dönüştüren ŞEY'i merak ederim.
Ben,bu iğrenç tarihin her sayfasında katledilen,kelleleri uçurulan,paramparça edilen İNSAN'ın son anını,o tarifsiz korkusunu düşünürüm.
Ayaklarımdan saçlarıma kadar ürperirim.
Bu yüzden yazdıklarımda hep sevgiyi,mizahı,aşkı vurgulamaya çabalarım.
Her cümlem insanın insana zulmüne bir isyandır.
Yazdığım mizah öyküleri ile okura attırabildiğim her kahkahayı,
Fatih Kralların,Cellat Şahların iğrenç mirasına bir şamar sayarım.
Cellat Şahların,Fatih Kralların döktükleri insan kanına karşılık,biz sıradan insanların AŞK ve MİZAHI,
İnsanlığın en onurlu eylemidir zira.
Okura nacizane bir aşk yazısı. Aşka ve aşıklara selam ile.
Aşk nereye göç etti acaba?
Farkında mısınız ve sizin için bir anlamı var mı,bilmiyorum.
Ne bu topraklarda aşkın tohumunu çatlatacak bir sıcaklık,ne de tohuma güç veren kökleri besleyecek su kaldı.
Aşkın ,insanın derinlerinde hasbelkader kalmış ve yüreğinin çorak topraklarından gökyüzüne yükselebilmiş dallarına ,yapraklarına can verecek güneş bile yok artık.
Kupkuru bir duygu iklimi kaldı bize.
Bir Kentte aşkın varlığına en güzel kanıt meyhanelerin varlığıdır. Meyhaneler ile aşk arasındaki gizli işbirliğinin en sıcak kanıtı da, benim,Alpay?ın ağzından bu yaşıma kadar duyduğum en güzel sözlerin şarkısı,İspanyol Meyhanesi.
Aşk ,duygu coğrafyamızı gecelik alışverişlere bırakıp gitti,yanında meyhaneleri de götürdü. Heyhat,artık aşk da,meyhane de, İspanyol Meyhanesine ilham veren aşk acısı da yok artık hayatımızda.
Gecelik alışverişlere meyhane gerekmiyor zaten. Onun mezatı, ruhu bile olmayan içkilerin bir yudumda yuvarlandığı gürültülü bar tezgahlarında açılıyor.
Gecelik alışverişlerde ne ruh var,ne estetik,ne de insani haz. Ha bar tezgahlarında kotarılan ihaleler sonrası kupkuru yataklarda iki uyuşmuş tenin birbirine değmesi,ha motorlarda fırıl fırıl dönen kayışların üzerinde döndüğü makaralara sürtünmesi. İkisinde de yanıp sönen bir enerji açığa çıkıyor,hepsi bu.
Aşk bitti. Miadını doldurdu. Meyhanelerimiz de kayboldu,adres bırakmadan.
Kapının üstüne Meyhane yazılması o mekanı meyhane yapmaz ki.
Nerede kaba saba,kalın masif kütüklerden alel usul kotarılıvermiş tahta masalar? Nerede üzerinde oturdukça bir günah çıkarma kulübesinin taburesine dönüşen tahta sandalyeler? Nerede bütün meyhane sakinlerinin ağabeyce bir hoşgörü ile duyup,duymazdan geldiği ? ah ulan ah?lar?
O tahta masaların üzerine ucunu kırarcasına bastırarak kalp çizdiğimiz bic tükenmezler? Hani,sizin meyhane taklitlerinizdeki masalara oyulmuş yamuk yumuk kalpler?
Taklit asla asılın yerini tutmaz ki. Sizin meyhane taklitlerinizin tavanına asılı ağlara takılıp kalmış ? Offff? lar yok ki. ? O ağlara yaklaştığımızda kulaklarımıza ? seviyorum ulaaaan ? naraları da çınlamıyor.
Meyhane olması için bu coğrafyada aşk olması lazım. Varmı?
Aşkın olduğuna kanıt bitmeyen geceler,doğmayan güneşler, üzerinde uykusuzluktan dönüp durulan yatakların varlığıdır.
Aşk olan evlerde, tabaklarda bitmeyen yemekler, açılmayan,izlenmeyen televizyonlar, teyplerde hep başa sarılıp dinlenilen aynı şarkıların olması gerekir. Var mı?
Anlamakta zorlandığım şu;
Aşk, acıların hayatı esir almaya başladığı zamanlarda yetişir insanoğlunun imdadına. Öfke patlamalarının, ölümlerin,öldürmelerin, kin ve kavganın ruhları teslim almaya yöneldiği dönemler, aşkın ,insanın insan olması adına isyan bayrağını açtığı zamanlardır.
Acıların ruhumuzun boynuna vampir gibi yapıştığı günlerde aşk insiyatif alır, sabır ve gözyaşı ile ittifak kurar ve arkası görünmez ufuklardan umut ışıkları getirir bulutlu gökyüzümüze.
Acılar artık bal eyleyemeyecek kadar yoğun ve sert. Yutulmayacak kadar iri. Ama ne uzaklardan aşkın ayak seslerini duymak mümkün,ne bulutlu gökyüzümüzü aydınlatacak umut ışıklarından bir haber var.
Neden?
Ne zaman bu kadar kurudu içimizdeki toprak? Ne zaman tıkandı içimizdeki aşkı besleyen su kanalları? Ne zaman sarardı aşkı besleyen güneş? Nasıl oldu da farkına varamadık?
Bir daha kulaklarımıza ne zaman İspanyol Meyhanesi kıvamında bir aşk şarkısı haz ziyafeti verecek Alpay gibi bir sesten?
Bitti mi?
Gecelik alışverişler kadın erkek ilişkisini teslim mi aldı artık?
Bir daha Meyhanelerde ? Seviyorum Abi ? haykırışları duyulmayacak mı?
Bilsem aşkın gömüldüğü yeri,gidip başında bir dua okumak ve gençliğimize kattığı renk ve duygu fırtınaları için teşekkür etmek isterim.
Aşk da öldü ha?