Bir intihar düşünün; genç bir mühendis önce sağ bileğini kesiyor… Sonra o kesik bilek ile sol bileğini… Sonra da yine kan fışkıran sağ eli ile boynunun sağ tarafını kesiyor…
Bu mühendisin vatandaşı olduğu ülkenin resmi otopsi kurumu boyundaki 20 santimlik kesiği birkaç santimlik bir kesik olarak rapor ediyor…
Olay yerinde rapor tutan jandarma olmasa o kesiğin neredeyse bir karış uzunluğunda olduğunu bilemeyeceğiz…
Genç mühendisin ailesi dini vecibelere sıkı sıkıya uyan bir yaşam tarzına sahip… Baba oğlunun da dinsel hassasiyetlerini özellikle belirtiyor ve inancı gereği asla intihar etmeyeceğini özellikle vurguluyor.
Daha da ileriye gidelim senaryoda…
Genç mühendis Türkiye için son derece önemli bir kurumda, Aselsan’da çalışıyor…
Dahası elinde ABD’den aldığımız savaş uçakları ile ilgili son derece önemli bir proje var…
Ne düşünürsünüz?
Ben düşündüm mesela ve aklıma hemen şu soruyu sormak geldi…
Türkiye hain mi kaynıyor?
Bugüne kadar bize hain diye yutturulanlar vatansever, vatanı çok sever görünenler gerçek hainler mi yoksa?
Türkiye’de olan bitenler, bu ülkeyi gerçekten sevenler ile bu ülkeye karşı düşman safında dolaylı dolaysız yer alanlar arasındaki nihai bir kavga mıdır?
Vatanı sevmek üzerine rakı masalarında atıp tutmayı bırakın… Vatanı sevmek adına sizin gibi düşünmeyenleri hemen dönek, mönek diye yaftalamayı da…
Yürek yetiyor ise şu Aselsan intiharlarına bir bakıverin. Vatanseverliği göstermek için en acil ve karanlık yol orada çünkü…
Birileri ülkenizin en stratejik projelerindeki en parlak beyinleri kuş gibi avlıyor ve siz bunun nasıl olduğunu merak dahi etmiyorsunuz…
Ülkenizin en stratejik kurumunda, en stratejik ulusal projelerde çalışan üç tane vatan evladı mühendis birkaç ay içinde arka arkaya ölüyor ve hepsinin adına intihar deniyor.
Yer misiniz?
Ben yemem…
Türkiye’yi seven kimsenin de yememesi gerekir…
Şimdi şu farklı medya kaynaklarından derlenen haberlere bir bakın önce…
İntihar mı, cinayet mi?
Aselsan mühendisi Başbilen’in ölümüyle ilgili jandarma olay yeri raporu, cinayet şüphesini güçlendirdi. Rapor, Adli Tıp’ın aksine Başbilen’in boğazındaki kesiğin 20 cm. olduğunu ortaya koydu. Başbilen'in intihar denilen ölümünün cinayet olduğunu düşündüren çok sayıda başka bulgular da ortaya çıktı.
Olay yeri fotoğrafları
Öte yandan 4 Ağustosta Aselsan’da düzenlenecek toplantıya katılmak için evinden çıkan Başbilen’in cesedini 50 saat sonra Ankara Ayancık yolu üzerinde bulunması da mercek altına alındı. Başbilen’in 4 ağustosta evinden çıktığı, 6 ağustosta da köylülerin ihbarıyla jandarma ekipleri tarafından cesedinin bulunduğu bildirildi.
Başbilen’in cesedi aracın şoför koltuğunda değil de ön sağ koltukta başı aşağı, ayakları ise koltuğun üst tarafında gelecek şekilde bulundu. Olay yeri inceleme ekipleri Başbilen’in bulunduğu esnadaki halini fotoğrafladı.
Çalıştığı projeler mercek altında
Başbilen’in araç içerisinde başka şahıslarla boğuşma ve tartışma yaşayıp yaşamadığı da araştırılıyor. Borcu yüzünden intihar ettiği öne sürülen Başbilen’in bankada kendi hesabında yüklü miktarda parası bulunduğu, iddiaların aksine iki aylık evli olan Başbilen’in düğündeki takılarının da bir bankanın kasasında saklandığı tesbit edildi.
Savcılık, Hava Kuvvetleri’nden Başbilen’in ölmeden önce hangi projelerde görevlendirildiğini sordu. Başbilen’in telefon kayıtlarında ise olayın intihar olduğu tezini çürütecek bilgiler olduğu öğrenildi.
Üç mühendis de kilit projelerde çalışıyordu
ASELSAN’da görev yapan 3 mühendisin birbiri ardına gerçekleşen şüpheli ölümü ‘intihar’ denilerek kapatılmıştı. ASELSAN’da Milli Tank Projesi üzerinde çalışan Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006’da boğazı ve bileği kesilmiş olarak aracının içinde bulunmuştu. Ardından 17 Ocak 2007’de Halim Ünal kafasına isabet eden tek kurşunla öldü.
Dokuz gün sonra da Evrim Yançeken oturduğu binanın 6’ncı katından düşerek can verdi. ODTÜ mezunu üç genç mühendisin ortak özelliği uçaklar için dost-düşman tanıma sistemi üzerinde çalışmaları oldu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iki yıl önce kapattığı Aselsan intiharları dosyası, Ergenekon savcılarından Fikret Seçen'in elde ettiği deliller üzerine Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından yeniden açılmıştı.
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Fikret Seçen, 'Fuhuş, şantaj ve askeri casusluk' soruşturmasını yürütürken elde ettiği çok önemli yeni bulgular üzerine Aselsan dosyasını Ankara'ya sevk etmişti.
Yapılan soruşturma sonucunda Seçen, daha önce "olağan intiharlar" olarak değerlendirip kapatılan 4 olayın intihar değil, cinayet olabileceği yönündeki emarelerin güçlü olduğuna kanaat getirdi.
Aynı kurumda farklı zamanlarda görev yapmış 4 kişinin kısa aralıklarla art arda intihar etmesinin mümkün olmadığını düşünen Seçen, "Aselsan intiharları"nın cinayet olabileceği yönündeki şüpheleri doğrulayan bulgulara da ulaştı.
Seçen, Deniz Kuvvetleri çetesiyle ilgili soruşturmada uzman polislerle yaptığı incelemeler sonrasında Başbilen, Ünal ve Yançeken ve Volkan'ın cinayete kurban gittiği yönünde bulgular elde etti.
Şimdi gelelim hadisenin damarına…
Bu üç mühendis genç hangi ulusal projelerde ve hangi kritik görevlerde çalışıyordu?
Mesela mühendislerden birisi F16’larda düşman ve dost kuvvetleri belirleyen ABD malı yazılımın yerine dost ve düşman belirleme görevini Türkiye’ye kazandıran ulusal bir yazılım üzerinde çalışıyor muydu?
Yani…
Bu yazılım ile ABD’nin dost ve düşman kuvvet belirleme hegemonyası kırılacak mıydı?
Ve en can alıcı soru;
Bu çocuklar öldürüldü mü? Bu çocukların üzerinde çalıştıkları ulusal projelerin son durumu nedir? Sürüyor mu? Bitti mi?
Türkiye’ye ihanet edenler kimdir? Bu hainler nerededir? Kimdir bu alçaklar? Türkiye’nin has evlatlarını ülkemizin göbeğinde kim öldürdü? Hangi şerefsizler buna göz yumdu?
Ona buna atıp tutan ‘bitirimler’ merak etmiyor musunuz bu işi? Altından çıkan çapanoğlu güvendiğiniz dağlara kar yağdırır, diye mi korkuyorsunuz?