Antalyaspor’un bir gün Şampiyonlar Ligi Finali oynaması…
E tabi o günün koşullarında, okuyanların çoğunun yüzünde alaycı bir gülümsemeyi de göze alarak..
Bu gün, genç bir işadamı bu final için yola çıktığını deklare etti. Verdiği röportajın satır aralarında bu mesajı okudum.
Helal olsun Ali Şafak Öztürk…
Öğretmenlikten zirveye giden rotanın usta yolcuları Nurten ve Fikret Öztürk’ün genlerini taşıyan bir genç, Antalyaspor’u da başarıya taşır…
OPET ve Regnum ile tanınan bu başarılı genç zor bir yola çıkıyor…
Antalya’lı olan… Antalya’da yaşayan… Antalya’dan ekmek kazanan… Antalya’yı seven herkes kayıtsız şartsız bu genç adama omuz vermelidir.
Sevgili Hemşerim gurur duydum.. Yolun açık olsun
Bak bu hayali ben yıllar önce yazmıştım…
Antalyaspor-Barcelona Şampiyonlar Ligi Finali
Günün birinde, ılık bir bahar akşamı, Antalya'da ellibin kişilik stadyumda keyif içinde oturup doksan dakika nefes almadan bir Şampiyonlar Ligi finali izler miyiz?İki konuk takımın maçını değil ama... Antalyaspor - Barcelona arasındaki bir finali.
AddThis Sharing Buttons
Bence evet!
Zahmetli bir yürüyüşün sonunda bu finali izleriz . Antalya, futbolda devler ligine demir atmakla kalmaz, Dünya Kentleri hiyerarşisinde de seçkinlerin arasına terfi eder. Şampiyonlar ligi kupası kazanılırsa da, bundan böyle Antalya tarihi Şampiyonlar Ligi öncesi ve sonrası olarak yeniden yazılır.
Bu finalden sonra Antalya'nın yaşam kalitesindeki yükseliş hızının vitesi kaça takılır, yorumunu okura bırakalım. Ama belli ki, böyle bir finale giden süreçte Antalya turizmi de çağ atlar. Göstermelik bir doluluk adına piyasada uçuşan abuk sabuk fiyatlar turizm tarihimizde birer anı olarak kalır. Yıllık turizm geliri herhalde üçe, beşe katlanır.
Eğer bir gün tarihin bir noktasında çılgın bir yatırımcının girişim tutkusu ile Antalya'nın zincirlerinden boşanma hırsı kesişirse, biz bu finali izleriz.
Bu uçuk yatırımcı ile Antalya, bütün olasılıkların hesaba katıldığı, kitlelerin desteğini almış, objektif aklın rehberliğinde, cesur bir safariye çıkarsa, Avrupa'nın vahşi futbol ormanında bir Şampiyonlar Ligi finalini avlar.
Böyle bir hedef ile yola çıkacak uçuk yatırımcının hayallerini bütün Antalya paylaşmalıdır. Sadece futbol dünyası ile sınırlı bir destek yatırımcıyı Toroslar'ın zirvesine çıkışta nefessiz bırakır. Orada da olsa olsa geyik avlanır.
Medyada yazılacak birkaç moral yazısından öte benim kastettiğim. Önce en Batı'da Kalkan'dan en Doğu'da Gazipaşa'ya kadar herkesin paylaşması gereken bir heyecan fırtınası sarmalı Antalya'yı. Okullarda minik öğrencilerden dağdaki çobana kadar herkes bu hedefe kilitlenmeli.
Böyle bir heyecan fırtınasını kasırgaya dönüştürecek iklim var mı?
Bence var.
Antalya'da bir kabına sığamama durumu var. Mevcut ile yetinmeyen, büyüme hedefini çalışmanın amentüsü sayan bir girişimcilik her alanda kendini gösteriyor. Belki de yüzlerce uygarlıktan miras kalmış olağanüstü renkli bir devinim bu. Muhteşem bir hırs. Hiç tükenmeyen bir yırtma arzusu. Doymak bilmez bir yatırım açlığı. Yeni ve farklı olana ilgi ve kucak açma. Dinamik bir genç nüfus. Daha ne olsun?
Eskiler buna un, yağ, şeker var. Gelin helvayı pişirin derler.
O zaman nedir eksik olan?
Öncelikle, statükodan ve kısa vadeli bildik hedeflerden sıkılmış, hiç olmamış ve olmayacak gibi görünen hayalleri besleyebilecek bir vizyona sahip uçuk bir işadamı ve cebinde bir yüzelli milyon USD.
Bu işadamına biat edecek, ama uygulamalarında özgür bırakılacak, gözü kapalı güvenilecek bir teknik adam, Türkiye'nin Alex Fergusson'u. Yerli ya da yabancı. Aklının bir köşesinde dokuz yıl sonra Devlet Üstün Hizmet Madalyası almak olmalı.
Bu işadamının, Dünyanın ve Türkiye'nin sayılı futbol otoritelerinin danışmanlığında oluşturduğu, dokuz yıllık aşamalı projesi.
Bu projeye ikna olacak Antalya futbol kamuoyu. Kayıtsız şartsız desteğini esirgemeyecek Antalyaspor Yönetimi ve Genel Kurulu.
Kamuoyunun heyecanını sürekli kışkırtacak bir medya faaliyeti. Her fırsatta bu kutsal hedefe atıfta bulunan, konuya teorik destek veren bir yazar ordusu. Ateşi besleyen şimşek gibi mesajlar ile okur köşeleri.
Stadyum içi ve dışı mesaisini birkaç kat arttırarak desteğini akıl almaz boyutlara yükseltecek bir taraftar camiası.
Kentin birkaç noktasında Antalyaspor ürünleri satan büyük, modern ve tarzı olan mağazalar. Bu mağazaları markalaştırma adına özel bir isim bulunmalıdır.
Okullarda sempati oluşturma amacıyla, Antalyaspor ürünleri hediye olarak dağıtılabilir. Taraftarlık ilk ve orta eğitim döneminde maruz kalınan dış etkilerle oluşan bir tercihtir.
Proje mutlaka okullardaki binlerce genci, çocuğu kazanmalıdır.
Projenin bilimsel ve tıbbi ayağında rol Akdeniz Üniversitesinindir. Hedefe giden yolun sosyal ve kültürel kılıfını oluşturmak rolü ile elbette Üniversite.
Son olarak, muhteşem finale olan sonsuz inanca dayalı bir SABIR. Dokuz yılın son saatine kadar eksilmeden sürecek aktif bir sabır.
En önemli bileşeni sürecin.
SABIR.
Bütün hepsi bir araya gelince neler olur?
Yelkenler açılınca ve rota belirlenince neler olur?
Gözler , ufuktan aşka susamış bir kadın silüetinde belli belirsiz gülümseyen final hayaline kilitlenince neler olur?
Hayal edebilen var mı?
Ben her Antalyaspor maçına gittiğimde bunu hayal ediyorum. Baraka misali trübünleri gördükçe, Kentin içinde,modası geçmişliğinin farkında bir tevekkülle mahzun duran stadyumu her gördüğümde bu finali hayal ediyorum.
Kentin Akdeniz'e sevdalı tepelerinden birisine kondurulmuş, elli bin kişilik bir stadyumda. Beş yıldızlı Otelleri aratmayan kalitede büfeleri ,futbol izlemeyi keyfe dönüştüren rahat locaları, sahaya gök gürültüleri indiren akustiği ile milenyumun gurur anıtı bir stadyumda...
Cesareti ve ruhu aklının önüne geçmiş bir yatırımcının hayalleri ile Antalya'nın beklentileri bir kavşakta kesişirse. Hayaller ve beklentiler kavuşursa.
Antalyaspor ile bu uçuk yatırımcı hedefe ulaşmadan bitmeyecek bir Katolik nikahına evet derse. Yukarıda saydığımız etkenler bu nikaha aktif birer şahit olursa.
Ben kendimi şimdiden dokuz yıl sonraki altın finale hazırlarım.
Zor mu?
Evet.
Ama imkansız değil.
250.000 nüfuslu Liverpool kentinde her maçta tribünleri ' Asla yalnız yürümeyeceksin' diye inleten 45.000 kişi var. Nüfusu beş yıla kalmadan birkaç milyona varacak olan futbol kentinden, Antalyaspor ile yan yana yürüyecek 45.000 kişi çıkmaz mı?
Çıkar.
Uçuk yatırımcı gelir.
Antalyaspor A.Ş Yönetimine projesini sunar. Genel Kurul onay verir. Altyapı yatırımları, transferler ve kurumsallaşma girişimleri için 150 milyon USD'yi bankaya yatırır. Harcama takvimi oluşturulur. Para önemlidir. Bütçenin uygulamasına sarsılmaz bir disiplin ile nezaret edecek bir kurul şarttır. Her kuruş Antalyaspor adına ve kılı kırk yararak harcanmalıdır.
Hedefler ve dokuzuncu yılın sonunda varılacak finansal aşama garanti edilerek Antalyaspor A.Ş. halka arz edilir. 1300 YTL nominal değerli 100.000 adet hisse satılır. Her bir hissenin dokuzuncu yılsonunda bir servete dönüşeceğini hisseden Antalyalı bu hisseleri mutlaka kapışacaktır.
Antalya'ya hakim bir tepede bin dönüm arazi alınır. Antalyaspor kampusü bu araziye kurulur. Kampus diyorum,zira bir kolej havası şarttır.
Antrenman sahaları. Kondüsyon merkezleri. Kros parkurları. İnsana mücadele gücü veren mükemmel bir peyzaj. Spa merkezleri. Dokuz yıl sonra varılacak zirveye yaraşır, prestijli bir Yönetim binası. Çok amaçlı bir konferans salonu. Kişisel gelişim amaçlı odalar.
Akdeniz Üniversitesi bu aşamada devreye girer. Kulüp bünyesinde, profesyonel görev yapacak tıp doktorları, fizyoterapistler, bioenerji uzmanları, diyetisyenler, psikologlar,mentorlar,istatistikçiler, uluslar arası sertifikalı masörlerden oluşan bir ekip kurulur.
Yapılanlar işin Kulübün asli misyonu ile ilgili boyutudur.
Bir de Kulübü Dünyanın vitrinine taşıyacak ve rekabetin dilini ve yöntemlerini iyi bilen profesyonel bir ekip gereklidir. Marka uzmanları, Satış ve Pazarlamacılar, gelecek tahmincileri, araştırmacılardan oluşan bir beyin takımı.
Rakiplerden bir adım önde başlamanın yolu rakipleri her yönü ile iyi tanımaktan geçer. Bu ekip rakipleri analiz etmek ve her sezon başında ayrıntılı bir raporu teknik ekibin önüne koymakla da görevli olacaktır.
Akdeniz Üniversitesi öncülüğünde her yaştan yeteneklerin eğitileceği spor okulları kurulur. Hem futbol takımına oyuncu kazandırır, hem ihtiyaç fazlası yetenekli gençleri satarak Kulübe gelir sağlar.
Beşinci yılın sonunda hem Antalya'da, hem de Anadolu'da üç büyüklerin egemenliğini alaşağı eder. Geçmişteki örneklerinden farklı olarak, kalıcı Anadolu İhtilalini tamamlar. Torosların zirvesinden gürül gürül bir nara ' Artık ben de varım ' der.
Kalan dört yılda neler olur?
Onu da başka bir yazımıza konu edelim. Okuru sıkmayalım.
Türk Futbolunun üç büyüklerin keyfine göre şekillenen kısır döngüsü kırılır.
Büyük Yürüyüşün ilk aşaması bu…
Zor ve zahmetli, ama her yürüyüş bir minik adımla başlamaz mı?
Peki. Böyle uçuk bir yatırımcı bulunabilir mi?
Ya da Türkiye'den, Yurtdışından bir sponsor bulunabilir mi?
Kim bilir?
Antalya'nın geleceğine güven olmasa bu kadar yatırımcı koşa koşa gelir mi?