“Hiç”ler ve “Piç”ler!

Sosyal ve kültürel alt yapısı olmayan bazı liyakatsiz insanların makam ve mevkii sahibi olduğu, tam tersine liyakat sahiplerinin dışlandığı ve yönetim kadrolarından uzak tutulduğu, "Çarpık Siyaset ve Yönetim" anlayışının egemen olduğu bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki...

Toplumda hiç bir şekilde itibar ve saygı görmeyenlerin, hasbelkader bir makam veya bir mevkie gelince nasıl değiştiklerine ve nasıl “itibar delisi” olduklarına şahit olmuyor muyuz çokça…

İstisnalar var elbet…

Onlar da bozmuyor ki kaideyi…

Halkın helal oylarıyla seçilip makam sahibi olan kişi, bir süre sonra işgal ettiği makamı, kendi özel eşyası gibi bir şey zannedip, kendini seçenlere karşı bir silah gibi kullanmaya başlıyor ne acıdır ki...

Bizim vergilerimizle karnını doyuran bazı atanmış mağrurlar da öyle... Onların görevi halkın sorunlarını dinlemek ve çözüm üretmek...

Ama bazıları var ki, halkı dinlemiyor bile... “Kendi çalıp, kendi oynayan” türden bunlar...

“Salla başı, al maaşı” da diyebilirsiniz...

Hele bir de “yiyelim, içelim, vakit dolunca kaçalım” tarzında olanlar var ki, düşman başına...

Oysa, Edebali'nin dediği gibi, "Makamın yükseldikçe gönülce alçalacaksın ki..." toplum senin insan olduğunu ve bir gün makam ve mevkiini kaybettiğinde de bir "hiç" olarak ait olduğun yere geri döneceğini bilecek...

E-posta olarak gelen ve benim daha önce de yayınladığım bir küçük anektod var...

Adını "HİÇ" koymuşlar... Bazı makam sahibi mağrurlara ithaf olunur, hassaten…

Yaşlı bir adam tarlasında çalışırken tebdil-i kıyafet halkın içinde gezen hükümdar ona yaklaşır.

Selamlaşırlar, yaşlı adam yolcunun sıcaktan bunaldığını düşünerek ona ayran ikram eder. Daha sonra sohbet etmeye başlarlar. Hükümdar yaşlı adamın sözlerinden etkilenir ve ona kim olduğunu sorar. Yaşlı adam ona:

- “Hiç”, der. Hükümdar merakla:

- “Ne demek bu? Senin muhakkak bir adın ve ünvanın vardır”, der. Yaşlı adam gene:

- “Hiç”, der. Hükümdar bu sefer kendisiyle alay edildiğini sanır ve:

-“Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben bu ülkenin hükümdarıyım”, der.

Adam karşısındakinin öfkelendiğini görünce:

-“Peki hünkarım şimdi siz bu ülkenin hükümdarısınız, bundan sonra ne olmayı planlıyorsunuz”, der.

Hükümdar şaşkın bir tavırla:

-“Hiç”, der. Yaşlı adam o zaman:

-“Hünkarım, işte ben sizin hükümdarlıktan sonra ulaşacağınız o mertebedeki adamım”, der...

Kıssadan hisse; insan “ne oldum” değil, “ne olacağım” demeli…

Bir özdeyişte, “Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır” diyen atalarımız, kişilerin hangi makam ya da mevkie gelirlerse gelsinler, kendi özlerini yitirmediklerine vurgu yapmış olmuyorlar mı?

Kişiler, özlerinde “hiç” ise hiç, “piç” ise “piç” olarak sürdürmüyorlar mı yaşamlarını?

Hatta, mektep-medrese bile kifayetsiz kalmıyor mu; “Eşeklik baki” ise serde!

Mesaj kime diye sormayın…

Almasını bilen herkese…

 

 

**

 

GÜLMECE

 

Gazeteciler

 

Ülkede kriz gerçekleşmiş, iki genç Türk gazeteci atmışlar kendilerini yurtdışına...

Bir iki hafta barlarda zaman geçirip, hayatın tadını çıkartmışlar. Sonra iş aramak için kapıları çalmaya başlamışlar.Bir gün, iki gün, bir hafta, iki derken, ümitleri iyice kırılmaya başlamış.

O sırada bir ilanı görünce gözleri parlamış.

"Çiftlikte çalışacak işçi aranıyor."

Koşarak gitmişler.

Çiftlik sahibi, tepeden tırnağa süzmüş bizimkileri, sonra ellerine birer kürek tutuşturmuş, büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş. Günde üç öğün yemek ve saatte 5 Euro. Ahırdaki gübreyi, 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş. Yatacak yer de vermiş.

Umutsuzluktan umuda ulaşan bizim Genç Türkler, bir haftalık işi iki günde bitirivermişler. Ahır pırıl pırıl olmuş.

Çiftlik sahibi ağzı kulaklarında, bizimkilerin çalışmalarından son derece memnun, çiftlikte sürekli iş önermiş. Bizimkiler, bir daha sokaklara düşmemek için kabul etmişler.

Adam, bu sefer onları tavuk çiftliğine götürmüş.

Makinenin başına gelmişler, anlatmış olayı.

"Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar.

Önünüzde iki kutu var, irileri sağ taraftakine, küçükleri sol taraftakine koyup, kutuları bantlayıp, ait oldukları kolilere yerleştireceksiniz. İş bu kadar basit" diye anlatmış ve gitmiş.

Geçmişler bizimkiler birer tarafa basmışlar düğmeye, bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş, almışlar ellerine, bakmışlar, bakmışlar, "iyi mi, kötü mü, büyük mü, küçük mü" tartışmaya başlamışlar. Bu arada bant akmaya devam etmiş ve yumurtalar, bantın ucundan çöp tenekesine düşmeye başlamış.

Çiftlik sahibi tesadüfen gelmiş yanlarına bakmış, onlarca yumurta boşa gidiyor, bizimkiler hala ellerinde bir yumurta tartışıyor. Durdurmuş bantı:

"Ne yapıyorsunuz?" demiş kızgınlıkla...

Gençler şaşkın şaşkın bakınca, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.

-"Gazeteciydik!"

-"Belli" demiş adam, "B..k atmayı çok iyi beceriyorsunuz ama, iyiyle kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!" (Teşekkürler Tayfun Alan)

 

 

 

Yayın Tarihi
15.07.2008
Bu makale 801 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
offfffff yaşlıları hİç sewmiyorum

Fatih sakin 10.07.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!