PSİKİYATRİST

Duyarlı

Hergün beni

Mutluluktan neredeyse öldüren

Ya da bir ışık yığını içinde kendimi kaybettiren

Bir şey görür ya da duyarım

 

Işte ben bunun için gelmişim dünyaya

Bakmaya, dinlemeye...

Bu yumuşacık dünyanın içinde kaybolmaya

Kendimi tekrar ve tekrar sevinçle ve övgülerle eğitmeye

 

Olağanüstü bir şeyden

Korkunç iğrenç ve abartılı bir şeyden değil,

Sıradandan, olağan, en sönük olandan

Günün bize sunduklarından bahsediyorum size

 

İyi kalpli bilge, diyorum kendime

Bu öğretilerden sonra BİLGE olmayıp da ne yapacaksın

Dünyanın engellenemeyen ışığı,

Okyanusun parlaklığı ve çimen kokularından

Oluşan bu yakarışlar varken                        Mary Oliver

Şiir ıslak bir otun sapında dans eden ışığın algılanmasının bile insanı ne kadar mutlu edebileceğini anlatıyor

                                      DUYARLILIĞIMIZI YİTİRİYOR MUYUZ?

Kendinin dışındakinin acılarını hissedip azaltmaya yönelik çabalar ve sorumluluk hissedebilmenin yolculuğu.

Geldiğimiz zamanlarda insanca yaşamaktan uzaklaştık. İç benimizi bilinçaltımızı küstürdük kendimize yani bilincimize.

İçten olmaktan uzaklaştı yaşamlarımız. Öyle bir zaman da yaşıyoruz ki başkalarının sorunlarına, acılarına duyarlı olamıyoruz. Kendimiz dışındakileri ötekileştirip, kendimizden ayrıştırıp bazen de karşımızda sanki düşmanımız varmış gibi onlarla savaşıyoruz. İnsanların derdi, diğerini hedef gösterip bölünme ayrışmaya dönüştü. Oysa hepimizin ihtiyacı bir ve birlik olabilmek. İnsan insanın yurdudur derler.

 Kendi öz benliğimize duyarlılığımızı yitirdik. Olması gereken kendimize, çevremize, insanlığa ilgili olmak. Onun yerine biz ne yapıyoruz?

İlgili olmak yerine ilginç olmaya çalışıyoruz. Hepimizin ilgi şefkat samimiyet ve içtenliğe ihtiyacımız var. Bizden ne istendiğini görüp o ortama adapte oluyoruz. Statü, değerlilik ve özgüveni sağlamanın yeni yol ve yöntemleri ile saygınlık kazanma çabası içindeyiz.  Benliklerimiz sanal ve gerçeklikten uzak ilgi görerek ne kadar doyum sağlıyor? Ortamlara uyum sağlıyoruz? Ne kadar farkında olabiliyoruz ait olamadıklarımızın. Dost ait hissettiğin seni her halinde kabul edendir. Acaba kendimizle dostluğumuzu yaşam öykülerimizin neresinde yitirdik farkında mıyız merak ediyorum?

Neden hepimizin çok istediği özlem duyduklarımızı hayatlarımıza sokamıyoruz. Öbür türlü davranmanın getirisini görüp kendimiz olmaktan çıkıp başkaları gibi olup kendimize yabancılaşıyoruz. Aynaya bakınca kendinizi sevemez oldunuz mu hiç? İçtenlik, kendin olabilmek, ait olabilmek en büyük eksikliklerimiz haline gelmiş olabilir mi?

Her şeyin her şeyle gidebildiği karma bir çağa girdik. Sanat bilim birbirinin içine girdi. Post modern dönem; an bitmemiş, insanlar kendini tamamlayamamış, olmamış benlikler var. Bitmemişlik ve olmamışlıklar ile sarılı insanlar.

Her şeyi çabuk iste çok iste çabuk tüket. Bitmemişlik duygusu, hedeflere ulaşınca mutlu olma beklentisi had safhada. Ulaşamayınca yeni bir mutsuzluk, şikayet ve yas süreci Ulaştıktan sonra da mutlu olmak için yeni hedefler belirleme.

Yarım bırakmışlıklar, çoğu zaman engelleyemediğimiz uyaranlar bombardımanı bizi yolculuktan alıkoyuyor. Süreçte en kolay olan yolculuktan vazgeçip ara sokaklara girmek. Biri sağ kolumuzdan biri sol kolumuzdan çekerek gittiğimiz yoldan bizi çekenler olacaktır. Hangi yolculuğu yapıyorum? Başladığım ve bitireceğim yolun neresindeyim?

Neden benzer insanlardan zarar görüyorum? Neden kelimesi kendi hipnozunuzdan uyanmanızın anahtarı. Hayatımda hep tekrar eden aynı kötü senaryolar var. Başkası ile bitmemiş işini bir başkası ile tamamlamaya çalışmak insanı yorar. Ne kadar erken farkındalık geliştirebilirseniz kendinizi tekrarlayan travmalardan o kadar çok koruyabilirsiniz.

Değişik alanlarda değişik rol modellerimiz olmalı. En önemlisi de sahiplenebilmemiz gerekiyor. İnsan hayatındaki bütün yanlışlardan kendisi öğrenmeye kalkarsa yaşam sürelerimiz bunun için yeterli olamayacaktır. Başkalarından, yaşanmışlıklarından öğrenmek gerekiyor.

Hatalarımızdan yaşadığımız acılarda ders almayıp protesto etmeye devam edersek yeni travmalarımız hata değil seçimlerimiz olacaktır. Her şeyi yaşamak her şeyi yapmak ne ölçüde  ya da ne kadar kendiliğimizle uyumlu? Bu sorunun yanıtı kendimizde saklı. Tabi doğru şekilde sorabilirsek. Bunu başarabilmenin yolu da dinginleşmekten geçiyor. Önce kendimizle, yakın çevremizle ve dünya ile. Dünyayı alacaklı olarak görmekten vazgeçmeliyiz.

Kendin olabilmek en önemli. İnsanlar kendi seçimini kendi yapıyor, herkes kendi seçimlerini yaşıyor. Öyle kabul ediyoruz. Hayat bize verilmiyor bizim de vermemiz gerekiyor.

Kolayın daha kolay seçildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu yolculukta kalıp kalmamak bizimle ilgili. Eller kollar uzanacak ona mı uzanarak bahanelerle dolu yan yollarda mı oyalanacaksınız? Yoksa yolunuza mı devam edeceksin?

Hep mutlu ol, hep iyi ol, iyi hisset, her daim genç ve güzel görün. Bir şeyin elde edilemez oluşunun hayal kırıklıkları. Kollektif bilinçaltımızın adeta bombardımanına maruz kalıyoruz? İnsan çekici olana yöneliyor.

Araştırmalara göre 35-45 yaş grubunda kişiler 10 yıl öncesinden en çok farklılaşan daha az hayal kuruyor olma oranlarının % 62.7 olması.

Başarı sonucunda mutluluk reçetesini uygulamaya çalışıyoruz. Yanlış reçetelerle doğru tedaviyi sağlayamazsınız. İnsan reçetelere sığmayacak kadar karmaşık. İnsan hayalleri olduğu sürece vardır. Arzular, umut, motivasyon. Hayallerden vazgeçmemeliyiz. Bu dünya gerçekçi olunması gereken dünya. O zaman dünya küçülüyor. Hayalin arkasında durabildiğimiz sürece var oluruz.

Günlük işlerinizi yaparken de kendiniz, başkaları ve dünya için hayalleriniz olabilir. Hayallerimizi birileri engellemek istediğinde benim hayalim diye sahip çıkmalısınız. Çocukların hayal ve oyunları onların en büyük gerçekleri. Bilinçaltları ile uyumu yitirmedikleri dönemlerdeler. Çocuksu hayal gücümüzü sürdürebileceğimiz bir dünya daha anlamlı olacaktır.

Hayat bir karşılaşma. Kişinin psikoterapi süreci de kendisi ile yüzleşmesidir. Psikoterapiden kaçınması da duygularıyla yüzleşmek istememesi aslında.

Travmalardan sonra duygusal ve bedensel dengelenme her zaman kolay olmayabilir.

Acıyı paylaşabilirsek en azından öğrenebiliriz. Bütün duyguların yaşandığı bir dünya daha güzel olabilir hepimiz için. İçtenlik, samimiyet, ait olabilmek duygularının eksik olmasın hayatlarımızdan.

 

Uzm. Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist & Psikoterapist

Şirinyalı Mah. 50/3

ANTALYA

Telefon: 02423169899

Yayın Tarihi
21.09.2020
Bu makale 2983 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!