DÜŞ-ünü-YORUM

Gelecek Tahminciniz var mı? Ya da olmalı mı?

Buna gelecek senaristleri de diyebiliriz. Görevleri; her türlü veriyi değerlendirerek, geleceğe ait senaryolar oluşturmak olmalı.

 
Yatırımın  geleceğini ilgilendiren her konuda. Mevcut ve potansiyel pazarlar. Pazarlardaki müşteri profilindeki değişimler. Demografik verilere göre satış ,pazarlama ve tanıtım senaryoları de olabilir.
 
Mesela, orta vadede, Türkiye’nin ana pazarını oluşturan ve milyonarca turist gönderen ülkelerden birisinde yükselen bir milliyetçilik dalgası olsa. Devlet ve bütün kamu kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin yönlendirmesi ile insanlar ülke dışındaki tatil bölgelerini boykot etmeye başlasalar. 

Bu boykotun boyutları tahmin edilemez bir noktaya varsa,ülke dışına bir tek insan çıkmasa. Birbuçuk milyon insanın ortalama on gün konakladığını kabul edersek, toplamda onbeş milyonluk bir geceleme kaybı demektir bu. Yılda elli milyon civarında bir gecelemenin gerçekleştiği Antalya’da,30% bir kayıp pek azımsanacak bir oran değil.  Evet,en büyük pazarlarımızdan birisinde  böyle bir toplumsal refleksin gerçekleşmesi halinde ne olur? Hiç düşündünüz mü?
 
Siz gerçekleşmesi hiç de akla aykırı olmayan böyle bir refleksi düşünedurun.
Daha sırada savaş riski var.Kıbrıs ve Ege sorunu çözüldü mü sizce? Sorunun tarafları mevcut durumu çözüm olarak görüyor mu? Bitti mi gerçekten?
Ya Irak?
 
Irak ABD’nin müdahalesi ile nihai huzura kavuştu mu? Statükodan herkes memnun mu? Irak ile kendi hayati geleceğini bir şekilde ilişkilendiren komşu ülkeler mevcut durumu nihai bir çözüm olarak benimsedi mi sizce de?
 
Ya yarın Batı, Türkiye, Suriye, İran, Irak’taki bütün guruplar birbirine girerse?
Amaaan, elle gelen düğün bayram mı diyorsunuz? Ona da eyvallah.
 
Ama benim uykumu farklı ama çok daha vahim bir olasılık kaçırıyor. Yazımın ruhuna uygun bir yerde aklıma geldi bu facia benzeri senaryo. Düden’in denize döküldüğü yerde. Kendime kızmayayım da kime kızayım? O enfes manzarada oturup ufka bakarak ve fonda Düden’in müthiş çığıltısı,rakıyı yudumlayarak hayattan keyif almak varken,sen karamsarlık ülkesine seyahat et.
 
Gamlı baykuş olarak adlandırılmayı göze alıyorum. Sonuç olarak ben bir senaryo yazıyorum. İnanıp inanmamak size kalmış.
 
Su ve enerji.
Antalya’da su ve enerji krizi gerçekleşmesi durumunda neler olur?
Gerçekleşir mi?
Bilemiyorum.
Ama bundan yirmi yıl önce bana kıyametin kopmakta olduğunu düşündüren meşhur ‘ kadıkaçıran yağmurları’nın yağdığını gören var mı? Önce gökyüzü geceye döner,ardından günlerce süren bir tufan başlardı .Caddeler irili ufaklı ırmaklara dönüşür,suların denize kavuştuğu yerde ufka kadar varan bir çamur rengi denizi boydan boya kaplardı. Birkaç yıldır bu yağmurlar anılarımızı süsleyen birer detaya dönüştü.
 
Yirmi yıl önce su ve oksijen kaynağımız Toroslar’ın zirveleri neredeyse eteklere kadar kar ile kaplanır,Mayıs sonuna kadar zirveden kar eksik olmazdı. Bu kış dikkat ettiniz mi? İnsanın içine huzur dolduran bu beyazlığı ben göremedim.
 
Kadıkaçıran yağmurları artık tarih oldu ise. Toroslar’ın zirvesi bundan böyle Mayıs sonlarına kadar bembeyaz olamayacak ise. Aslında bu cümlelerin arkasını nokta nokta olarak bırakıp,boşlukları doldurun demek vardı.Ama senaryo benim.Devam edeyim.
O zaman olanlar olur işte.
 
Yeraltı suları biter. Su çektiğimiz kuyulardan su yerine pompalardan nihavent tonda bir tıs sesi duyarız. Barajlara su taşıyan çaylar, ırmaklar kurur. Elektrik üretimi ya biter ya da koca bir kente sanki minik bir jenaratörden elektrik üretiliyor gibi olur. Artık yaz aylarında bu elektrik koca kentin hastanelerine mi yeter, milyonlarca klimaya mı,buzdolaplarına mı, çamaşır makinelerine mi bilinmez.
Bu facianın kent yaşamı ile ilgili faslı.
 
Otellerde ne olur?
Enerjisiz, susuz bir Antalya’da enerji ve su verilemeyen Otellerde ne olur? Bir gün, aslında davul, zurna değil, bateri solo yaparak geldiğini haber veren bu facia pat diye kapımızı çalarsa ne olur? Otellerde kapıdan girdiğiniz andan itibaren alınan bütün hizmetlerin fark edilmeyen ana girdileri aslında bu iki maddedir; Su ve enerji.
 
Facianın sinyallerini bir türlü almamış ve bu duruma hazırlıksız yakalanmış bir otelde neler olur,ben bazı gelişmeleri sıralayayım;
 
Bahçeden başlıyorum. O kıyılarımızı dantel gibi süsleyen bahçeler kurur. Çimlere, çiçeklere ve ağaçlara su verilemez.Yazın kavurucu sıcağında önce bahçe harap olmuş Basra’ya döner. Birkaç yıl sonra,koşulların aynen devam etmesi durumunda bahçeler yıllar önceki aslına rücu eder, kumlarla kaplanır.
 
Banyolar otel odası içinde nostaljik birer mekana dönüşür. Denizden,plajdan tuzlu su ve kum içinde dönen konuklara banyo yapmak için su verilemez. Kimbilir,belki de elektrikli traş makinelerine talep patlaması yaşanır. Su ve jiletle traş olmayacağı için.
 
Yüzlerce konuğa yetecek sulu yemekler pişmez. Menülerde sadece kızartmalar,ızgaralar bulunur.Bir de tatlılar.Pek cazip değil doğrusu.
 
Klimalar çalışmaz.Klimaları çalıştıran soğutma gruplarında ne su ne de elektrik olmayacağı için işlemez hale gelir.Nemin etkisi ile elli-ellibeş derece hissedilen sıcaklarda klimasız bir lobi ve oda düşünebiliyor musunuz?
 
İflas eden soğukhava odaları,buzdolapları,minibarlarla yiyecek-içecek servisi iptal olur.Soğuk bir bardak su veya meşrubat hayal olur artık.
 
Çamaşırhane? Her gün binlerce yatak malzemesi,havlu,elbise nasıl yıkanır? Kuru temizlemenin ekonomik ve akılcı bir çözüm olduğu kanaatinde değilim.
Faciayı daha da detaylandırarak içinizi iyice karartmak istemem. Antalya’da Otellerin böyle bir senaryonun gerçekleşmesi sonrasında, gelecekleri pek parlak olmayacak gibi görünüyor. Ki, asıl facia bundan sonra ortaya çıkar.
 
Alanya-Tekirova arasında çeşitli yıldızlarda ve yıldızsız bini aşkın konaklama tesisi olmalı.Sektör ile bağlantılı hizmet veren bar,diskotek,lokantaları da hesaba katarsak en az üçyüz bin  çalışan var sektörde ve bağlantılı işyerlerinde. Ben değerlendirmeme sadece sektörde ve ilişkili eğlence mekanlarında çalışanları dahil ettim.Üçyüz bin çalışan ailesi yaklaşık bir milyon insan demektir.Sektörden beslenen bir milyon insan.
 
Sonra ne olur?
Senaryonun son sahnesi beni korkuttu. Düşünmek bile istemedim. Kabusu burada noktalayayım.
 
Çözüm?
Çözüm var mutlaka.
Ama çözümü sektör bulacak.
Başta yatırımcılar.
Sektör profesyonelleri. Çalışanlar.Emekçiler.Sektör teorisyenleri.
 
Yandaki Otelin fiyatının birkaç euro yüksek,bir başka otelin aylık doluluğunun birkaç puan yüksek olması nedeni ile Genel Müdür değiştiren sistem, gözlerini günlük raporlardan ayırıp orta ve uzun vadeli gelece çevirdiği gün çözüm süreci başlar zaten.
 
Bence bir gelecek tahmincisi istihdam etmek çok da gereksiz bir masraf olmaz. Gelecek tahmincisi de ne ola? Bir başka yazıya kadar muhafaza edelim merakları.
Ama gelecek tahmincisinin uçuk kaçık,çok gezen,çok okuyan bir ademoğlu olması gerektiği de çok açık. İklim,hidrografi,demografi,moda,magazin,tüketim alışkanlıkları, siyaset, ekonomik trendler, kent yaşamı, beslenme alışkanlıkları,internet, hepsi bu gelecek tahmincisinin ilgi alanına girmeli.Ortaya koyacağı senaryolara çözüm kolaydır.Sorunun bilinmesi çözümün ufuktan görünmesidir.
 
Alanya-Tekirova bandında birkaç milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz. Bir milyonluk bir kitlenin işsiz, aşsız kalmasından bahsediyoruz. Boru mu bu?

 

Yayın Tarihi
24.11.2015
Bu makale 1814 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!