Nedir güzel olan?
Aşk mı, yemek mi, gezmek mi, doyasıya eğlenmek mi, şöhret mi, yoksa zenginlik mi?
Bence, hepsi bir arada harikadır; ama nereye kadar?
Fazla ilgiyle karşınızdakini bıktırabilirsiniz.
İşkoliklikle, yaşamanızın hedefleri yok olup, gidebilir.
Şöhretin silindirleriyle ezilebilirsiniz.
Gece hayatı bir müddet sonra anlamsızlaşıp, makyajını siler. Karanlık manasızlıkla tüllenir. Yalnızlığın yelpazesinde serinleyemezsiniz.
Ya variyet?
Hayatım boyunca, paraya ihtiyaçsız bir tek kişi bile görmedim.
Ama birikim artıkça, gereksinim ve beklentilerin de rakım kaydettiğini göz ardı edemeyiz. Öyleyse, yaşamın tadını çıkarmak, acılara gülümsemek, nahoşluğu bertaraf edip, hoşlukla kol kola yürümek sanattır demeliyiz.
Ancak, bunun için “çok”lara ihtiyacımızın olduğunu, sanmam.
Mutluluk bir denge meselesi bence. Bunu, sağlıklı yaşamak için içilen “su” örneğinde bile görebiliriz. Aşırı suyun zararı var. Yaşam için gerekli, birçok vitamini yok edebiliyor.
Abartlı egzersizle stres hormonu salgılanıyor.
Bu da, kemik erimesine, hatta diş çürümesine bile yol açabiliyor…
Daha fazla nemlendirici kullanmak, cildin yağlanmasına ve “dermatitis” adı verilen bir hastalığa yol açabiliyor.
Daha fazla güneşte kalmak, kanser riskini artırıyor. Oysaki güneş çok yararlı! Ama her şey, ölçülü olmalı. Beyaz ciltliler için,10-15 dakika, esmerler için, yarım saat yeterli.
Yani; ne yaparsanız, yapın, abartmayın…
Fazla gülmek ve ağlamak da astım krizinin sebebidir.
Öyleyse Azı karar, Çoğu zarar.
İnanın…