DÜŞ-ünü-YORUM

Yeniden Avrasya

Geçen hafta başında Avrasya’yı yazdım. Hafta sonunda adeta lazer işaretleyici ile gösterdiğim yerde savaş çıktı. Briç oynanan masada bir anda şakır, şukur pul sesleri kulakları tırmalamaya başladı. Taraflardan birisi tavlayı aldı, rakibinin kafasına geçirdi. Karşı tarafı zar tutmakla suçladı.

 

Turizmci dostlar bana ‘sen kahin misin? ‘ dediler.

Ne kahinim, ne de istihbaratçı…

 

Olmaya da gerek yok.

 

Biraz ekonomi bilmek yetiyor. Biraz da bizim meşhur, kaliteli, doğrucu! medyanın abuk sabuk haber ve yorumlarından kafayı kaldırıp küresel medyayı okumak.

 

Kafkasya’da ne var da, bütün küresel güçlerin ağızlarının suyu akıyor?

Son on yılda neler oldu da Rusya’nın damarına basılmış gibi oldu?

 

İki sorunun cevabını ekonomi, jeopolitik ve Avrasya realitesi gibi faktörleri dikkate alarak verirseniz, birkaç gündür yaşanan kıyımın sebeplerini bulursunuz.

 

Kafkasya’da ne var?

 

Kafkasya’da, özellikle Çeçenistan merkez alınmak kaydı ile Osetya, Acaristan gibi ülkeleri de kapsayan geniş bir coğrafyada petrol var. Okur ‘ bunu zaten biliyoruz’ gibi bir itiraz geliştirmesin. Petrol olduğunu herkes biliyor elbette, ama öyle kaliteli bir rezerv var ki, rafine etmeye bile gerek kalmadan jet motorlarında kullanılabilecek saflıkta.

 

İşlenmesi çok kolay ve maliyeti çok düşük

 

Rusya, Kafkasya’nın yeşil dağlarına, ovalarına sevdalı değil. Yeşil dağlar, ovalar Rusya’da bol miktarda mevcut. Bu rezerv Rusya’nın son birkaç yıldaki aşırı hızlı zenginleşmesinin gelecekte de sürmesinin garantisi. Bu nedenle, Kafkasya, Rusya jeostratejistlerinin gelecek açılımlarında adeta bir müktesep hak. Rusya karar vericileri bu bölgenin kaybedilmemesi adına küresel bir meydan okumayı da seçenek olarak masada hazır tutuyorlar.

 

Çok ilginç ve açıklaması zor bir süreçte AB Ülkeleri kendilerini Rusya’nın doğal gaz ve petrol rezervlerine angaje hale getirdiler. Binlerce yıllık diplomasi ve yönetim geleneğine sahip bir kıta kendi elleri ile ekonomisini Rusya’nın ağzından çıkacak birkaç kelimeye teslim ettiler. Kıta Avrupası’nın ekonomisi, ısınması, petrol gereksinimi Rusya’ya bağımlı hale geldi. Başka türlü gelişmesi de çok mümkün görünmüyor kısa vadede.

 

Yaşlı Dünyanın diğer bölgelerinde enerji kaynakları tükenmeye yüz tuttu. Güney Amerika Ülkeleri ile Batı’nın ilişkileri de çok dostane gelişmiyor. En zengin petrol kaynaklarına sahip ülkelerin başında Venezüella geliyor ve Chavez Batı’yı ensesinden yakaladığını biliyor ve dış politikasını bu gerçeği bilmenin avantajı ile inşa ediyor. Amiyane tabirle Batı’ya Venezüella’dan ekmek yok.

 

Buraya kadar anlatmaya çalıştığımızı özetlersek, Kafkasya, Rusya’nın yedek akçesi petrolün üzerindedir ve zamanı gelince bozdurmak üzere, öyle kalacaktır.

 

 

Son on yılda neler oldu?

 

 

Ukrayna BDT blokundan koparılmıştır. Batı’nın organize ettiği turuncu devrim Ukrayna’yı önce AB sonra Nato üyeliği ile nihayet bulacak bir sürece katmıştır.

 

Gürcistan’a Batı’da eğitim görmüş bir Devlet Başkanı gönderilmiş, Gürcistan da Batı saflarına doğru hızlı bir yolculuğa çıkarılmıştır.

 

Baltık Ülkeleri AB’ye girmiştir. Bu Ülkelerde hızlı bir AntiRusya akımı dikkati çekmektedir. Hızlı bir Rusyasızlaşma ve Rusçasızlaşma sürmektedir.

 

Üç stratejik hamlenin, Rusya’ya, politik, askeri ve ekonomik kuşatma olduğunu görmek için kahin olmak gerekmiyor. Rusya’nın, bu hamleleri analiz etme becerisinden yoksun, acemi bir Devlet olmadığını bilmek için de çok derin bir tarih ilmine vakıf olmak gerekmez. Karşınızda, birkaç on yıl önce, Dünya’nın iki kutbundan birisine liderlik eden bir imparatorluk olduğu unutulmamalı. Bin yılı aşan bir Devlet geleneği de önemli bir etkendir.

 

Kimi küresel analistler Rusya’da son yirmi yılda yaşanan kansız dönüşümü de incelemeye değer görüyor. 1980’lerin sonundan itibaren başlayan hızlı değişimin arkasında kitlesel bir baskı, zorlama olmadığı bugün daha net olarak görülüyor.

 

Rusya’nın derin karar vericilerinin yukarıdan aşağıya başlattıkları bir antikomünistleşme olarak tanımlamak yanlış bir tahlil olmamalıdır. Dünya tarihinde, bilinen tüm sistem değişimlerinin önünde ve arkasında itici güç olarak yer alan kitlesel hareketler yaşanmamıştır. Bu veri, değişimin, Rusya derin karar vericilerinin küresel bir manevrasından başka bir şey olmadığı kuşkusunu desteklemektedir.

 

Son aşamada, derin karar vericiler, Rusya’nın küresel etkinliğinin sıfırlanması ile sonuçlanacak sürece merkezi bir hamle ile set çekmişlerdir.

 

Rusya’da, Batı’daki meslektaşlarını gölgede bırakacak analizcilerin işbaşında olduğu think tank’ların varlığı, su götürmez bir gerçek olarak kendini belli ediyor. 1990’ları, jeopolitik anlamda mola verme, nefeslenme ve gelişmeleri izlemekle değerlendiren Rusya think tankları 2000’lerin mevcut saflaşmalarını, pozisyon alışları, ekonomik gelişmeleri öngörmemiş olamazlar. Son gelişmelere bakarak, çok basit bir tanımlama olarak algılanma riskini göze alıyorum ve Batı ile Rusya arasındaki bilek güreşini izlerken ‘ Son gülen iyi güler ‘ diyorum.

 

Bundan sonra neler olur?

 

Rusya, artık kendini yeterince güçlü görmektedir. Son birkaç on yılda, ABD’nin başını çektiği küresel ringden dışlama hamlelerinin ters teptiğini ve bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını deklare etmiştir.

 

Kafkasya Rusya’nın arka bahçesidir. Yedek akçesidir. Gelecek projeksiyonlarında yaşamsal öneme sahiptir. Ölmemek adına gerekirse küresel bir kapışma da masada bir alternatif olarak beklemektedir.

 

Dünya, sanal bir tek kutupluluktan, iki de değil, çok kutupluluğa doğru hızla yol almaktadır. Gelecek 20 yılda değişen aktörleri, yapımcıları, senaristleri doğru tahmin edebilmek için güçlü bir jeopolitik okuma becerisi gerekir.

 

2008 itibarıyla, flu da olsa bir fotoğrafı görmek çok zor değildir. Rusya, Çin, Hindistan, İran ve usta işi bir manevra ile saf değiştirmeyi başarabilirse, Japonya. Gelecek elli yılda Dünya ekonomisini, kültürünü, politikalarını belirlemeye aday yeni güçler bu sayılan Ülkeler olacaktır.

 

 

Türkiye ve Gelecek?

 

 

Türkiye Cumhuriyeti’ni, binlerce yıllık bir Devlet olma geleneğini değerlendirerek, onurlu ve başı dik bir Ülke olarak Atatürk’ten teslim aldık.

 

Uzun yıllarımızı o dehanın mirasını tüketerek ve üzerine bir tek tuğla koymadan tepe tepe kullandık. Talan, vurgun, kavga, gürültü üzerine kurulu bir sistemi en ücra köşelere kadar dayattık, kaynakları tükettik. Çapul, çapaçulluk, politik ahlaksızlık ve yetersizlik çürümeyi had safhaya getirdi. Dünya yaşam kalitesi liginde amatör kümeye düşmeye adayız.

 

Ama deniz bitti. Karaya oturmak üzereyiz.

 

Gelecek on, yirmi, elli, yüz yıldaki nesillere bağımsız, onurlu, güçlü ve itilip kakılmayan bir Türkiye Cumhuriyeti’ni miras bırakmak görevi namusumuzdur. İnsanlık onurumuzdur. Şerefimizdir.

 

Hayat, çok doğru ve tam zamanında yapılacak tahlilleri, pozisyon alışları, doğru saflarda olmayı, doğru kararlar almayı dayatıyor.

 

Umarız ve dileriz, 40 yıldır bu ülke insanını birbirine düşürmeyi, kanlı bıçaklı etmeyi, her gün sanal iç düşmanlar yaratmayı beceren yapıların hemen bir günah çıkarmaya ve yeni bir başlangıca yüzü vardır.

 

Umarız ve dileriz, bu yapılar, bu ülkeyi karman çorman edebilmekteki başarılarını gelecek elli yılı sorunsuz inşa etmekte de gösterirler.

 

Umarız yeterince feraset, bilgi, enerji ve stratejik karar alabilme gücü kalmıştır.

 

Yayın Tarihi
12.08.2008
Bu makale 881 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Bir gün mutlaka. Ama mutlaka maskeler inecek, gerçek yüzler ortaya çıkacak. Gerçek vatanseverler bilinecek.

Mahir Tatlı 12.08.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!