DÜŞ-ünü-YORUM

Yeni Osmanlılar mı geliyor?

Bill Gates'in başında olduğu Legatum Vakfı Dünyadaki sınırların geleceğine dair bir çalışma yapmış. Bana ilginç geldi. Çalakalem bir çalışma olmadığı açık. Tek tip düşünce kalıplarını yıkan bir tarz. Bazılarımız mutlaka bugünün bakış açısı ile itiraz edecek. Ama bunu yapmadan önce sadece bir 'acaba?' demek daha doğru olmaz mı? Bu çalışmayı iki bölümde sunacağım. Yazı Newsweek'ten tercümedir. Başlık bana ait.

 

Irk, etnisite ve din gibi kabile bağları sınırlardan daha önemli hale geliyor. Asırlar boyunca politika tarafından belirlenen sınırları tanımlamak için haritalar kullandık. Fakat bugün insanlığın kendisini nasıl organize ettiği ile ilgili birçok kavramı çöpe atma zamanı geldi.

 

Yeniden güçlenen kabile bağları Dünya çapında daha kompleks küresel ittifaklar ortaya çıkarıyor. Diplomasinin sınırları tanımladığı zamanlardan farklı olarak şimdi tarih, ırk, etnisite, din ve kültür insanlığı yeni dinamik kümelenmelere bölüyor.

 

Yeşiller, sosyalistler ya da Pazar kapitalizmi gibi genel kavramlar kozmopolit elitleri eğlendirebilir, ama insanlığın bütününü motive edemez. Aksine, ‘ boy’ kavramı herhangi bir evrensel ideolojiden çok daha fazla önemsenmektedir. Büyük Arap tarihçisi İbn Haldun’un söylediği gibi; “ Sadece topluluk aidiyeti ile bir araya gelmiş kabileler çölde hayatta kalabilir.”

 

Her ne kadar kabile bağları tarih kadar eski olsa da, politik yükselişler ve küreselleşme etkilerini daha fazla büyütüyor. Dünyanın yeni kıvrımları Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile daha da belirginleşiyor. ABD ya da Sovyetler Birliğine bağlı blokları yansıtan haritalar birden bire yok oldu. Daha yakın bir zamanda Birleşik Üçüncü Dünya’nın nosyonu Çin ve Hindistan’ın yükselişi ile gölgede kaldı. BRIC ( Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) gibi daha yeni oluşumlar bu Ülkelerin çok farklı tarihleri ve kültürleri nedeniyle adeta ölü doğan bebeklerden farksız.

 

Bu yeni Dünyanın sınırları zaman içinde değişmeye açık bir oynaklıkta. Bazı bölgeler daha büyük kategorilere kolayca uyum sağlayamıyor. Örneğin kendine özgülüğü ile Fransa’yı ele alalım. Bunları Tek Başına’lar olarak tanımladık. Öte yandan Rönesans döneminin Kent Devletlerinin mirasçıları olarak gördüğümüz Londra, Singapur gibi yerler de var. Bunları bir arada tutan ise coğrafya değil, benzeşme.

 

1- Yeni Hansa

Danimarka, Finlandiya, Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç

 

On üçüncü yüzyılda Kuzey Avrupa kentleri bir ittifak oluşturdular ve kendilerini Hansa Ligi olarak isimlendirdiler. Tarihçi Fernand Braudel bu ittifakı ‘ Ticaretin Yarattığı Ortak Uygarlık’ olarak tanımlar. Bugün daha da büyümüş Hansa Devletleri listesi Alman kültürel köklerini paylaşıyor. Dünyada kendilerine bir niş alan da buldular, gelişmiş ülkelerle birlikte, Rusya, Çin ve Hindistan gibi patlayan ülkelere katma değeri yüksek ürünler satıyorlar. Hayranlık uyandıran bereketli refah sistemlerine sahip bu ülkelerin çoğu yakın geçmişte ekonomilerini serbestleştirdiler. Bu ülkeler Legatum Refah Endeksi listesinin tepedeki ilk altı sırasında yer alıyor. Yine bu ülkeler Dünya tasarruf istatistiklerinde de ilk sırada. Dünyadaki toplam tasarrufların 25%i bu topraklarda sağlanıyor. İstihdam, eğitim ve teknolojik inovasyonda da başı çekiyorlar.

 

2- Sınır Bölgeleri

Belçika, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, İzlanda, Litvanya, Latvia, Polonya, Romanya, Slovakya, Birleşik Krallık.

 

Bu ülkeler yeni kabileler dünyasında yerlerini arıyorlar. Bunların çoğu, örneğin Romanya ve Belçika tam bir kültür çorbasına benziyor. Yıkılıp gitmeye adaydırlar. İrlanda bir zamanların Kelt Kaplanlığından bir finansal çöplük konumuna geriledi. Geçmişte bu ülkelerin çoğu güçlü komşuların orduları tarafından çiğnenmişti. Gelecekte ise birbiri ile çatışan değişik etki alanlarına karşı otonomi için savaşmak zorunda kalabilirler.

 

3- Zeytin Cumhuriyetleri

Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, İtalya, Kosova, Makedonya, Portekiz, Slovenya, İspanya

 

Antik Yunan ve Roma uygarlıklarına uzanan kökleri ile bu zeytin ve şarap ülkeleri her kategoride Kuzey akranlarının gerisindedirler. Yoksulluk oranları iki katıdır, emek verimliliği 10-20% daha düşüktür. Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in başı çektiği bütün Zeytin Cumhuriyetleri Hansa Ülkelerine göre dev gibi kamu borçları ile boğuşmaktadır.  En düşük doğum oranları bu ülkelerdedir. İtalya dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip olmak konusunda Japonya ile yarışmaktadır.

 

4- Şehir Devletleri

 

Londra

Londra bir finans ve medya merkezidir. Ama bu kenti en iyi tanımlayan özellik, ikinci sınıf bir ülkenin Dünya çapında kenti olmasıdır.

 

Paris

Fransa GSMH’sının 25%ini üretir. Ülkenin birçok küresel şirketinin ev sahibidir. Londra kadar önemli olmasa da bu muhteşem güzellikteki kent için bir Pazar daima bulunacaktır.

 

Singapur

Asya tarafından biçimlendirilen bir dünyada bundan daha güzel bir konum olamazdı; bir yanda Pasifik diğer yanda Hint Okyanusu. Dünyanın en büyük limanlarından birisi, yüksek düzeyde eğitim ve üretilen gelir ile büyük bir Kentleşme başarısı hikayesidir.

 

Tel Aviv

Her ne kadar İsrail milliyetçi- dinci yapısı ile tamamen askeri yapıya dayalı bir görünüme sahip olsa da, Tel Aviv gelişen ekonomisi ile adeta laik bir kaledir. Kentin kişibaşı geliri ulusal ortalamanın 50% üstündedir. İleri teknoloji ürünlerinin ihracatına belirleyici konumdadır. İsrail’in dokuz dolar milyarderinden 4 tanesi Tel Aviv’de yaşamaktadır.

 

5- Kuzey Amerika İttifakı

Kanada, ABD

Bu iki ülke ekonomik, nüfus özellikleri ve kültürel anlamda birbirlerine çok sıkı bağlarla eklemlenmiştir. Zaten birbirlerinin en büyük ticari ortağıdırlar. Bazı çok bilmişler bu uçsuz bucaksız bölgeyi düşüşte olduğu kanaati ile değerlendirmektedir, ki bu yanlıştır. En azından şimdilik yanlıştır. Kuzey Amerika başta New York olmak üzere, birçok Dünya çapında kent yaratmıştır. Dünyanın en ileri teknoloji tabanlı ekonomisi bu coğrafyadadır. Bölge Dünyanın tarım merkezidir. Kişi başına düşen temiz su miktarı Asya veya Avrupa’nın dört katıdır.

 

6- Özgürlükçüler

Şili, Kolombiya, Kosta Rica, Meksika, Peru

Bu ülkeler Latin Amerika’nın bilinen demokrasi ve kapitalizm öncüleridir. Hala düşük kişi başı gelirlerle, yüksek yoksulluk oranları ile boğuşsalar da, Çin gibi hızlı büyüyen ekonomilere yetişebilmek için büyük bir kavga vermektedirler. Ama kıtanın geleneksel olarak baskın ekonomik gücü ABD ile bir anda bağları koparma nosyonlarını yerine getirmeleri biraz zor gibi görünmektedir. Örneğin Meksika yakın etnik ve nüfus bağları ile bu kopmayı hiçbir zaman gerçekleştiremeyecek gibi duruyor. Ancak, bu ekonomilerin geleceği hala belirsizlikler taşıyor; daha fazla kamuya dayalı mı olacaklar, ekonomik liberalizmi mi takip edecekler, belli değil.

 

7- Bolivaryan Cumhuriyetler

Arjantin, Bolivya, Küba, Ekvator, Nikaragua, Venezuela

Başta Hugo Chavez’in liderliğindeki Venezuela olmak üzere, Latin Amerika’nın çoğunluğu diktatörlüklere geri dönüyor ve Peronizm modelini izliyorlar. Peron özellikle anti-Amerikan ve anti-Kapitalist kimliği ile bir model teşkil ediyor. Chavez’den etkilenen Ülkelerin çoğu yoksul. Örneğin Bolivya’da açlık sınırında yaşayan insanların oranı nüfusun 60%ı. Gringo düşmanı zihniyetleri, maden zenginlikleri ve enerji rezervleri ile tamamı Çin ve Rusya gibi yükselen güçlere yetişmek gibi hedeflere odaklanıyor.

 

 

Yayın Tarihi
03.10.2010
Bu makale 6719 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!