Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen hafta valilerle yaptığı toplantıdaki sözleri Türkiye’nin sorunları üzerinde düşünme ihtiyacı duyan herkesi özellikle ülkeyi yönetenleri ilgilendirecek nitelikte çok önemli ve anlamlı bir mesajdır, Şimşek şöyle diyor: “Bir ülkede iki tür denge aranır; içerideki ve dışarıdaki denge. Dışarıdaki denge döviz dengesi yani cari açık. İçerideki denge bütçe dengesi birisi açık verirse bu yönetilemez. Dünyada hiçbir ülke yönetemez, Türkiye de yönetemez. Türkiye’de şu anda her iki açık yüksek .“
Ticaret Bakanı dış ticaret açığını açıklamak yerine ihracatta geçen yıl 255 milyar dolarla rekor kırıldığını söyleyerek bunu başarı olarak ilan edip övünüyor. Fakat ithalat rakamlarına değinmeyerek cari açığın üzerini örtmeyi tercih ediyor. Oysa 2022’de 107 milyara yükselen cari açığımız, geçen yıl 106.4 milyar dolarla bu rekorla örtüştü. Bütçe açığı ise 2.7 trilyon liraya ulaştı. Oysa altı yıl önce bütçe açığı makul düzeydeydi, birçok AB ülkesinden daha iyi durumdaydık.
Şimşek konuşmasında kamu harcamalarındaki israfa, tasarruf yapma mecburiyetine de temas etti : “Ben defteri son sayfasına kadar kullanıyorum. Bu babamızın parası değil, milletin parası. Gösterişten uzak, mütevazı bir kamu anlayışına her alanda mecburuz. Tasarruf konusunda maksimum hassasiyeti gösterin.”
Bakan bunu söylerken bir yıl önce 34 milyon olan temsil ve ağırlama giderlerinin geçen yılın sonunda 630 milyona ulaştığını elbette biliyordu. “İtibardan tasarruf olmaz“ denilerek gösteriş ve şatafatın önünün yıllarca önce açıldığı bir ortamda, Hz. Ömer’in israf ve gösterişten kaçınan, bütün devlet görevlilerinin de buna uymalarını sağlayan ahlaki duruşunun geçerli olması mümkün değil. Bunun olması için evvela zihniyetin değişmesi gerekiyor.
Türkiye halen uzay yolculuğuna çıkan ilk Türk astronotuna kilitlenmiş durumda. Toplum başta yaşanan ekonomik sıkıntılar olmak üzere mevcut sorunlardan bunalmış durumda; ferahlık duyacağı bir başarı görünümüne ihtiyaç duyuyor. Astronotumuzun yolculuğunun somut bir getirisinin olup olmayacağını, bunun ülkeye maliyetinin ne olacağını çokları düşünmüyor. İktisatçı Mahfi Eğilmez konuya farklı bakıyor ve şunu söylüyor: “Yapımında hiçbir katkımız olmayan, bize hiçbir katkısı olmayacak bir uzay gemisiyle Türk astronotu, uzay gemisinin sahiplerine 55 milyon dolar ödeyerek uzaya göndermekle, neler yapmaktan vazgeçtik sorusu alternatif maliyet kavramının iyi bir örneği”. Bunun muhasebesini objektif olarak yapabilir miyiz? 55 milyon dolarlık harcamanın Maliye Bakanının ifade ettiği kriterlerle bağdaşıp bağdaşmayacağını düşünebilir miyiz? Pek sanmıyorum. Ama 14 günlük yolculuk boyunca TV kanallarında astronotumuzun her hareketi, her sözü sürekli anlatılacak, toplum bununla oyalanırken sıkıntılarından kısa süre de olsa uzaklaşacak. Seçimlere kadar bu yolculuk küresel bir başarı hikâyemiz tarzında sunularak siyaset malzemesi yapılacak. Bu uzay gemisinin ne yapımında ve malzemesinde, ne teknolojisinde ne de fırlatıldığı uzay üssünde hiçbir katkımız, ilişkimiz bulunmuyor. Bu hayli pahalı ve Bakan Şimşek’in söyledikleriyle bağdaşmayan yolculuk, sadece mevcut bütçe açığının biraz daha artmasına yol açacak.