Aylardan Ağustos, günlerden cuma
Gün doğmandan evvel iklîm-i Rum’a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma!
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber..
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz’un elli bin tuğu
Andırır Altaylar’dan kopan bir çığı
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber!
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma’ya Hey! Kızılelma’ya
En güzel marşını vurmakta mehter
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber!
26 Ağustos 1071’de Malazgirt ovasında karşılaşan iki ordu arasında sayısal bakımdan büyük dengesizlik vardı. Bizans hükümdarı Romen Diyojen’in iki yüz binden fazla askerine karşılık Sultan Alparslan Han’ın ordusunun mevcudu bunun dörtte biri kadardı; İlâ’yı Kelimetullah uğruna savaştıklarının bilincindeydiler. Şehitliğin bu uğurda kavuşulacak en yüce bir makam ve ilahi bir armağan olacağını biliyorlardı. En başta Sultan Alparslan giydiği beyaz elbiseleriyle, yalın kılıcıyla askerlerine bu makama ulaşmaya hazır olduğunu göstererek küffara hücum emrini veriyordu.
Aslında Türk boyları bu zaferden önceki yıllarda da birkaç koldan Anadolu’ya girmeye, bazı yerleşim alanlarında hâkimiyet kurmaya başlamışlardı. Ancak Malazgirt zaferiyle Bizans’ın hamle gücü tamamen kırıldı. Diyojen’den sonra hiçbir Bizans hükümdarı hızla yayılan Selçuklu hâkimiyetini önlemek amacıyla büyük çaplı ordular kurmaya yönelemedi. Kısacası Malazgirt Zaferi Anadolu’nun Türklere vatanlaştırılmasının kapılarını açtı. Bizlere bu toprakları kılıçlarının hakkı olarak sunan, ileriki asırlarda dinimizle, dilimizle, akın akın arkadan gelip yerleşen Türk etnisitesiyle yani bütün medeniyet ve kültürel unsurlarımızla bunu sosyolojik ve siyasal bir olguya dönüştüren aziz ecdadımızı bir kere daha rahmetle, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.
Ağustos ayı bir bakıma Türklüğün “zafer ayı”dır. Malazgirt nasıl Anadolu’nun vatanlaştırılmasının kapılarını açtıysa 26 Ağustos 1926‘da başlayan Büyük Taarruz ve Türk askerinin Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, İleri !” emrini yerine getirerek iki haftada İzmir’e ulaşması, saldırganları denize dökmesi, başlayan Millî Mücadele’nin zaferle taçlandırılması, Çanakkale’de başlayan, tarihin akışını değiştiren, bu toprakları ilelebet “Türklerin vatanı” olarak tescil eden tarihi bir olgudur.
Bu kolay olmadı. Daha bir yıl önce Yunanlıların Ankara’yı almaya yönelik saldırısını durdurmak için Polatlı-Haymana arasındaki daracık alanda adım adım savaşıyorduk. Eskişehir-Kütahya hattında cephe komutanı İsmet (İnönü)’in beceriksizliği sonucu yenilmiş, askerimizin yüzde kırkı silahlarıyla birlikte firar etmişti. Yunanlılar saldırının devamı için hazırlık yapmak amacıyla saldırılarına iki ay kadar ara verdiler. Bundan yararlanılarak acil önlemler alındı. Mustafa Kemal Meclis’in bütün yetkilerini üzerine alarak Başkomutan oldu. Onun dirayetli ve bilinçli yönetimiyle yeniden orduya çekidüzen verildi. 1921 Ağustos ayının son haftasında başlayıp 22 gün süren meydan savaşının sonunda Yunanlılar çekilmek zorunda kaldılar.
Vatan topraklarımızı emperyalist saldırganların, Yunanlılar gibi taşeronlarının işgalinden kurtarmak gerekiyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları ordumuzu buna hazır hale getirmek için bir yıla yakın çalıştılar. Maddi ve askeri imkanlarımız, insan kaynaklarımız sınırlıydı; tek çıkış yolumuz “baskın tarzında” bir harekât yaparak, düşmanın cephedeki birliklerini etkisiz hale getirmek, takviye almasına fırsat vermeden İzmir’in yollarını açmak olarak görünüyordu. Ama bu plan çok riskliydi. Baskın harekâtı başarılmadığı takdirde ağır bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Mustafa Kemal ve komutanlar bunu göze aldılar. Harekât Yunanlıların beklediği doğu ve kuzey yönünden değil güneyden başlatıldı. Süvarilerimiz aşılamaz denilen dağlardan geçerek Sincan ovasına indi. Baskın planı tam başarıyla uygulandı. İki hafta içerisinde hem Dumlupınar ve Uşak’ta Yunan ordusunu perişan ettik, hem de uçarcasına İzmir’e girip bütün dünyaya Büyük zaferimizi ilan ettik.
Bu başarının anlamı büyüktür. Cihan savaşının galibi “Düvel-i muazzama”ya yani emperyalist güçlere karşı ileriki asırlarda da bütün Türk ve İslâm âlemine örnek olacak Çetin bir mücadele verilip zafer kazanılmıştır. 26 Ağustos1922’de ordumuzun Harekâta başladığı haberi duyulunca milletimiz Yahya Kemal’in ağzından şu duayı yapıyordu: “Bu İslâm’ın son ordusudur, onu muzaffer eyle ya Rabbi”.
Bu zaferin kazanılmasında katkısı olan ve ebediyete intikal etmiş bulunan kahraman ecdadımızı 26 Ağustos vesilesiyle bir kere daha minnetle, şükranla anıyoruz, ruhları şad olsun.