Kuzgunlar, kargalar leşe

Cumhuriyeti tarihinde AKP iktidarının 10 yıllık döneminde olduğu kadar, devleti temellerinden sarsacak böyle bunalımlar görülmemiştir. AKP iktidarı, önce düzmece Ergenekon iddiaları ile Türk Ordusunu karşısına aldı ve zafiyete uğrattı. Şimdi
savcılar, polisler ve yargı arasında amansız bir savaş başlamış bulunuyor. Adeta "Devlet devlete karşı" gibi bir durum söz konusu. Savcılar MİT yöneticilerini akıl almaz iddialarla ve belgelerle PKK ile işbirliği yapmakla suçlamaktalar. Daha ötesi MİT yöneticilerinin görüldükleri yerlerde tutuklanmaları isteniliyor. Cumhurun başı olarak asli görevi “devleti” korumak olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu konudaki açıklaması ise şu: “Ne şiş yansın ne kebap, çevir kazı yanmasın, hem nalına hem mıhına.” Bir ibret belgesi. Oysa dirayetli ve basiretli bir Devlet Başkanı böyle devletin kurumlarını biri birine düşüren, temellerini sarsan bir durumda daha radikal ve kararlı olması gerekiyor! Kendi itirafına göre eşkiya ile müzakere talimatını veren Başbakan Erdoğan suskun. İnsanların sağlıkları üzerinden spekülasyon yapmak caiz değilse de tam şu sırada asıl ifade vermesi, açıklama yapması gereken Erdoğan, önceden açıklanmış ikinci bir ameliyat geçirmekte. Acil şifalar dileriz… Ama ne tesadüf; bu konuda yeni tertipler yapılması için “münasip” bir mühlet! Osmanlı’da oyun çok!
Ve “kör gözüne parmak”, şu sıra MİT Müsteşarı’nı ve yardımcılarını ifadelere çağıran, tutuklanmalarını isteyen Savcı Sarıkaya görevden alınıyor ve alelacele MİT’çilerin, Fidan’ın ifade vermelerini Başbakan’ın müsaadesine bağlayan yasa teklifi Meclis’e sevkediliyor. Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, devlet içinde adeta kapalı devre çete kurulması demek. Ve bir yazarın dediği gibi, “Asıl Erdoğan’ın ifadeye çağrılması ve hesap vermesi gerekiyor.”
***
Fakat başından beri Erdoğan pervasız bir kaptan gibi devlet gemisini iç ve dışarıda çeşitli badirelere sürüklemekte.
Kısacası şu noktada asıl onun hesap vermesi ve bu bunalımı mümkünse bir yere bağlaması gerekiyor. Asıl PKK tarafından da ses kayıtları ile belgelenen iddialar (eğer doğruysa) herhangi bir demokratik ülkede devleti temellerinden sarsar ve iktidarı devirirdi. Fakat şimdi yasalarda çelişkilerden ve boşluklardan yararlanılarak bu olay örtbas edilmek isteniyor. Ancak artık “mızrak” çuvala giremeyecek kadar ortada! Bu şartlarda başka ülkelerde iktidarlar ya istifa ederler ya da devrilirdi… Ama maalesef,  bunu zorlayacak muhalefet partileri şu sırada iç çekişmeler ve kurultaylarla meşgul.
***
Bu Ergenekon iddalarını gölgede bırakan  çekişmenin altında neler var: İktidar kavgası, AKP-cemaat çekişmesi, kurumlar, yargı, polis, MİT hesaplaşması… Beriki de dış güçler. Belki de hepsi bir arada, bir ülkede fesatlar, komplolar bu kadar azmışsa, işte sonunda bunlar ayaklara dolaşır!
Ben Erdoğan’ın bu açmazdan nasıl kurtulacağını çok merak ediyorum.
***
Bu durumda enteresan bir ayrım da söz konusu. PKK’yı bitirmek için barışçı çözümü savunan bazı yazarlar, iktidarı suçlamak yerine MİT’in hareketlerini meşru görüyorlar ve krizin barışçı çözümü engellemek için bir komplo olduğunu iddia ediyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı “Büyük tabloya bakmak gerekir” diyor. “Evet büyük tablo ve son nokta: Barışçı çözümün ne kadar içi boş hayal olduğunu gösteren gerçek şu: Silahlı ve sivil bölücü bir eşkiyanın, “Büyük Kürdistan” emeli hayal olmaktan çıkmış, fiiliyata geçmiş. Birileri hala, “barışçı  çözümden söz ediyorlar… Gaflet mi, o yoksa bu adamlar, kadınlar ‘Çözümü’ bölünmekte, “Büyük Kürdistan”da mı görüyorlar… Ve barış, çözüm müzakereleri sonunda AKP ile sınırların tespiti için mi yapılacak?
Ortaya çıkan belgelerden anlaşılan da bu!
Yayın Tarihi
13.02.2012
Bu makale 4695 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!