Eski devlet adamları

Daha önce “Kaht-ı rical”den yani rical (değerli devlet adamı) kıtlığından söz etmiştim... “Yenileri” gördükçe “eskileri”, tanıdığım eski Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, Bakanları hatırlıyor ve rahmetle anıyorum. Arada kalite farkı vardı.
Mustafa Kemal ve İsmet Paşa tabii sınıf üstü idiler. İnönü “Tek Parti” Milli Şef döneminin aşırılıklarına rağmen dünya çapında bir devlet adamı idi.
Ayağından çizmelerini çıkarıp gittiği Lozan Konferansı’nda İngiliz Başbakanı Lord Curzon’a kök söktürmüştü. Curzon, “Boyuna milli egemenlik diyen bu sağır adamdan bıktım” diye sonunda pes etmişti. Paşa kulaklarının ağır işitmesini siyasette kullanırdı. Gerektiği gibi ve zamana göre işitmek istemediklerini duymazdan gelirdi. Önemli bir zaafı ise aşırı kindar olmasıydı. Bu "haslet" bazı küçük olaylarda da tezahür ederdi. Mesela Kurtuluş Savaşı esnasında babasının ölüm haberini veren babamın babası ölünce o da ona söylemeye talip olmuş ve haberi aynı kelimelerle vermişti.
“Haberin var mı Kılıç” diye babama yaklaşınca babam hemen anlamış “Babam mı öldü Paşam” demiş ve konuşma aynı şekilde tekrarlanmış. Ama neresinden bakarsanız İsmet Paşa bir devlet adamı idi ve Kurtuluş Savaşı’ndaki başarıları kadar ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’na sokmama “mahareti” başarısı inkar edilemez. Bir kalabalıkta yanına gönderilen çocuğun "Bizi aç bıraktın" demesine "Ama seni babasız bırakmadım" cevabını vermesi de ünlüdür.
Paşayı daha çocukken tanımıştım. Ankara’da eniştem Mithat Alam’ın köşküne briç veya bezik oynamaya geldiğinde beni çağırır, kucağına oturtur, amcamdan öğrendiğim topçu komutlarını söyletmekten büyük keyif alırdı. Daha sonraları Başbakanlığı sırasında maiyetinde bulundum. Babamla aralarında geçenlere rağmen bana ters davranmadı, yerimde muhafaza etti. O sırada başında bulunduğum radyolarda muhalefet partisi Demokrat Parti’yi kolladığım yolundaki iddialar karşısında beni korudu.
***
Siyasetteki baş rakibi ve halefi Celal Bayar’sa başka türden bir devlet adamı idi. İttihat ve Terakki geleneğinden, komitacı yapılışta idi. 27 Mayıs Darbesi’nde, darbecilere karşı metaneti, Yassıada’da ve mahkemelerdeki onurlu duruşunu unutamam.
Darbeden 9 ay önce Basın Yayın Genel Müdürü olarak tayin edildiğimde saygılarımı arz etmek için Florya’da huzuruna gittiğimde bana "Sakın gürültülere kulak verme, görevini bildiğin gibi yap" demişti.
Demokrat Parti’nin muhalefet yıllarında biz gazetecilerle yakın teması vardı. Atatürk Bulvarı'nda yürüyüş yaparken beni yanına alır ve arkadaş gibi dertleşirdi. Darbeden sonra Kayseri Cezaevi’nden çıkışında İstanbul’da Çiftehavuzlar’daki evinde onu sık sık ziyaret ettim, eski günleri andık.
***
Rahmetli Menderes bambaşka yapıda nazik, zarif bir insandı. Küfür ettiğini hiç duymadım. Ağzından çıkan en kötü söz “Ahlaksızlar” olurdu. Makamının onurunu korurdu. Yassıada’da intihara teşebbüs etmesi de bunun delili idi. Giyim kuşam konusunda çok titiz idi. Kuralları vardı. Kahverengi ayakkabı giymez ve giyenleri de iğnelerdi! Bir gün, Amerika’dan aldığım arkası yırtmaçlı ceketimi giymiştim. Bana “Bu da Amerikan modası mı” diye takıldı.
Son Amerika seyahatinde onu Waldrof Astoria Oteli'ndeki dairesinden bir gezinti yapmak ve alışveriş için çıkarmak istemiştim. Buna şiddetle karşı çıkmış ve “Türkiye Başbakanı New York sokaklarında dolaşıp alışveriş yapmaz. Sen bana bir çift siyah çorap al” demişti.
Gene aynı seyahatte dairesine mülakat için bazı Türk gazeteciler geldiğinde gözü rahmetli Abdi İpekçi’nin ekose çoraplarına takılmış “Kim bu alacalı bulacalı çoraplı adam” diye sormuştu.
***
O dönemin unutulmaz bir kişisi de TBMM Başkanı rahmetli Refik Koraltan’dı. Bir Erzurum seyahatinde şehrin tek otelinde aynı odada kalıyorduk. Hazret o gece beni uyutmadı. “Uyuma Kılıç, tarih konuşuyor” diye sabaha kadar yaşadığı eski günleri anlatmıştı. Nur içinde yatsın.
“CELLAT ALİ”
Başbakan Erdoğan’ın son zamanlarda “Cellat Ali” diye lakap taktığı Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanı rahmetli Ali Çetinkaya’nın “Askerlik Anıları” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı. Bu anılar Milli Mücadele yılları, Irak Cephesi, işgal günleri, Ayvalık Cephesi anılarını kapsayan 400 küsur sayfalık bir eser.
Özellikle Sayın Başbakan’a okuması için tavsiye ederim. “Cellat” dediği kişi kimmiş öğrensin.
Bu arada öğrendim ki, Afyon Valiliğince Ali Çetinkaya okulunda rahmetliyi anma töreni iptal edilmiş. Kahramanlarımıza vefa bu kadar!
Bu kitabın bir de ilginç öyküsü var: İki yıl önce sahaf bir arkadaşım, rahmetlinin evrakının sahaflara düştüğünü haber vermişti. Ben de torunu Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt’ü uyarmıştım. Ve o da evrakı kurtarmıştı. İşte bu kitap o belgelerden çıktı. İş Bankası Kültür Yayınları’na teşekkür borçluyuz.

 

Yayın Tarihi
12.03.2012
Bu makale 5331 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!