DÜŞ-ünü-YORUM

Kafkasya’dan Körfez’e Domino etkisi mi?

Değerli meslektaşım Refet Kayakıran ile Avrasya başlıklı yazım üzerine ‘geyik’ ürettik biraz.

 

Avrasya tanımlamasının bana değil, ABD’nin gizli iktidar ortaklarından Brzezinsky’e ait olduğunu kanıtladım, sevgili Kayakıran’ın iltifatına mazhar oldum, sağ olsun. İnsan, yazdıklarının, beyin kıvrımları arasında alt kültür atıkları yerine bilgi dereleri akan dostlar tarafından okunmasını önemsiyor.

 

İşin zor tarafı, şimdi hem Kayakıran hem de birçok dost benden mevcut hal ile ilgili derin bir analiz bekliyor.

 

Gerçekten zor…

 

Doğrusunu isterseniz, henüz olup biteni tam anlamıyla kavrayabilmiş değilim. Büyük resimde yerli yerine oturtmakta zorlandığım parçalar var. Herkesin ilk günden saldırdığı genel geçer doğrular kafamdaki bütün soruları cevaplamıyor.

 

Şimdi birkaç haftalık kronolojiyi kabaca gözden geçirelim.

 

Güney Osetya tek taraflı bağımsızlık ilan etti.

Gürcistan ani bir manevra ile Güney Osetya’ya saldırdı.

Rusya Güney Osetya’ya girdi.

Gürcü ordusu geri çekilmeye başladı.

Rusya’nın savaş makinesi Gürcistan’a karşı orantısız güç kullanmaya yöneldi.

Gori kenti işgal edildi.

Rus birlikleri Tiflis’e 60 km yaklaştı.

Saakaşvili Uluslararası yardım talebinde bulundu.

Ateşkes imzalandı. Gürcistan teslim oldu. Toprak bütünlüğü sorgulanır hale geldi.

 

Bu kadar kolay mı?

Bir Devlet Başkanı bu kadar kolay tuzağa düşer mi?

Bir lider siyasi geleceğini bu kadar hesapsızca berbat eder mi?

 

Yere düşme anının görüntülendiği bir tek kare fotoğraf ile, imajı, hem ulusunun gözünde hem de uluslar arası kamuoyunda yerle bir olabilir mi?

 

Saakaşvili’nin eğitimine bir göz gezdirdim.

 

Lisans eğitimini Kiev Üniversitesi Uluslararası Hukuk Fakültesi'nde alan Saakaşvili, yüksek lisansını New York'taki Columbia Üniversitesi'nde yaptı. Hukuk doktorasını ise Washington'daki George Washington Üniversitesi'nde tamamladı. Strasbourg Uluslararası İnsan Hakları Enstitüsü'nden de diploma aldı.

 

Hepsi, duyguların yerine mantığı, aceleciliğin yerine kararlılıkla payandalanmış bir sabrı, genel geçer dogmalar yerine analitik düşüncenin keşfettiği olasılıkları önemsemeyi öğreten okullar.

 

Bu eğitimleri almış ve beş milyonluk bir Ulusun geleceğini inşa etmek için yola çıkmış bir Lider, nasıl olur da, Avrasya’nın bir satranç tahtası olduğunu unutur?

 

Ülkesinin, bu satranç tahtasının başına, iradesi dışında oturtulmuş olduğunu ve tahtanın kafasına geçirilmesine, en azından vicdani bir meşruiyet kazandırmak isteyen büyük oyuncuların, yanlış bir hamleyi beklediklerini bilmemesi olanaksız.

 

Nasıl olur da, zamansız yapacağı bir gambitin ardından, birkaç hamlede vezir, kale, fil gibi temel taşlarını kaybedebileceğini düşünemez?

 

Dünya satranç şampiyonalarında, geçen yüzyıl boyunca, Bobby Fischer gibi istisnalar dışında bütün şampiyonların Rusya’dan çıktığını unutmuş olamaz.

 

Bu realiteden hareketle, Rusların, Avrasya’nın bir satranç tahtası olduğunu adeta içselleştirdiklerini, dış politika reflekslerini bu içselleştirmenin yönlendirdiğini saptayabildiğiniz zaman, hamlelerinizi buna göre hesaplarsınız.

 

Gürcistan’ın yanlış hamlesi sonrasında gelişenler de, jeopolitiğin amentüsüne ters. Rusya’nın aşırı tepkisinin, bir Ülkeyi yerle bir edişinin ve orantısız güç kullanmasının, Gürcistan sever Batı’dan, özellikle ABD’den bu denli cılız tepkiler alması akla aykırı. Fransa dışında hiçbir Batı Ülkesinden ses getiren bir tepki ya da girişim yok. BM dahi toplanıp doğru dürüst bir karar almadı.

 

Bir şeyler eksik bu tabloda. Ya da, bir şeyler fazla doğal gibi. Dünya, savaşı hiç de alışkın olmadığımız bir sessizlik ile izlemekle meşgul.

 

Bu, kurgulanmış bir sessizliğe benziyor. Kurgulayan kolu takip ederseniz, yolunuz Atlantik ötesine çıkar.

 

ABD Yönetimi, 11 Eylül’ü, kendi kamuoyuna, hedef olarak gördüğü ülkelere yapacağı operasyonların nedeni olarak yansıtmıştı. Gürcistan savaşını da Demokrat ve Siyah Obama’ya karşı, daha muhafazakar ve daha şahin McCain lehine bir tehdit algısı olarak işleyebilir.

 

Bu savaşın, ABD seçmeninde, Neocon’lar lehine güçlü bir liderlik beklentisini tetiklemesi de akla aykırı bir gelişme olmayacaktır.

 

11 Eylül’den bu yana, ABD insanının politikaya bakış açısını, refah gereksiniminden ziyade güven içinde yaşamak arzusu belirlemektedir.

 

Çok yönlü bir analiz, neocon’ların Başkanlık seçimlerine beş kala bir çılgınlık yapabileceğine işaret ediyor. Cheney ekibi hala etkin ve gönüllerinde yatan aslan uluslar arası analistlerin meçhulu değil. Cheney ve ekibi, ABD seçimlerinin, Bush politikalarını sürdürecek bir Başkanı işbaşına getirmesi umutlarını hala sürdürüyor ve ABD seçmenini bu tercihe yaklaştıracak her fırsatı değerlendirme peşindeler.

 

İran’a saldırmak ve nükleer çalışmalarını çok uzun bir süre için sekteye uğratmak, Neoconların uzun zamandır savundukları bir harekat.  Kısa süreli, ama nükleer damarları tıkayacak bir askeri operasyon seçeneğinin Bush’un masasında, hemen sümen altında beklediği biliniyor.

 

Burada, şeytanın avukatlığını üstleniyorum. Rusya’nın Kafkasya hakimiyetinin tescillenmesi anlamına gelen bu askeri operasyona göz yumma karşılığında, İran’a yapılacak bir saldırının görmezden gelinmesi tavizi alınmış olabilir mi?

 

Gürcistan savaşı ile eli güçlenen Rusya, Kafkasya’nın sahibi olduğunu AB ve diğer küresel güçler nezdinde de tescil ettirmiştir. Bu jeste karşılık ABD’nin hamlesinde tarafsız kalma tavizi Rusya’nın imajına zarar vermeyecektir.

 

Ya da, Küresel kamuoyu önünde oynanan bu satranç maçında, büyük oyuncunun, Gürcistan hamlesine cevabı İran olabilir mi?

 

Umarız değildir.

 

Dileriz her iki taraf da bu maçın pat bitmesi için önceden bir mutabakat sağlamışlardır.

 

Dileriz neoconların hayalleri, yerini en kısa sürede ABD’nin makul çoğunluğunun aklıselimine bırakır.

 

Gürcistan Savaşı Avrasya’nın hayat damarlarında kalıcı zararlar bıraktı. İkinci bir savaş kalp krizini tetikleyebilir.

 

Kafkasya’nın ardından Ortadoğu ve Körfezde yapılacak bir hamle sonrasında, ortada ne satranç tahtası kalır, ne izleyici, ne masa.

 

Dehşet dengesi de olsa dengeye razıyız.

 

* Bugünkü gazetelerde, Cumhurbaşkanı Gül’ün, görüşmeler sırasında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’a ilettiği mesajın içeriği yer alıyor. Korkarım Irak öncesindeki süreci yaşıyoruz. Bu yazıyı, görüşmelerden önce kaleme almıştım. Okurun, yazımı bu görüşmelerin etkisinde yazdığım hissine kapılmasına gönlüm elvermez, hatırlatmak istedim.

Yayın Tarihi
23.08.2008
Bu makale 1483 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Yahu arkadaş, KGB'limisin, CIA'dan mısın bilelim. Sen bu yazıyı başka bir sitede de yazdın. Aradan bir kaç gün geçti, internette bu yorumlar başladı. Hatta bir gazetede savaşın dolaylı kazançlısının McCain olduğu ortaya atıldı. Kamuoyu yoklamaları bir haftada Mccain'in desteğinin Obama'yı yakaladığını gösteriyor. Türkiye'nin durumu ne olur? Ülkemizi neler bekliyor, merak ediyoruz. Buna da değinseniz ne güzel olur. Elinize sağlık

Cem Kızılçeç 24.08.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!