DÜŞ-ünü-YORUM

Gıyabi dostum Meriç Ateş'le polemiğin dayanılmaz hafifliği

(Kişisel mailime yolladığınız mesaja teşekkürler.)

İngiltere’nin en köklü spor kulüplerinden Manchester City satıldı.

 

Bir Arap zengin son derece yüksek bir meblağ ödedi ve kulübün sahibi oldu. Transfere de altı yüz milyon pound ayırmış.

 

Maazallah!

 

Ne o öyle?

 

Manchester City’nin ligin orta sıralarında kendi yağı ile kavrulması dururken,

şimdi, ne halt etmeye, gücü ve etkisi bütün Dünyayı saracak bir büyüme

stratejisini başımıza sararlar?

 

Önceki yıllarda da Chelsea Rus zengin Abramovic’e satılmıştı.

 

Manchester United Amerikalıların eline geçti.

 

İş kötüye gidiyor.

 

Manchester City taraftarları bu gelişmeyi sevinçle karşılamışlar. Ama onlar işin vahametinin farkında olmayan liboşlardır. Uyandırılmaları gerekir.

 

Bugün Manchester City Kulübünü satın alan, yarın İngiltere limanlarına el atar.

 

Demir Çelik fabrikalarına sulanır.

 

İngiltere’nin TÜPRAŞ benzeri kuruluşlarına sarkar.

 

Bankaları kucağa alır.

 

Maazallah!

 

Sonra yol olur.

 

Yarın bir gün bir başka Arap zengin Galatasaray’a talip olur. Bir Rus dolar milyarderi Fenerbahçe’ye göz diker.100 Milyon Euroyu zor bulan bütçeleri 500-600 Milyon Eurolara çıkar. Ronaldinho’lar, Etoo’lar, Drogba’lar gelir. Türkiye futbolu çağ atlar. Türkiye futbolun endüstriyel yüzü ile tanışır. Bu endüstriden ekmek yiyen yüz binler milyonlara çıkar!

 Allah korusun.

 

***

Yılmaz Özdil başlattı.

 

Bundan yıllar önceki Engin Ardıç’ın kısa yazılarını andıran tarzını farklılaştırmaya çabalasa da, buram buram Ardıç kokan düşük cümleleri, aklı sıra birileri ile kafa bulan iğnelemeleri ile kah Belek’teki otellerde çalışan yabancılara kin kustu, kah özelleştirmeye giydirdi.

 

Basit.

 

Ucuz.

 

Sıradan.

 

Kasaba kahvelerinde köşeye çekilip gazetesini kıraat eden, hamasetle büyümüş mütekaitlere selam sarkıtan ifadeler moda oldu.

 

Hatta Sabah’ta yazdığı zamanlar, esastan bir hatasına takılmış ve bir mail yazmışlığım vardır.

 

Cevabı şöyle bir şey idi;

 

“ Gürkan Kardeş, idare et”.

 

İş o kadar basit değil işte. Ben idare ederim, ama bu tarz alışkanlık yaratır. Diken üstündeki kitleler olayı büyütür, işi yabancı düşmanlığına vardırır. Çocukça bir mantık ile geliştirdiğiniz argümanlar herkesin ağzına sakız olur.

 

Nitekim oldu da…

 

Önüne gelen özelleştirmeye giydirdi. İnce ya da kalın…

 

Hadi size bir öneri o zaman.

 

Tekel özelleştirmesini iptal edelim. Bu alandaki bütün özel sektör yatırımlarını devletleştirelim. Sistemsiz ve hedefsiz fabrikalarda, çalışsa da, çalışmasa da maaşını almayı garantilemiş işçilerin gamsız ellerinden çıkma rakıya kalalım yine.

 

Raflardan, o rengarenk, her keseye ve her içme kapasitesine uygun ölçülerdeki şişeleri kaldıralım. Tekelin ispirto kokulu şişelerine dönelim. Lokantalarda, garsonlara şişenin altındaki numaraları belirterek sipariş verelim. İğrenç tekel şaraplarına mahkum kalalım. Eşe dosta Tekirdağ rakısı için ricacı olalım.

 

Galiba biz bunlara layığız.

 

Var mısınız?

 

Bir alan daha var. Dilerseniz sağlıkta özelleştirmeyi de iptal edelim. Bütün özel sektör sağlık yatırımlarını kapatalım. Yine Devlet elindeki hastanelere, kapıdaki görevlilerin insafına kalsın hastalarımızın kaderi. Kuyruklarda itilelim, kakılalım. Devlet kıt kanaat imkanları ile sağlığımıza ne kadar göz kulak olabilirse o kadarına razı olalım. Parası olan gitsin yurtdışında tedavi olsun.

 

Rekabetin, kaliteyi ve ucuzluğu emreden işleyişini tersine çevirelim.

 

Bu ayrı bir inceleme konusu, ama ben şimdiden önereyim.

 

Buna da var mısınız?

 

Antalya’da yaşayan bir gazeteci dostum sahillerdeki güzelim otellere takmıştı. Halkın malı olan sahiller otelcilere ‘peşkeş’ çekilmişti. Halk denizden yararlanamıyordu. (Çok da meraklı idi ya). Laf aramızda iki tane otelin basın danışmanlığını yapıyor ve ailesinin geçimini buradan sağlıyordu. O da ayrı bir meseledir. Ama bunu da başka bir yazı konusu yapalım.

 

Ama sormadan geçmeyeyim;

 

Sahillerdeki bütün özel sektör yatırımlarını da iptal edelim. Eski bataklık, sazlık haline dönsün boydan boya.

 

Var mısınız?

Yayın Tarihi
06.09.2008
Bu makale 1806 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!