DÜŞ-ünü-YORUM

Biz sıradan insanlar

Aslında anlamadıkları bir fanatizmin peşinde heba olanlara inat, kendime ait bu hayata sahip çıkıyorum, her şeyin üstünde görüyorum.

 

Bu güzel hayatın bir dakikasını bile fasaryadan klişeler, dayatılan aidiyetler için harcamayacağımı söylüyorum. Günlük programım, bir arada olmaktan keyif aldığım insanlar, nefsime hitap eden işler, içinde olmaktan mutlu olduğum sosyal çevrelerle dolu.

 

Hiç kimsenin ve hiçbir kalıbın gelip bu sınırı aşmasına izin yok.

 

Çünkü hangi yaşta olursa olsun, biten her hayat yarım kalan bir hayattır. Bize dayatılan aidiyetlerin, kimliklerin, klişelerin dışında o kadar güzel bir dünya ve yapacak o kadar güzel şey varken, oluşumuna katılmadığım hiçbir dayatma için ayıracak saniyem yok.

 

Bunu çoğunuz içinizden de olsa hissediyorsunuz, ama üstünüze yapışmış yakıştırmalardan, ahbap çavuş koşullanmalarından kurtulup açık ve net tavır koyamıyorsunuz. Oraya buraya aidiyetleriniz kimliğinizin önüne geçmiş adeta.

 

Bir anda ötekileşmekten korkuyorsunuz. Dıştan yuttursanız da özünde aynı olan, kişiyi iradesiz ve seçeneksiz bırakan cemaatlerinizden kopmak fikri ödünüzü patlatıyor. O cemaatler için daima düşman gerekir. Bulamazlarsa en yakındakini, yani az önce kendilerini terk edenleri, sizi düşman ilan ediverirler. Yeter ki, farklı düşünmeye, farklı yaşamaya, farklı konuşmaya başlayın.

 

Cemaat kavramını sınırlı kullanmıyorum.

 

İnsanın özgür iradesini, zamanını, aklını, soru sorma hakkını tanımayan her grup ya da sosyal, siyasal platform benim açımdan bir cemaattir.

 

Bana gelince, hayatımı her şeyin üstünde bir yere konumlandıracak cesarete sahibim.

 

Şu taraftan değilim. Bu taraftan da değilim. O taraftan hiç değilim. Benim yaşam felsefeme uymayan, beni kendi halime bırakmayan, bana güvenmeyen hiçbir yapının içinde ya da yakınında değilim…

 

O yapının başındakiler beni aşan kültürel birikime, daha rasyonel bir bakış açısına, düzgün bir hitabet becerisine sahip olsalar amenna…

 

İYİ İNSAN olmanın yolu kişisel olarak döşenir, buna inanırım. Benim kişisel var oluşumdan daha değerli hiçbir taraf aidiyetini de tanımıyorum, bilmiyorum…

 

Benim hayatıma hükmetmeye cüret eden karar vericileri de, toplum mühendislerini de, cehennemin ta dibine yollamayı kişisel mutluluğum için öncelikli görev biliyorum.

 

Kendi özgür iradem ile saptadığım duruş noktası hiç ama hiç kimseyi ilgilendirmez. Kendimi yalan dolan, alavere dalavere senaryolarında kullandırtmaya da hiç niyetim yok.

 

Çok iyi biliyorum ki, insanlığa en kötü acıları ‘sizi kurtarmaya geliyoruz.’ diyen sahte kahramanlar çektirdi. Ben böyle bir kurtarılmanın ne olduğunu, Stalin Sovyetleri, Nazi Almanya’sı, Kamboçya Kızıl Kmerleri,  Baas rejimlerinden çok iyi biliyorum.

 

Hatta yeryüzünün bütün kurtarıcılarına “ sizin işiniz gücünüz yok mu kardeşim? Sizin mutlu olmak için niyetiniz yok mu? Sizin bir aileniz, sevgiliniz yok mu? Gidin onlarla hayatınızı yaşayın.” diyorum.

 

Çok daha iyi biliyorum ki, insanlık bugün sağlıkta, beslenmede, iletişimde, barınmada, giyinmede, yani hayatın her alanında, her ne kullanıyor ise, tamamını sıradan, sakin, işini iyi yapmaya çalışan, saygın insanlara borçlu.

 

Siz, binlerce yıldır insanlığı sessiz, sedasız, bağırmadan, dönüştüren ve ileri taşıyanların yanında kimsiniz ki, ciddiye alayım, inanayım?

 

Ateşi insanlığın yararına ilk kullananlar…

 

Yazıyı icat edenler…

 

Elbisede ilk iliği açıp düğmeye tutturanlar…

 

Kalemi, matbaayı, kağıdı, mürekkebi, matematiği, bilimleri yaratanların yanında, sizin her yeriniz ateş olsa ne kadar yer yakarsınız?

 

Hastalıklara derman bulanların, gazeteyi ilk kez basanların hangisi sizin kadar bağırdı, çağırdı, meydanlarda, adeta Dünyayı kurtarıyormuş havalarına girdi?

 

Edison evine çekildi, sessiz sedasız elektriği buldu, insanlığın gecesini aydınlattı. Köşesine çekildi, insanlığa olan borcunu ödedi, tarihe geçti.

 

Pastör gecesini, gündüzünü, hayatını kuduz illetini insanlığın hayatından çıkarmak için tüketti, ne bağırdı, ne reklam yaptı, ne de çok önemli bir şey yapmış gibi ortalıkta şişinerek gezindi. İşini yaptı, tarihe geçti.

 

Birileri insanlığa havada uçmanın mümkün olduğunu kanıtladı, uçak onun bu çalışmalarının sonuçları üzerine yaratıldı…

 

Tren de böyle ortaya çıktı…

 

Röntgen cihazı da böyle sakin, sessiz bir çalışmanın ürünü…

 

Radyo da, televizyon da öyle…

 

Sinema filmleri de…

 

Telefon da…

 

Bilgisayar da…

 

O Bilgisayarı kullanmamızı sağlayan Windows programı da…

 

Bill Gates o alçak gönüllü suskunluğu ile sizin meydan meydan dolaşıp bağırdıklarınızdan çok daha asil ve anlamlı mesajlar veriyor Dünya’ya…

 

İlla siyaset mi? Bu da lazım öyle mi?

 

Açın da İngiltere siyaset tarihine bir göz atın.

 

Bağırmadan, hakaret etmeden, çirkefleşmeden en etkili siyaset nasıl yapılırmış, öğrenmek için Churchill okuyun, biraz ders alın.

 

Bir gülüş ile… Bir bakış ile… Bir el hareketi ile, sizin bağırmaktan helak olduğunuz palavralardan çok daha sahici ve doğru mesajlar nasıl verilirmiş, öğrenin.

 

Siz muktedirler… Muktedir adayları… Muktedircikler…

 

İnsanlık sizin gibi ‘yapacağız… edeceğiz ...’ cileri çok gördü binlerce yıldır.

 

Hepsi gelip geçti.

 

Mezarlarının yerini bilen yok.  Birçoğu da insanlara vaat ettikleri palavradan cennetlerle değil, sebep oldukları savaşlar, kan, gözyaşı ile insanlığın ortak belleğine yazıldı.

 

Siz olsanız da olmasanız da insanlık kendi kuralları ve bireylerin bilinci ile yolunu buluyor, tarihin tekerleğini hep ileri çeviriyor.

 

Siz, kendinizin bile inanmadığı palavralarla kumda oynamaya devam edin. Bağırın, çağırın, bize hayal satın. Rol kesin. Nasıl ve ne zaman yapılacağını kendinizin bile bilmediği sahte cennet vaatleri ile fanatiklerinizin egosunu şişirin.

 

Şu an sitenin bahçesinde minik çocukların cıvıltısı geliyor. Kuralsız, öfkesiz, yalansız, palavrasız oyunlarla ılık bir Akdeniz akşamının sefasını sürüyorlar.

 

Onların bağırış çağırışları, çirkef siyasetin çakma Mesihlerinden daha sahici, daha insani…

 

Bana, güzel bir Dünya’da yaşadığımı anlatıyor.

 

Yayın Tarihi
15.09.2010
Bu makale 5978 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Son zamanlarda okuduğum en güzel yazı. Dosyama kaydedip sık sık okuyacağım. Teşekkürler Adil Gürkan...

Güldane Güngör 18.10.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!