“ Ben dememiş miydim?” demeyi çok severim.
Benim gibi doğrudan itiraf etmek yerine, “ Ben dememiş miydim” demeyi hiç sevmediğini söyleyerek hınzır bir bilmişlik taslayanı da hiç sevmem.
Hayat, benim önceden tahmin ettiğim, ama okurun hazırlıksız yakalandığı şok gelişmelerle bana bu sözü kullanma hakkını vermeden de asla zikretmem.
Bakın tam 14 ay önce, 13 Ağustos 2008 tarihli makalemde ne yazmışım;
“Gelecek Tahminciniz var mı? Ya da olmalı mı?”
“ Buna gelecek senaristi de diyebiliriz. Görevi, her türlü veriyi değerlendirerek, geleceğe ait senaryolar oluşturmak olmalı.”
“ Bence bir gelecek tahmincisi istihdam etmek çok da gereksiz bir masraf olmaz. Gelecek tahmincisi de ne ola? Bir başka yazıya kadar muhafaza edelim merakları.”
“Ama gelecek tahmincisinin uçuk kaçık, çok gezen, çok okuyan bir ademoğlu olması gerektiği de çok açık. İklim, hidrografi, demografi, moda, magazin, tüketim alışkanlıkları, siyaset, ekonomik trendler, kent yaşamı, beslenme alışkanlıkları, internet, hepsi bu gelecek tahmincisinin ilgi alanına girmeli. Ortaya koyacağı senaryolara çözüm kolaydır. Sorunun bilinmesi, çözümün ufuktan görünmesidir.”
Bir gelecek senaristiniz olsaydı. Bundan aylar önce petroldeki anlamsız yükselişi mercek altına alabilir, kimlerin yükselttiğini saptar, arka plandaki Lehman Brothers, Meryll Lynch gibi spekülatör hırsızları teşhis ederdi.
Sonra beyin fırtınaları ile gelecek tahmin edilir, bu finans kuruluşlarının, olmayan petrolü sattığı, vadeli işlemlerle dehşet verici açık pozisyonlarını kapatmaya, hatta acıklı finale doğru piyasaları son kez çarpmaya çalıştıkları tespit edilir, ABD ekonomisindeki kara deliklerin yaratacağı kıyamet öngörülürdü.
Böyle bir senariste sahip turizm yatırımcısı, geleceği öngörür, stratejik planlamasını 2008 Sonbaharında patlayacak krize göre revize eder, açık pozisyonlarını kapatır, nakit gücünü takviye eder, önlemlerini alırdı.
Hadi itiraf edin.
Ne bu gelişmelere bir teşhis koyabiliyorsunuz.
Ne hastalığın adını koyabiliyorsunuz.
Ne bir önlem alabiliyorsunuz.
Hastalığa teşhis koymak bir tarafa, hangi doktora gideceğinize bile karar veremiyorsunuz.
Çok ilginç şeyler oluyor Türkiye’de.
Asr-ı saadette şamar oğlanına çevirdikleri hükümetlerin kendilerine gak deyince su, guk deyince bal yetiştirmesine alışmış birileri, şimdilerde gak deyince nasihat, guk deyince “ yatlarınızı katlarınızı satın, borçlarınızı kendiniz temizleyin” önerisi alıyor, şok yaşıyor.
Alışmışlardı bankaları tam takır kuru bakır bırakıp zararı bu milletin sırtından Devlete ödetmeye.
Alışmışlardı Devletin kur garantileri ile borçlanıp, 1 TL’den borç aldıkları döviz 2 TL’ye çıktığında aradaki farkı bizlerin sırtından ödetmeye.
Şeytanın bile aklına gelmeyecek dubaralar atılıyor bu yoksul ülkede. Dünya’da tam ondört aydır kriz konuşuluyor. ABD finans dünyası koma ile bitkisel hayat arasında gidip geliyor. Türkiye’nin kredi notu güvenilmez noktada. Başta ABD, Dünya’nın bütün kredi kuruluşları alacaklarının peşinde, İstanbul Dükalığı, beyzadeler 2008 Mart – Haziran arasında Yurtdışından tam 30 Milyar USD borç alabiliyor. Hangi aklını peynir ekmekle yemişi keklediklerini merak etmeden duramıyor insan.
Sakın bu para Beyzadelerin yurtdışında istiflenmiş kendi paraları olmasın?
Sakın Beyzadeler aslında kedilerine ait olan bu paraları ‘ödemek’ için Devletten bir kurtarma planı, yani para istiyor olmasınlar?
Ballı börek misali
Kimler mi?
Dünyanın en sağlam ve denetim altında finans sistemine sahip, cari açığı hızla azalan, sıkı para politikalarının inatla sürdüren bir Türkiye’nin bu küresel krizi en az zararla atlatacağı açık olmasına rağmen, en fazla yaygarayı kopartanlara bakın. En çok ağlayanlara bakın. En kasvetli, en gamlı baykuş manşetleri atanlara bakın. Birkaç gün önce doların 2 YTL’yi aşacağı tahmininde bulunup şimdi 1.40’lara indiğinde sus pus olanlara bakın.
Yemezler hemşerim.
Hayvan terli.
İyisi mi, siz paşa paşa paranızın geri kalanını da, size bu muhteşem hayatı sağlayan bu yoksul ülkeye getirin, vergi muafiyetinden yararlanın, pozisyonlarınızı sağlamlaştırın.
Hazine Müsteşarlığının Ağustos 2008 raporu;
Özel Sektörün dış borcu ( Milyar USD )
2008 Mart 2008 Haziran
Toplam borç 172,1 190,5
Kısa vade 40,2 47,8
Uzun vade 131,9 142,7
Türkiye bu krizi de atlatır. Hem de en az zararla. Bakmayın ekonomik tsunamicilere, gamlı baykuşluk adına ekonomi terminolojisinin asabını zorlayanlara, krizden beslenenlere.
Başta turizmciler olmak üzere, yatırımcıların derslerini çalışmaları ve uzun vadeli planlamalarını yenilemeleri gereken farklı gelişmeler var. Dünya alt üst oluyor. 100 yıllık senaryolar yenileniyor. Roller değişiyor. Sahneye tanımadığımız aktörler çıkıyor. Yılların esas oğlanları ve esas kızları yardımcı oyunculuğa iniyor.
Türkiye ağır ağır bölgenin süper güçlerinden birisi olmaya doğru ilerliyor. Müttefiklik gerekçesi ile kendisine Batı’dan dayatılan komşularla gerginlik politikaları boşa çıkarılıyor. İran, Araplar, Akdeniz Ülkeleri, Rusya, Orta Asya ile sözde ‘ büyük ağabey’in mızmızlanmalarına rağmen saygın ilişkiler geliştiriliyor.
Batılı hırsız fonların geçtiğimiz haftalarda paralarını topladıkları gibi kaçmalarına rağmen piyasaları forse eden döviz nereden geldi sanıyorsunuz?
Batıdan ateşlendirilen dövizi terbiye etmemize yardımcı olan Körfez Sermayesinden elbette
Hani şu bilcümle ABD’li, AB’li fonun para bulmak için kapı kapı, şeyh şeyh dolaştığı, avuç açtığı Körfezden.
Her ne hikmetse, Neocon’lar Türkiye’nin bağımsız ve dostane dış politika açılımlarına küserken, Körfez’e, İran’a, Rusya’ya uzanan dostluk ellerimizi,
kırmaya çabalarken, kendileri batakçı fonları ile Körfezde banka banka dolaşıp dilenmekten utanmıyorlar.
Okura bir ev ödevi
Haftaya kadar lütfen şu iki alıntı üzerinde düşünün. Gelecek on yılda Türkiye ve Dünya ne durumda olacak, şifreler bu iki paragrafta;
HABERTÜRK’TEN
Türkiye'nin bugün çok daha bağımsız düşünceye sahip olduğunu belirten Fuller* , "yüzyıldır ilk defa Türkiye'nin büyük bölgesel güç haline geldiğini" belirtti. Cumhuriyetin ilk elli yılında Türkiye'nin, doğusunda veya güneyinde kimse yokmuş gibi davrandığını söyleyen Fuller, "Samimiyetle Türkiye artık bir Amerikan müttefiki değil." dedi.
Milliyet Gazetesi’nden;
Türkiye'yi soğuk savaş yıllarında NATO'nun ve ABD'nin ortağı olarak gördüklerini kaydeden Markov*, "Bugün artık Türkiye'yi siyasi ve ekonomik müttefik olarak keşfetmenin zamanı geldi. Biz bu ülkeyle tarihimizi Rus-Türk savaşlarının içinden bakarak görüyoruz. Ancak devir değişiyor ve Türkiye de başka bir ülke oldu" ifadesini kullandı.
- Graham Fuller. ABD’li Eski istihbaratçı. RAND kuruluşu analisti.
- Markov. Rus İzvestiya gazetesi yazarı.