DÜŞ-ünü-YORUM

Antalya'da Türkliye'yi yaşamak II

Kaleiçi, dedik. Antalya dedik. Mini Türkiye, dedik…

 

Muhataplardan tık yok. Onların farklı gündemleri var. Ağır ve elit takılıyorlar. Onlarınki yüksek siyaset… Böyle, avam tabakasına faydası olacak somut projelerle pek işleri olmaz.

 

Muhatap olmayanlardan ise, tık değil, mitralyöz tarrakası var.

 

Türkiye aydınının bilinen refleksidir. Bir proje önerildiğinde, önce ve sadece neden olmayacağının gerekçeleri ortaya konur.

 

Aydınımız, projeyi önereni susturmak için heba ettiği zamanı, anlatılanı anlamak için harcasa daha verimli olacaktır, bunu bilmez, bilse de içine sindiremez.

 

İşine gelmez. Kıskançtır. Hazımsızdır. Çapsızdır.

 

İleri sürdüğü bütün gerekçelerin özeti şudur; “ ben neden düşünemedim?”

 

Biz işimize bakalım.

 

Kaleiçi, hasta yatağında günden güne eriyen bir yaşlı kadın kaderine mahkum değildir. Tam aksine, daha yüzlerce yıl Antalya’yı emzirecek kadar diri memeleri ile canlı, ateşli bir genç kadındır.

 

Yeni yetme kent bozuntularını kıskançlıktan çatlatacak kadar da alımlı, güzel ve şehvetlidir. Sokakları, evleri ayırmaz, kucak kucağa getirir.

 

İnsan sesleri devasa beton kentlerde olduğu gibi, sanayi toplumuna has gürültüler arasında kaybolmaz, o güzelim ahşap duvarlardan yankılanarak kentin semalarına var oluşun insani bestesi gibi akar gider.

 

Bu genç kadına doğru makyaj yapılması ve onun orada olduğunun anlatılması yetecektir silkinip ayağa kalkmasına.

 

Kaleiçi’ni bir mini Türkiye’ye dönüştürme projesi kimlere katkı sağlar?

 

Türkiye’nin, “ benim Dünya’ya sergileyebilecek becerilerim var” diyen her kentine, her kasabasına, her köyüne.

 

Ülkenin kuş uçmaz kervan geçmez tepelerinde, yaşar gibi yapan her insana. Hakkari’ nin o destansı kilimlerini dokuyan usta parmaklarına. Salihli’nin Allahdiyen köyünde o benzersiz kirazı üreten köylüye. Van’ın bin bir lezzetten oluşan kahvaltısını hazırlayan cömert restorancısına.

 

Türkiye’ye…

 

Geçtiğimiz yazıda 81 vilayetin gücü ve olanaklarına orantılı olarak birkaç ev alabileceğini öngörmüştüm. Her evde, gerek duyulacak ekip ise en az 5 kişiden oluşmalıdır. Her belediyenin ortalama üç ev kiraladığını düşünürsek 243 ev hayata dönecektir.

 

Yani 1200 civarında yeni iş…

 

Gerekçemiz tamam.

 

O zaman, bir de aklımdan geçen girişim örgütlenmesini sunayım.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işin direksiyonunda olmalıdır.  Bu güzel yolculuğun kaptanı Kültür ve Turizm Bakanlığıdır zira.

 

Böyle projelerde merkezi olarak karar verilir. Bakan liderliğinde, icra yönü olan kurumların temsilcilerinden bir komite oluşturulur.

 

Valilikler… Belediyeler… Odalar… Turizm Örgütleri… Esnaf Birlikleri…

 

Ama, sivil toplum kuruluşları, gönüllüler derken işi sulandırma ve hiçbir zaman hayata dönmeyecek bir ölü doğum riski de vardır.

 

İşin içine entel tayfa da dahil olursa geçmiş olsun. Yıllar sonra, komisyonları hala projenin ilk adımı üzerinde gevezelik yaparken bulabilirsiniz.

 

Aman uzak tutun.

 

Bu konuda ilk adım Antalya’ya düşer.  Antalya Valisi ve Belediye Başkanı Kaleiçi’nin sınırları içinde yer aldığı Muratpaşa Belediyesi’nin koordinasyonu ile bir evi sahiplenir. Mimari ve eşyalar zaten Antalya’lıdır. İşleri kolaydır. Bu örnek, Kentlerden davet edilecek yetkili kurullara sergilenir. Öncülük yapılır.

 

Antalya, böylesi bir projede, hem ev sahibi olarak, hem de turizm pratiği ile öncü olmak gibi bir misyon üstlenmelidir.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı liderliğinde, Valiler, Belediye Başkanları, Odalar Birliği Temsilcileri bir komite oluşturur ve hemen bir yol haritası çizer ise, çok değil, 2012 yaz sezonunda Dünya’ya örnek oluşturacak Mini Türkiye’mizi yaşıyor ve yaşatıyor oluruz.

 

Valilerin ve Belediye Başkanlarının fiilen komitede yer alması gibi bir öneride bulunduğum sonucu çıkarılmasın. Mümkün değil. Bu komitenin yapacağı yoğun ve yorucu çalışmalara zaman bulamazlar.

 

Bu komite, kent, tarih, turizm, ekonomi alanlarında birikim sahibi profesyonelleri bünyesine almalıdır. Hızlı karar alınması ve projenin Kentlerin kimlikleri ile bire bir örtüşmesi için bu şarttır.

 

Bu komite, yerel değerleri ve Dünyaya sunulacak zenginlikleri saptar. Bunun için Kentler hakkında bilgi sahibi uzmanlardan katkı alınabilir.

 

Bu noktada, projenin mümkün olduğunca sivil bir insiyatifi yansıtmasının ve yukarıdan dayatılan bir uygulama olmaktan çıkarılmasının önemini vurgulamak isterim. Dayatılan projeler tarih boyunca kitlelerin ilgisini ve canlı katkısını çekmekte zorlanmıştır.

 

Özetle, bir komite. Kültür ve Turizm Bakanlığı liderliğinde, hızlı karar alacak, süreci biçimlendirecek senaryoyu kısa sürede yazacak, oyuncuları belirleyecek ve rol dağılımını yapacak güçlü bir komite.

İlk adım budur.

 

Gelelim projeyi kitleler ile tanıştırmaya, insanları sürecin bir parçası olmak için ikna edecek yöntemlere.

 

Turizmciler bu sürece dahil olmalıdır.

 

Ulusal ve yerel medya da…

 

Kentlerdeki üniversiteler de…

 

Belediye Birlikleri de…

 

Kentlerin tarihsel kimliği ve folklörü üzerine bilgisi olan uzmanlar da…

 

Mimarlar ve mühendisler de…

 

Sanatçılar da…

 

Böyle bir proje AB ve Unesco’ya doğru anlatıldığında ilgililerin gözlerinin ışıl ışıl parlayacağını, Dünya Kültür Mirası’na benzersiz bir katkı olacak Mini Türkiye için bağış bütçesini sonuna kadar zorlayacaklarını garanti edebilirim.

 

Mini Türkiye, bir barış ve gönüllü bir bütünleşme projesi de olacaktır.

 

Mini Türkiye’de, bir gün, bir Alman ailenin sabah Van kahvaltısı yaptığını, öğlen Gaziantep Mutfağından gözlerine ve midelerine sanatsal bir şölen yaptırdıklarını, akşam Artvin Evi’nin önünde Ata Barı izlediklerini, gecenin bir vakti, kazıklanmadığından emin, Hakkari evinden birkaç kilim satın aldıklarını ve az ilerideki butik otele döndüklerini hayal ediyorum.

 

Sonra, evlerine döndüklerinde, deniz kenarında, beton yığını bir otelde her şey dahil tatilden dönmüş bir komşuları ile tatil anılarını paylaşırken, Kaleiçi’ni yaşamış ailenin hiç susmadığını, anlatacak ne kadar çok şeyleri olduğunu, komşularının ise deniz, güneş, kum ve o tuhaf her şey dahil büfelerden başka anlatacak hiçbir şeylerinin olmadığını gözlemliyorum.

 

Kaleiçi, diyorum… Mini Türkiye, diyorum.

Yayın Tarihi
17.03.2010
Bu makale 3204 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!