CESUR KALEM

Gaziantepli Mennan Usta!

Gaziantep’te İl Emniyet Müdürü olarak görev yaptığım yıllardı. Büyük oğlum, ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirerek makine mühendisi olmuştu. Kendisi SANKO Holding’in makine bölümünde işe başladı. Bir ay geçmesine rağmen, elbisesinde kırışıklık bile görmemiştim. Beyaz yakalı memurlar gibi işe gidip geliyordu.

Tekstil işi ile uğraşan ve daha sonra fabrikasında çıkan yangında feci bir şekilde can veren Tuncay Kara’nın söyledikleri kulaklarımda çınladı. Tuncay Kara: “Müdürüm, tekstil mühendisleri iş başvurusu esnasında araba, masa ve maaş gibi şeyler konuşuyor. Biz de ona göre değerlendirme yapıyoruz. “Makinanın başında elbisemiz pas, yağ içinde kalsa da önce işi öğrenelim, işverene faydalı olduktan sonra her türlü imkân bize sağlanır” diye düşünen kimse yok” demişti. Ne kadar doğru ve gerçekçi. Bunu sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerin teknik adamlarını gördükçe daha iyi anlıyoruz. Sürekli masa başında oturan mühendis olur mu?

İş tezgâhta öğrenilir. Sadece teorik bilgilerle teknik adam ya da mühendis yetiştirildiğinde uygulamada ve iş hayatında başarısız olunuyor. Orada yetişmiş bir ustabaşının bilgi, birikim ve deneyimi ile üniversite mezunu bir mühendisin bilgisi boy ölçüşemiyor. Bu da kırılma noktası oluyor. Hayal kırıklığı ve başarısızlık gençleri işten ve mesleğinden soğutuyor.

Ülkemizde mühendisten çok ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Ara elemanlar hem teoriyi hem de pratiği bildiklerinden kolayca iş bulabildiği gibi iyi imkanlarla mesleklerini icra ediyorlar.

Bu konuyu gündeme getirdiğim zaman Gaziantepli dostlar Mennan Usta’yı örnek verdiler. Kimdi bu Mennan Usta? İsmini hiç duymamıştım. Oğlumun itirazlarına rağmen, onu da yanıma alarak Gaziantep Organize Sanayi’de bulunan işyerine gittim. Bir il emniyet müdürünün çat kapı kendisine ziyareti onu şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Bir çırpıda hayat hikayesini anlattı. Sıfırdan gelerek nasıl iş adamı olduğunu, meziyetlerini, anlı şanlı profesörlerin onun projelerine imza koymak için yarıştıklarını, akıl danıştıklarını öğrenme fırsatı yakaladım.

Oğlumu onun yanında yetiştirmek istememe rağmen, o tercihini yurtdışından yana kullandı ve Almanya’ya gitti. Mennan Usta’ya olan hayranlığım nedeni ile dostluğumuz ilerledi ve belirli aralıklarla görüştük. Antalya’ya tayin oluşum onu çok etkiledi. Veda ziyaretinde çok etkilenmiş ve ağlamaklı olmuştu. Mennan Usta ile dostluğumuz vefat edene kadar sürdü. Ve bir gün her fani gibi ölüm haberini aldım ve çok üzüldüm. Yapacak işleri, hayalleri ve mega projeleri yarım kaldı. Çocukları ile ara sıra görüşüyorum. İşlerini onlar devam ettiriyor.

Mennan Usta’yı benim kalemimden öğrendiniz ama yetmez! Size Mennan Usta’nın, bu diplomasız dâhinin yaşamından ve iş hayatından küçük bir kesiti aktarmak isterim.

“Gaziantep’e bir Fransız gelir. Tekstilcilere akıl verir: “Makineleriniz yetersiz… Yenileyin, dünya pazarı sizin olsun.” En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler…Bir başka ifadeyle, kendi mallarını pazarlar.
Dinleyenler arasında bir usta vardır. Kendine özgü lehçesiyle…
“Bu adam ne diy?” der. Kafaya takar, makinenin resmine bakar. Demiri eritir, çeliği büker, vidasını, motorunu koyar. Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi…
50 bin liraya üretir.
Yerli piyasaya sunduğu yetmez. Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri gönderir. Bu usta, Mennan Aksoy’dur. Diplomasız dahi!
Yoksulluktan okuyamamıştır. İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir.
Allah vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki… Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı başlanmıştır. Bu nedenle uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi yasaklanmıştır. Mühendislerin, aylarca çalışarak tasarladığı makineleri, tek başına yapmaktadır. El emeği ve tümü yerli malzemeyle. İster ki; Yerli sermaye gelişsin. Boşa döviz ödeyerek, kazıklanmayalım.
Mennan Usta: “Çeliğe hükmetmeyen, hiçbir şeye sahip çıkamaz” derdi. Öyle bir teknoloji üretti ki; yoğunluğu düşük triko üretti. Yazın serin, kışın sıcak tutan bir ürün. Dünya peşinde koştu. Kapıştı. TÜBİTAK ödüller verdi. ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerde hocalığı düşünüldü. Diploması yoktu! Tasarımını cebinde taşıdığı tebeşirle, yere çizerek anlatırdı.
Aklına yetişmek mümkün değildi.
Gaziantep’te kanalizasyon atıkları büyük dertti. Çamuru, kokusu şehri bezdirmişti. Belediye yönetimi, dünyayı dolaşır, çareler arar. Mennan Usta: “Memleketteki ustalar öldü mü?” diye çıkışır. Okumuş gençleri de alır yanına şöyle yapın bu parçayı şuraya takın talimatıyla kafasına göre sistemi kurar. Kanalizasyon çamuru alınır… Kurutulurken, enerji üretilir. Çıkan küller de asfalta, çimentoya katkı maddesi konulur.
Bugün… Antep’te her gün çıkan 160 ton çamurun bertaraf edilmesi Mennan Ustanın eseridir. Mennan Usta, toprağa verileli yıllar oldu. Lakin vasiyeti herkesin dilinde. Vasiyeti;
Gençler bilim ışığında yetiştirilsin. İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin...”

Nurlar içinde uyu, aziz dost. Biz seni özledik. Ülkemiz ve Gaziantep sanayisine yaptığın hizmetler ve icatlar unutulmayacak. Bu ülke nice Mennanlar yetiştirir. Yeter ki, imkân sunulsun.

Yayın Tarihi
23.04.2023
Bu makale 832 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!