Geçenlerde arşivimi karıştırırken kimden ve hangi tarihte, alıntı yapıp kaydettiğim belirsiz hayata ve insana dair bazı notlara rastladım. Bunları benim gibi ilgi çekici bulanların da olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim:
Ömür elini tutturmayan yaramaz bir çocuk gibi, koşup gidiyor; isteğinizi zamana bırakmayın çünkü zaman kimseyi sağ bırakmıyor.
Bu dünyada hepimiz ayrı birer masalız aslında, “bir varmış” la başlayıp “bir yokmuş” la biten…
Yaşayıp gidiyoruz işte; bazen cümle âlemle birlikte bazen yapayalnız içimizde.
Hayat bazen otobüsün sol camından etrafı izlerken sağ camından kaçırdıklarımızdan ibarettir.
Hayatımızın kalitesini hayatımızdaki insanların kalitesi belirler.
En büyük hırsızlık kendimizden çalmaktır, cezası ömür boyu pişmanlıktır.
Canın yana yana öğrenirsin; kime ne kadar değer vermen gerektiğini.
Hava soğudukça gölge veren ağaç unutulur; tıpkı işi biten insanlar gibi.
Hiçbir nasihat yediğimiz kazık kadar eğitici değildir.
Kazanılması yıllar süren, kırılması saniyeler alan ve dağıldıktan sonra tekrar toparlanması için ömür gereken şeye “güven” denir.
Kolay iyileşmiyor değer verdiğin insanların açtığı yaralar; “değer” ağırdır, taşıyabileceğinden emin olduğun kişilere vermeli.
Lafa gelince “eş-dost” çoktur ama herkes tek başına direnir hayata…
İnsanoğlu ne kadar büyüklenirse büyüklensin, oyun bitince şah ve piyon aynı kutuya konur.
İnsanın yaşı ne olursa olsun ağlarken hep kimsesiz bir çocuktur.
Duvar soğuktur ama yaslanmak için insanlardan daha güvenlidir.
Bazen yorulur insan; yaşadıklarından, pişmanlıklarından, hayal kırıklıklarından.
Ne kadar hızlı koşarsan koş, vicdanından kaçamazsın.
İnsan “birisiyle“ yaşlanmalı, birisi yüzünden değil.
Hayatta her şey sırayla, önce gözyaşlarını silersin, sonra buna sebep olanları.
İnsanoğlu genellikle tuhaf bir mahlûk işte! Önce para kazanmak için sağlığını harcıyor, sonra sağlığını kazanmak için parasını. Geleceği düşünürken yaşadığı günü unutuyor; ne bugünü yaşıyor ne de istikbali. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarken aslında yaşamadan ölüyor.
Hep gönül penceremizi “iyi insan” dediklerimize açtık, bazıları camını indirdi, bazıları çerçevesini.
Bazı insanların ipiyle kuyuya inilemeyeceğini çok defa kuyunun dibindeyken öğreniyor insan.