Demirciler Çarşısı'nın yeni yüzü

TRT İzmir Belgesel Televizyonu ekibi 5 - 7 Ocak 2010 tarihleri arasında kentimizde bir belgesel çalışması yaptı, ben de kendilerine mihmandarlık ettim. 5 Ocak sabahı Yapımcı Dr. Abdullah MANAZ, Kameraman Salih AK ve Şoförleri Tuncay YÜCE ile Muratpaşa Belediyesi’nce Antalya’da yaşayan ev hanımları ile belediyelerce açılan kurslara katılmış yetenekli hanımlarının el emeği, göz nuru ile hazırladıkları ürünlerini, her hafta Salı günleri Dedeman’ın karşılarında kurulan belediyenin kapalı pazaryerinde sergileyip sattıkları “El İzi Pazarı”na gittik. Muratpaşa Belediye Başkanı Sayın Süleyman EVCİLMEN’in de ziyaret edip bütün katılımcı hanımları tektek selamlayıp hatırını sorduğu belgesel çekimleri henüz 4 ay önce kurulan ve daha pek tanınmayan bu anlamlı proje açısından büyük önem taşımaktadır. Pazarda herkese hitap edecek, emek verilip yürek katılmış pek çok yaratı var.

Ertesi gün Döşemealtı Halıları için gittiğimiz Kovanlık Köyü’nde öğrendiğim değerli bilgileri yakında başlıbaşına bir yazıda anlatacağım.

 

YENİ (?) DEMİRCİLER ÇARŞISI

Ve nihayet önceki yazıda belirttiğim gibi 7 Ocak 2010 tarihinde yeniden yapılan Antalya Demirciler Çarşısı’na gittik. Alışveriş yapın yapmayın çarşılar insanların gam gasavet dağıttığı, gözlerinin ve gönüllerinin esenlikle arındığı mekânlardır. Hele bu çarşı Güzel Antalya’mızın kalbi diyebileceğimiz bir konumda 1937 yılından beri soluyan, dededen toruna 4 kuşağın terbiye alıp ter döktüğü, demir dövüp, bakır işlediği, kalay, soba vb. yaptığı, bu yolla geleneksel ve ulusal kültüre paha biçilmez değerler kattıkları, bir zamanların rakipsiz Tarihi Demirciler İçi ise bu haz kat be kat artar. Burası aynı zamanda ustalarının bu dükkânlarda yarattıkları binlerce benzersiz alet, edevat, kap kacak, can ve ruh verdikleri sayısız sanatsal eseri satarak ev - yurt, kalfa ve çırak besledikleri kutsal mekânlar bütünüdür.  Ancak gelin görün ki yeni yüzüyle Antalya Demirciler Çarşısı (ADÇ) dert yumağı, bir dokun, bin ah işit.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olup 1937 yılından beri Antalyalı zanaat ustalarınca kiralanarak kullanılan dükkânlar önceki Antalya Büyükşehir Belediye (ABB) yönetimi ile Vakıflar Bölge Müdürlüğü arasında yapılan bir anlaşma uyarınca ABBB tarafından 2008 Yılı Ekim ayında yıkılarak yeniden yapılmış. Bir proje dahilinde yapılan bu yenileme karşılığında Belediye Vakıflardan 6 dükkan almış. Yıkımdan önce 50 olan dükkân sayısı şimdi 40’ı Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün(VBM), 6’sı da Belediyenin olmak üzere 46’ya düşmüş. Şu anda bunlardan yaklaşık olarak 20 kadarı açık, gerisi yani yarıdan fazlası kapalı. Her bir dükkânın yıkımdan önce 26-30 m2 olan kullanım alanları ise şimdi 18 m2 dense de asma kata çıkan ve çalışma alanını daraltan merdiven nedeniyle 15m2 dolayında.

Bir de ortada sosyal tesis olarak yapılmış ancak bugün terk edilmiş izlenimi veren bir kule var. Bu kulenin bodrum katında bulunan elektrik sayaçlarını okuyan memur zaman zaman faturaları buraya bırakıp kilitlediği için ödeyemeyen esnafın elektriğinin kesilebildiği kapalı bir kutu.

VAATLER… GERÇEKLER…

ADÇ yıkılmazdan önce 2008 Temmuzunda ABBB, VBM ve esnafın katıldığı bir toplantı yapılmış. Toplantıda çarşının 8 ayda bitirileceği ve hemen teslim edileceği, 300 Türk Lirası olan kiraların aynı kalacağı vaat edilmiş. Ancak inşaat 15 ay sürmüş, hemen teslim edilmek yerine ihaleye çıkarılmış, en baştaki ya da en ücra yerdeki (ölü bölge) ayrımı yapılmayan dükkânların 38’inin kirası 780, ikisinin kirası ise 1100 Türk Lirası olmuş. Bu kira farkını belirleyen ise rüçhan hakkı olanların ihaleye girmiş olması.

Esnaf 8 ay denip 15 ay süren inşaat sırasında onca maddi kayba uğradığı gibi henüz geri gelmeyen mevcut müşterileri de dağılmış. Bu olumsuz şartlarda artı değer yaratamayan, uygun bir çalışma ortamı, yeterli müşterisi olmadığı için çok az kazanan esnaf üstünü Bağkur maaşı ile tamamlayıp kirasını ödemeye çalışıyor, üstelik bazen bir gün geçirse faizi ile. Bu yüzden dükkânların çoğu boş, bu gidişle boşaltacak olan da çok.

BACASIZ DEMİRCİLER ÇARŞISI

Demirciler Çarşısı, adı üstünde bir üretim yeri. Ancak demir dövülmesi, kalay yapılması gereken bu dükkânların bacası yok. Gerek birçok mimari ilke, gerekse geleneksel yapı ve elemanlar iyice düşünülmeden yapılan çarşıda demirci ya da kalaycı ocağının dumanı kendi elleriyle yapmak zorunda kaldıkları soba bacaları ile tahliye ediliyor. Bütün esnaflar tarafından kan yaş dökerek anlatılan bu durum projede olmadığı için proje mimarlarının canını çok sıkmış ancak gerek yıkım gerek yapımın hiçbir aşamasında kendilerinin görüşü alınmadığı ve bu kadar güç duruma düşürüldükleri için çok hassas olan esnafın olası tepkisi karşısında pek üzerine gidilmemiş.

İMALAT YERİ Mİ TEŞHİR ALANI MI?

Bilindiği gibi ADÇ bir üretim yeri ancak dükkânların darlığından dolayı şimdi ne tam bir üretim ne de teşhir yapılabilecek durumda ama ikisi de yapılmak zorunda ve mecburen yapılmaya çalışılıyor. Bazıları bir bazıları iki kepenk ile dışarı açılan dükkânlar öyle kullanışsız ki esnaf haklı olarak isyan ediyor. Isınma, aydınlatma, sunum meselesi tam bir çözümsüzlük yumağı. Hava güneşli ve ılıman ise dükkânlarda mesele yok. Ama hava soğuk ya da sıcaksa orada bulunmak, yaşamak, üretip satmak zorunda olan insan ya kepenkleri kapatıp soba klima açacak (ki bu her bakımdan olanaksız ve mantıksız) ya da üşüyecek veya yanacak. Kapatsan satış yok, açarsan öldün.

“BEN BU DERDİN HANGİSİNE YANAYIM?”

Belediye’nin hiçbir yetkilisinin bir günden bir güne gelip “halınız nicedir?” dememesine içerliyor esnaf ve buranın terkedilmiş, adeta bir “açık cezaevi”ne benzediğini söyleyip hayıflanıyorlar. Çarşıya hiçbir temizlik hizmeti verilmediği için adım başı ayağınıza dolaşan çöplerin kötü ve sağlıksız görüntüsü, yapılan peyzajın anlamsız, geceleri yanmadığı için işlevsiz kalan lambaların gözü önünde makasla kesilip çalınan bakır levhaların trajikomik hali,  çarşıdaki bu ve olası benzer hırsızlıklara esin olabilecek güvenlik zafiyeti, dükkân kapılarının(?) üstüne yapılmış, sabit, gereksiz ve hantal tenteler, bu tentenin yanına yapılmış, elektrikle çalışan ama yağmur suyu koruması olmadığı için insanların elektriğe çarpılmasının an meselesi olduğu kilitler, dükkân önlerine yapılmayan yağmur suyu tahliye mazgalları nedeniyle sıkça düşüp yaralananlar çarşının diğer sorunları.

 
“BİZE GÖZ VERİLDİ GÖZLEYİN DİYE, KULAK VERİLDİ DİNLEYİN DİYE, DİL VERİLDİ SÖYLEYİN DİYE”

Hasılı çarşı esnafı çok dertli ama bütün bunları dile getirirken özeleştirilerini de yapıyorlar. Örgütlü bir güç olup, bir dernek kuramadıkları için bütün bunların kendilerine reva görülebildiğini itiraf ediyorlar. Şimdilerde kurup henüz resmileştiremedikleri dernekleri ile sorunlarını yetkililere aktarmayı planlıyorlar.

 
“DERT BİZDE DERMAN ELLERİMİZDEDİR”

Karain Mağarası’nda ulaşılan son bulgulara göre 500 bin yıldır birçok ilkin yaşandığı bu büyülü topraklarda, Anadolu’da yaşıyoruz. Bu ilklerden biri de bu coğrafyada ilk paranın yapılması, dolayısıyla ilk madenin işlenmesidir. İlk madeni işleyen insanlardan beri kuşaklarca bize aktarılan bu miras da kentimizde Demirciler Çarşısı’nda soyu tükendi tükenecek bir avuç derviş zanaatkârın ellerinde yaşamakta, yaşatılmaktadır.

Demirciler Çarşısı’nda can bulan yaratıları bugün kaçınılmaz olarak sürüklendiğimiz sanayi uçurumunda üretilen mallardan ayıran en önemli özellik ise hiçbirinin diğerinin tıpatıp aynısı olmaması yani “benzersiz” olmalarıdır. Bu yaratılara ustasının gözü, gönlü, sevgisi, öfkesi yani ruhu katılmıştır. Her biri aşkla yapılan, ayrı bir ruh taşıyan bu eserler kentimizin ve vatanımızın yaşayan değerleridir.

Demirciler Çarşısı’nın benzersiz kılan en önemli özelliklerinden biri de Antalya’nın bütün renklerinin harman yeri olmasıdır. Yörüğün gelip hayvancılıkla, Tahtacının gelip ormancılıkla, mübadilin, yerli halkın kap kacakla, mutfakla, estetikle, sanatla hayatla ilgili pek çok şeyi bulup alabileceği ortak bir yaşam alanı, buluşma, kaynaşma yeri olmasıdır.

Şimdi kentin ortasında, birçok geleneksel değer gibi içi boşaltıl“mış” bu çarşıyı başına kuşların konmadığı, sürülerin eğleşmediği kurumuş bir çeşme görünümünden kurtarmak bizim ellerimizde. Başta Kültür ve Turizm Bakanlığımız’ın, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın bu zanaatçılara vereceği maddi ve manevi destek olmak üzere bizler, orada yapılan bakırda, demirde, kalayda ilk ustadan bu yana çarpan bütün yüreklere dokunan, değerleri olan Anadolu Sevdalıları’nın ellerinde. Hacca giden kuyumcunun gelip parasını “helal parası” ile değişeceği son demirci gitmeden, son kalaycı göçmeden, bakırcıların çekiç sesleri susmadan uzatın ellerinizi, yüreklerinizi. Demirciler Çarşısı’na gelip, bakır almalı, kalay yaptırmalı, demir dövdürmeli, sahip çıkmalıyız ki kaybolan değerlerimizle değersizleşmeyelim, değer yaratanlara değer katalım. Yoksa bu yangın duyarlı, duyarsız bütün yürekleri yakar.

Umutla, sağlıcakla…

Not: Bütün bu anlattıklarımı görselleriyle 7 Mart 2010 Pazar günü TRT Belgesel Kanalı’nda izleyebilirsiniz.

Yayın Tarihi
13.01.2010
Bu makale 13721 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
merhaba. demirci muzaffer körük'ün oğluyum. o gün çekim yaparken de söylemişti babam. eski çekilen fotoları vede yeni çekilen fotoğrafları hatta babamla sizin çekindiğiniz fotoğrafları bana mail atma şansınız varmı? hatıra olarak bizde saklamak istiyoruz... şimdiden teşekkür ediyorum

anıl barış körük 20.01.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!