Umut Saymak, Yaratmaktan Kolaynış!..

Nezaketen değil gerçekten, toplumsal ya da grup olaylarında kendimi hep aptal yerine konulmuş bulurum.

--Bundan rahatsızlık falan duyduğum da yok. Umrumda da değil.

--Neden böyle bir giriş mi yaptım. Çok basit.

--Kendimden başlayayım.

--Sanal ortamda ve yerel de olsa günlük ve internet gazetelerinde yazdığım yazılar birçok paylaşıcı ve yazana göre bir hayli "beğen"ilir ya da okunurum. Bu benim açımdan mutluluk verici. Yani yaptığım işten bir kazanç elde etmesem de kişisel tatmin olabiliyorum demektir.

--Geleyim asıl mevzuya.

--TBMM'de konuşulunca, sanal ortamda da 3.600 ek gösterge olayı baya heyecan yaratmış, yazılır-çizilir ve konuşulur olmuş ki ben tvden izledim, yazılanları da okudum.

--Öğretmeninden, polisine, imamından sağlık çalışanına kadar herkes "bize seçim öncesi 3.600 ek gösterge sözü verildi, maaş/ücretlerimiz az, gereği yapılsın" diyorlar.

--Bazı toplum kesimlerince genelde bir ekonomik sorun yaşanırken, bir çok kişi de halinden memnun. Hatta hükümetlerin düzemedikleri için " iyi hayat" methilerini düzenler bile var.

--Görmesek, duymasak, yaşamasak inanacağız bile.

--Genel de sık sık yazar, söylerim. Ben Devlet Memurluğuna bir rastlantı sonucu başladım ve sonra da gönüllü kaldım gitti.

--Dönem dönem iyi şeyler yaşansa da, kendimi hep Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen'in 1843'te yayınladığı bir çocuk masalı olan "Çirkin Ördek Yavrusu" gibi hissettim. Yaşadım.

--Bu da bana "hatasız" olmak gibi insanüstü bir gayret sarf etmeye itti. Hata yapmamam gerekti. Çünkü, hata yapmamı bekleyenler olduğu gibi, hata yaparsam da, beni koruyacak ve kurtaracak ne bir kişi ne de bir ilişkim vardı. Bir CHP'li olarak, SHP/CHP'li Bakandan sürgün yiyecek kadar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.

--Bir işin kusursuz yapılmasının yollarını öğrenmek zorundaydım.

--Hani derler ya, "devlet kapısı değil mi, yan gel yat". İşte bu bana denk gelmedi. O yüzden de, her şeyi en iyi/doğru yapmak için çırpındım durdum.

--Bu çırpınışlar ise bana daha çok şeyleri öğrenmeye zorladı.

--O yüzden de, ağzı olan herkesin konuştuğu şu 3.600 ek gösterge meselesi konusunda ahkam kesebilirim.

--Kardeşim, bu iş sizin ne sandığınız gibi olur ne de size söylendiği gibi yapılır. Bir fıkra vardır, yaşlı adama doktorunun tavsiyesi olarak "kahvede atmanın bir sakıncası olmaz beyamca", atın gitsin diye.

--Bütün organizasyonlarda olduğu gibi, Devlet Personel Teşkilatlandırılmasında bir bir ast-üst-denklik gibi statüler vardır. Amir-memur kadrolarının bir tanımları vardır.

--Hoş biz Orman mühendisine, "az daha okusaydın da bir ormancı olsaydın be oğlum" denilen toprakların çocuklarıyız ama olsun, bir de bizim dışımızda gerçekler var.

--Çok ötesine gitmemeyim. Devlet ile işi olmayan yoktur. O yüzden konu devlet memurlarının bir bölümü ve devlet kapısı olduğuna göre, örnekler de bunlardan olsun.

--Haydi Ankara'daki Bakanlıkları vazgeçtim. Bir ilde Valilik ve Büyükşehir Belediyesi teşkilatları vardır.

--Acıklamamı "memurlarnet" isimli bir sayfadan aldığım bir Sayıştay denetim raporu ile destekleyeyim:

--"657 sayılı Kanun ve ekli I ve II sayılı cetvellerde gösterilen ek göstergelere göre; valiliklerde çalışan il ..... müdürlerinin bakanlık il müdürü olarak kabul edilmeleri halinde, Ankara, İzmir ve İstanbul'da görev yapıyorlarsa 3600, diğer vilayetlerde görev yapıyorlarsa 3000 ek gösterge üzerinden; söz konusu unvanlara haiz görevlilerin bakanlık il müdürü olarak kabul edilmemeleri durumunda ise, 1 inci dereceden aylık alıyor ve yükseköğrenim görmüşlerse, 2200 ek gösterge üzerinden aylık almaları gerektiği ifade edilmiş;

--Ancak yapılan incelemelerde aynı statüde olan müdürlüklerin ek göstergeleri arasında farklılıkların bulunduğu tespit edilmiştir. Örneğin; İstanbul İl Yazı İşleri Müdürünün 3600 ek gösterge üzerinden maaş alırken, İzmir İl Yazı İşleri Müdürünün 2200 ek gösterge üzerinden maaş aldığı anlaşılmıştır.

--Raporda, Valiliklerde görevlendirilen ve aynı statüde olan il basın ve halkla ilişkiler müdürleri, il mahalli idareler müdürleri, il planlama ve koordinasyon müdürleri ve il yazı işleri müdürlerinin farklı ek göstergeler üzerinden maaş almalarının, kanun önünde eşitlik ilkesini zedelediği ve bu durumun idare tarafından da kabul edildiği belirtilmiştir.

--Mevcut durumun Maliye Bakanlığından alınan görüşlerde ve Danıştay 1. Dairesi Kararında uygulanması gereken ek göstergenin 2200, Sayıştay 3. Dairesin kararında ise 3000 olması gerektiği belirtilmesinden kaynaklandığının anlaşıldığı belirtilerek; farklı ek göstergeler üzerinden maaş ödemesinde bulunulmasının önüne geçilmesi ve aynı hukuki statüdeki kişilerin aynı ek gösterge üzerinden maaş almalarını temin edecek çalışmaların yapılması gerektiği ifade edilmiştir."

--Görüleceği üzere, üç büyükşehir personel kadrolarında bile bu kadar sorun yaşanırken, 81 ilin üst üste nasıl konulacağını birleri bana anlatsa da, sizin anladığınız ama benim anlayamadığım bu işleri benim koca kafam da anlasa.

--Örnek, taşra kadrosu sayılan Valilikler bünyesinde Ankara-İstanbul-İzmir İL MÜDÜRlerinin ek göstergeleri 3.600'dür. Diğer illerdekiler ise 3.000. İl Müdürlüklerine bağlı Müdürlerin ise, 2.200.

--Şimdi birisi çıksada bana anlatsa, 3.600 ek gösterge verilecek kadrolardan birinde ki Unvanda memura, müdürlerine bile verilemeyen bu göstergenin nasıl verileceğini anlatsa.

--Bakın, yanlış anlaşılma olmasın.

--Ben olmaz demiyorum. Bu geniş kapsamlı bir personel kadro planlaması dahilinde yapılabilir. Eskiden devletin bu işlerini yapacak Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı diye bir kurumu vardı. Şimdi de Cumhurbaşkanlığına bağlı var.

--Ek göstergeler ise eskiden Maliye Bakanlığınca, şimdi de HAZİNE ve MALİYE Bakanlığı bu çalışmayı yapar ve sorun biter. Bu iş o kadar da kolay değildir. İşin içinde SEÇMENE SELAM modu ile çıkılmaz.

--İki yıl bekleyin, seçimler yaklaşınca, kasabanızda ne kadar "deneyimli siyasi" var ise, size bu masalı anlatır.

--Sizde bu işi yapacakları değil, masal anlatıcılarını bulur seçersiniz

--Allah kolaylık ve akıl fikir versin. Başka ne denilir ki bu kadar yazılandan sonra.