ANKARA'DAN

Raif Karagöz'e Deniz Baykal Anım

İBRAHİM UYSAL

Hani insanın kanın kaynadığı yıllar olur ya, o seçim dönemi de "dolmuş'a binmiş" ve CHP'den Antalya Milletvekili Aday Adayı olmak için başvurmuştum.

--Ankara Bürokrasisinde bir şekilde iyi ilişkileri olan, Ankara'da Antalyalılar Dernek Başkanıyım ve

Antalyalılar Evi'ni açmışım, anlayacağınız havam yerinde.

--Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile de ilişkilerim ahali tarafından iyi görünüyor; ben hariç çoğu kişi milletvekilliği listesinde seçilecek sıradan bir yerde olacağıma kesin gözü ile bakıyordu.

--Gidilen yerlerde gösterilen ilgi, alaka ve itimama bakılır ise de gaza gelmek için her şey vardı.

--O süreçte Alanya'ya da gitmiştim.

--Benim için Alanya demek, biraz da Bahri Ergün Hocam demekti. Alanya'ya gidince, İlk onun bürosuna gittim.

--Gelen gidene öğrencim diye tanıştırıyor. Hocam genelde öyle vara yoğa konuşmayı sevmezdi. Ama kimse için söylemeyeceği o güzel sözleri benim için söylüyordu.

--O süreçte tanıştırmıştım Av Raif KARAGÖZ ile.

--Başında da dediğim gibi binilen dolmuştan tez inmiş ve günlük vatandaş moduna çoktan dönmüştüm.

--Allah uzun ömür versin, yine bir gün, iki kez Milletvekilliği aday listesinde yer vermeyince, nasıl oldu ise, Deniz Bey,

--Tuncay Ercenk gibi orada olanlara (Osman Kaptan'da oradaydı ama umarım hafızası yerindedir de anımsar) ilk Milletvekili adaylığını anlatırken, lafı özellikle Raif Karagöz'e getirdi ve ona karşı bir minnet borcu olduğunu, ama siytasetin de bir takım dengelerinden söz etti.

--Benim de gözlerimin içine bakarak, neler yaptığını biliyorum ve farkındayım ama bu işler de böyle, bak ilk siyasi vicdan borcumun olduğunu düşündüğüm Raif Karagöz'e bile bir şey yapmadım. Sen daha gençsin gibisinden sözler etmişti.

--O gün anlamıştım ki Deniz Baykal'ın yaşamında Raif Karagöze karşı bir vicdan borcu vardı. Tabi bunu o gün kaç kişi böyle anladı bilemem ama, daha sonra da şaka yollu Deniz Bey'e, Raif Karagöz ile ilgili anı/olayın düşündüğüm gibi olduğunu onaylattım.

--Antalya'da eli çabuk bir gazeteciye pas atmış olabilir miyim ki!...

--Bahri Hocam için yine Alanya'daydım. Ama bu kez değerli hocam yoktu. O beni Alanya tepelerinden Bektaşlar mezarlığından izliyordu.

--Bir büroda otururken, Raif bey geldi. Hal hatırdan sonra, "Efendim, size bir olayı anlatayım." dedim.

--Biliyorsunuz Siz de ben de Deniz Baykal mağdurlarıyız deyince çok şaşırdı. Neden dedi?. Ben de, Deniz Baykal'ın "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" mealinden bana anlattığı olayı anlattım kendisine. Kahkahalar ile gülmüştü o koca ciddi adam.

--Deniz bey ile ilişkilerimi bildiğinden, hem keyif ile hem de bir burukluk içinde dinlemişti beni. "Ya, demek öyle dedi" diyerek.

--68 Kuşağını biçen 12 Mart darbesinin ardından yapılan 1973 Milletvekili seçimlerde Genel Başkan Bülent Ecevit, Deniz Baykal'a kontenjan adayı olmasını önerir. Deneyimli politikacılarda bunu onaylar.

--Ama Deniz Baykal, "hayır, ben önseçim ile gireceğim siyasete" der ve Antalya Milletvekilliği için aday adayı olur.

--Olur ama, o yıllar Antalya solunda deve dişi gibi siyasiler vardır. Alanya'da da Raif Karagöz bunlardan biridir (Deniz Beyin söylemi).

--Ve Raif Bey, Deniz Bey'e, "siz var iken ben iddia koyamam, arkanızdayım" der ve her şeyi ile destekler ve hep yanında olur..

--İşte, bu süreç Deniz Beyin hafızasında yer etmiş ve daha sonra ki süreçlerde de gereğini yapmadığından vicdanını rahatlatmak için olsa gerek, bu olayı burukluk içinde ve biraz da üzülerek anlatmıştı bana.

--Ben Ankara'da, gönlü memleketi Antalya'da,

--Deniz Baykal, soğuk Ankara kışında evinin pencersinde karlı bir Angora tepesinde,

--Seni sonsuzluğa uğurluyoruz değerli Başkanım, Güzel İnsan Av Raif Karagöz.

--Toprağın bol, yıldızlar yoldaşın olsun.

--Bizden yana sana haklarımız helal olsun. Umarım sen de helâl edersin!..