Aylar, koşar adım gider de, insanoğlu mevsim değişiklerine Selami Şahin'in dizeleri gibi "Sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim" diye şarkı yazar. Ne tuhaf bir dünya, ne tuhaf bir duygu
--Koskaca yazı geçiririz, Temmuz, Ağustos ama Eylül'e gelince herkese bir romantizm gelir çatar. Hazan mevsimi, buluşma mevsimi, güz olduğundan mıdır nedir bilinmez bir olgunlaşma mevsimi diye hiç kimse kıyamayız Eylül'e.
--Bugün insan ilişikileri ile bir konu geçince, masamızda ki bir Doktor arkadaşımız, "adrenalinden, vücut salgılarındandır" dedi.
--Gerçekten biz insanoğlu ne garip varlıklarız ya. Hava sıcak olur serinlik, doğuk isteriz. Soğuk olur sıcaklık isteriz. Bahar olur güzü, güz olur baharı özleriz.
--"Ve mevsim geçer…
Gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile
bir gün gelir el olur.
Aklın şaşar…"*
--Bütün bunlar ner kadar çelişkili, garip şeylermiş gibi olsa da, gelse de, kendi içinde bir gerekçesi, bir analamı vardır.
--İnsanoğlu, hep iyiden, güzelden yana proğramlanmıştır. Hep iyi ve güzel şeyleri ister. Ama gel gör ki, yaşam denen canavar, insanı içeriden içeriden kemirir durur.
--Öyle olaylar, öyle zamanlar vardır ki, dünyada bir başkası ile paylaşmadınız şeyleri bir tek kişi ile paylaşırsınız.
--Ve bir gün gelir, sebep ve sorumlu kim olur ise olsun, onun ile biri birinize düşman olur çıkarsınız.
--"Dostun düşmana dönüşür.
Düşman kalkar dost olur.
Öyle garip bir dünya…
Olmaz dediğin ne varsa olur"*
--Neden ve Niçin.
--Buna bir anlam vermek gereçkten güç. Bir güz, pastalara sarı güz gülleri koyuyorsunuz. Bir güz, o gülleri çöpe atıyorsunuz.
--Düşünsenize, her türlü özelinizi, her türlü mahreminizi/gizlinizi sadece bir kişiye açıyor, gösteriyor ve paylaşıyorsunuz. Bundan daha öte ne olabilir ki?
--Ve bir gün oluyor, bir gün geliyor, bütün bunlar, olmamış, yaşanmamış gibi bir süreç ve iki düşman.
--Gerçekten enteresan.
--İnsanın doğasında olduğunu sanmıyorum böyle bir şeyin. Ama zaman ile yaşanılan kişisel ve toplumsal süreçler, insanda bir çok farklı durum ve sorunuçları yaşatıyor. Doğuruyor
--"Düşmem dersin düşersin.
Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
Öldüm der durur…"*
--Gerçekten biz insanoğlu ne garip yaratıklarız ya.
--"Ne yazımıza, ne de güzümüze güven oluyor" demeyeceğim işte. Evet, biz insanoğlunun yazında da, güzüne de güven olur. Yeter ki insan, doğası gereği insan olsun.
--Bir şeyin iyiliğini gödüğümüz zaman, o şeyin hep iyi olduduğunu düşünmeyeceğimiz gbi;
--Kötü olduğunu gördüğümüzde de, kötü olduğunu düşünmeden bunu yaratan sebeplere bakmak gerek.
--Hani hep diyoruz ya, zamanın ruhu vardır diye. Evet, her zamanın bir ruhu vardır.
--Örneğin, kapitalizm gelişme ve büyüme aşamasında ilericidir. Değişim ve dünüşümden yana olmuştur.
--Oysa bu gün ise, artık emperyalist aşamaya geçmiştir. Dolayısı ile, haşindir. Acımasız ve öldürücüdür.
--İşte, bir takım olayları ve süreçleri de zamanın ruhuna uygun olarak yorumlamak gereklidir.
--Artık bir tüketim toplumu olduk. Her şeyi,ama her şeyi, sevgiyi, saygıyı, düzeyli ilişkiyi, arkadaşlığı neyi var neyi yok ise her şeyi tüketiyoruz.
--Durun, sakin olun demenin artık bir anlamı yok, kalmadı da. Ama, insanoğlunda olan bir şey var, onun us'u var. Diğer canlılardan farkılı olarak. İşte, yok robotlara mı teslim olacagız?
--Elbette ki böyle bir şey yok.
--İnsanoğlunun us'u her zaman en doğruyu bulacak ve yüreği ile de en güzeli seçecek.
--Sevgiden, dostluktan, barıştan oluşan kos koca bir dünya yaratılacak.
--O dünya'da ne ezen, ne zilen;
--Ne sömürü ne sömüren olacak.
--Yer yüzü güzellikler ile dolacak ve düşmanlıklar yok olup, YER YÜZÜ KİNDEN, NEFRETTEN UZAK, AŞKIN YÜZÜ OLACAK.
--Nefret ve kin sevginin sıcaklığında çatlayığ yok olacaktır.
NOT:*Mevlana.