ANKARA'DAN

Dünya Üstünden Atacak!..

İBRAHİM UYSAL

--Evet ya, çalışmak yaşamak, kazanmak; bedava yemek, içmek, .....; üretilmiş ve kazanılmışların üstüne çöreklenmek; yarattığımız hayali dünyada hayal aleminde yaşamak.

--Sorulabilir, gerçekten böyle bir yaşam var mı diye.

--Bunun olduğunu ben söylemiyorum, Dünya söylüyor, hatta haykırıyor, ama duyan, gören nerede, kim ki?

--Neden mi böyle.

--Size uzun hikayeler anlatmak yerine, bir şekilde hemen hemen hepimizin yaşadığı ama farkında olmadığınız bir şeyden söz edeyim

--Hemen hemen herkes, araba, otobüs, tren gibi araçlara binmiştir. Etrafında duran araçlar olan arabanızdan daha önce hareket eden araçlar olur ise, siz geri geri gittiğinizi sanırsınız. Ya da trenin içindeyseniz, tren sabit duruyor, binalar hareket ediyor sanırsınız.

--Elbette ki bunun bir açıklaması var da, konu bunun açıklaması değil, durumun kendisidir. Böyle bir durum var mı, yok mu? Evet var. isteyen denesin. Deneme bedava.

--Herşeyin sizin bildiğiniz bilgiler ile açıklaması olası olmayabilir.

--Örnek, size desem ki Dünya, saatte yaklaşık 1610 kilometre hızla dönüyor, ama insanlar Dünyanın dönüşünü neden fark edemiyor.

--Tamam yerçekimi düşmemizi engelliyor ama, döndüğümüzü neden anlamıyoruz. Onunda bir açıklaması var. Ama bizim aklımıza bile gelmiyor, "Neden? " sorusunu sormak ve yanıt aramak.

--Neredeyse bir yıla yakın bir süredir Dünya, ona yakın bir süredir de Ülkemiz COVID-19- Koronavirüs ile uğraşıyor, yaşıyor.

--Bazıları yok ya, bazıları şu senaryo, bazıları bu senaryolar ile durumu açıklamaya ya da yaşamaya devam ediyor..

--Az gelişmiş, feodal toplumların bir normali vardır. Sorun kapıya dayanana kadar yok sayar. Hatta Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında düşman işgalinin olduğu bir bölgeye yakın bir yerde, bir komutan, bir çiftçiye sorar. "Düşman askerleri şu öteki dağın arkasına kadar gelmiş, buraya da gelebilirler, ama sen çok rahatsın, neden? der.

--Çiftçi komutana, düşman benim tarlanın anına/sınırına bir gelsin sen benim kazma, kürek, orak ile nasıl savaştığımı bir gör" der.

--Azgelişmiş toplum olmanın en büyük özelliği, dünyanın merkezinin kendisinde olduğunu sanmasıdır.

--Her şeyi bilir, görür, anlarız. Yaptıklarımız ve verdiğimiz kararlar en doğrudur. Bir terslik olursa da, bahane bulmadan kolay ne var.

--Aman ticaret zarar görmesin, aman turizm etkilenmesin, aman dindan seçmen tabanımız alınmasın diye diye alınan kararlar tam bize göre.

--Hoş, Amerika ya da başka bir batılı devlet farklı mı?.

--Oralarda sorunu Kapitalizmin çarklarına bağlamak pek yanlış olmaz. Kapitalizmde, Sisteme katkısı olmayan, üretmeyen ya da tüketmeyen her şey gereksizdir. Genç, yaşlı fark etmez.

--Bizde ise, iktidar da kalalımda, yarına "Allah kerim."

--Ege, İzmir dolayları Seferihisar, Sığacıkdan tutun da Kuşadası, Datça, Bodrum'a kadar her yer diken üstünde.

--Yollarda başka il plakalı araçlar, otogarlarda otobüsler ve Havaalanlarında uçaklardan için yerli yabancı turistler var ama yetersiz. Tedirgin ve hep birer ikişerli.

--Turizm yörelerinde onlarca işletme, dükkan açık-kapalı arası. Dükkan açık ama, müşteri tedirgin.

--Tanıtımlar da, reklam boyutunda. İnandırıcılığı sorgulanabilir.

--Öyle bir döneme giriyoruz ki, işletmeler işletmecilerini, dükkanlar kiracılarını, şehirler sakinlerini fırlatıp fırlatıp atacaklar, ama hiç kimse ne olduğunun farkında değil.

--Denizler hiç olmadığı kadar temiz. Irmaklarımız ise bir o kadar tersi. Sahiller, ormanlar, tarlalar ne var ise herşey bir talan içinde.

--İlgililer de, halk da bir sessiz bir sessiz ki inanamazsınız.

--Sabah Gazetesinin 10.5.2011 tarihli haberinde, Kızılderili Şefi Seattle'ın "Beyaz Adam' şiiriyle seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Son ırmak kuruduğunda son ağaç yok olduğunda son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak" sözlerini söyleyene, dinleyene, herkese anımsatsak ne olur ki?

--Yoksa, dünya insanıyla, hayvanıyla hepimizi savurup atacak üstünden, "cehenneme kadar yolunuz var!.." diye.