CESUR KALEM

“Çirkef Yatağının Ortasında Gülistanlık Olmaz”

2002 seçimlerinden önce siyaset iyice kirlenmişti. İktidarda olan birbirine benzemez üç partinin( DSP-ANAP-MHP)koalisyonu, ülkeyi iyi yönetemediğinden mafya denilen organize suç örgütleri palazlanmış, yolsuzluklar devletin kılcal damarlarına kadar işlemişti.

Siyasette ilkesel, idealist, ideolojik hiçbir birliktelik kalmamış, “gemisini yürüten kaptan” oluvermişti.  

Rüşvet çarkı, adrese teslim ihaleler, kayırmacılık, hazinenin çarçur edilmesi olağan hale gelmiş… Kirli eller ahtapot gibi devleti sararak temiz bir alan bırakmamıştı.

Halk fakirleşirken belli bir kesimin zenginleşmesi, “yalana ve talana dur” denilmeyişi iktidarın sonunu getirdi. Bir anayasa kitapçığının fırlatılması ile pamuk ipliğine bağlı ekonomik göstergeler yerle bir oldu.

Ve seçime gidildi.

Yeni kurulan AK Parti;  yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele edeceği vaadi ile iktidara geldi. Başlangıçta yola çıkılan idealist, dürüst,  çalışkan kadrolar ile çalıştıklarından başarılı da oldular.

Sonra kirlenme ve güç zehirlenmesi başladı. Bir “dava” uğruna birlikte yola çıkılanlar yaprak dökümü gibi savrulup uçtular. Ve giden trene yolda birileri bindi. Lakin etekleri kirli ve organize işlere karışmış olan bu yeni yolcular, kendi çarklarını hemen kurmaktan gecikmedi ve halkaya içeriye sızmış aktörler de eklenince bir güç odağı haline geldiler.

Hırsızlığın ve yolsuzluğun dini-imanı, sağcısı solcusu olmaz! Siyasetçi ya da bürokrat neye meyilli ise bu zaaftan yaralanarak kısa sürede kirletirler. Yeter ki açık versinler!

Ortalıkta kafa koparan partili avukat ve danışmanlar kol geziyor! Bunlar kimler ve kimin adına racon kesiyorlar? Bunun cevabı net olarak verilemiyor! “Yozlaşma ve çürüme…”

Geçen yıllarda AK Partinin bu ülkeye yaptığı hizmetler göz ardı edilemez. “Yiğidi öldür, hakkını ver!” Şimdilerde ismi “AK” açılımı “Adalet ve Kalkınma” olan bir partinin;   kirlenme, yozlaşma, adaletsizlik ve çıkar ilişkileri ile anılması üzerinde düşünülmesi ve sorgulanması gereken bir konudur.

Bu durumdan AK Parti içerisindeki temiz kalmış ve samimi olan insanlar rahatsızlık duymaktadır. Lakin onlar da seslerini çıkarmadıklarından masum değildirler ve kendi paylarına kirleniyorlar.

Bazı bakanlar ve üst düzey yöneticilerin hakkında yapılan iddialar ve ifşaatlar çok baş ağrıtacağa benziyor. Yeni skandalların da seçim öncesinde kaçınılmaz olduğu söyleniyor.  Sessiz kalmak, kabul etmek denmektir. Bu işin aklanma yeri yargıdır. İlgili kişilerle birlikte devlet de yıpranıyor.

Kısacası durum vahim… Sağımız kokuyor, solumuz kokuyor… Şair Özdemir Asaf;  “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” der.

“Bir toplumda siyasal yaşam; ekonomiden, sosyal yaşamdan, kültür-sanattan, eğitimden, medyadan ayrı düşünülemez.” Siyaset kirlenince diğerleri de kirleniyor.

Şu anda halk, en kirli alan olarak siyaseti görüyor. Başka bir anlatımla, alanı temizlemesi gerekenin kendisi kirleniyor.  Kişisel ilişkiler, büyük bir yozlaşma sarmalı içinde dibe vurdu. Kimse birbirine güvenmiyor. Kültür denen şey, yurtdışı seyahati, sanat denen şey gösterişe dönüştü.   Yalan ve ısmarlama haber yapan yandaş veya reklama bağımlı medya her türlü yoz ilişkinin içerisinde. Her yer tel tel dökülüyor.

Birileri çıkar, “ben temizim!” derse… Nasıl inanalım? Bir söz vardır: “Çirkef Yatağının Ortasında Gülistanlık Olmaz” diye. Kirli yapılarda, bireyler temiz kalamaz.

 “Kır Atın Yanında Duran Ya Huyundan Ya Suyundan…” atasözü de bu mealde kullanılır. Kirli bir ortamda bulunan veya kirli ilişkiler ağında yer alan biri ile yol arkadaşlığı yapan temiz kalabilir mi?

Toplumun onurlu, temiz, ilkeli ve dürüst bir siyasete ihtiyacı var. Siyaset temizlenirse, diğer alanları temizlemek kolay olur.

Yeter ki, istensin.

Bir de bana, “siyasi yazma!”, “siyasetle uğraşma” diyorlar. Bunları yazmazsam ülkeyi soyanları ve ekmeğimi çalanlarla nasıl mücadele edeceğim?

Gelin size kirlenme ile ilgili bir hikâye anlatayım!

***

 “Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği Hahama "Bana Tevrat'ı öğretmeninizi isterim" der...
Haham, olmaz der, "Sen Yahudi doğmadın, kafan Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil..."
Papaz ısrar eder, Haham razı olur, ama bir koşulu vardır: soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim"...
Papaz, "Kabul" diye yanıtlar. "Sor bakalım!"
Haham:
"İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, "Bundan kolay ne var?" diye atılır. "Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz."
Haham içini çeker, "Sana Tevrat'ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi… Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz."
Papaz, kafasını kaşır. "Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?"
Haham aynı soruyu yeniden sorar: "İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?"
Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, "Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!"
Haham, başını sallar. "Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır."
Papaz itiraz eder: "Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki..."
Haham, parmağını sallar: "Seni uyardım, bu kafayla Tevrat'ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat'ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin."
"Peki, peki" diye inler Papaz. "İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!"
"Son kez soruyorum" der, Haham: "İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?"
Papaz, "Artık her olasılığı biliyorum" deyip, bir solukta sıralar: "Eğer ayna yoksa temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!"
Haham başını sallayıp, cık cık yapar: "Hayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat'a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?"

Kıssadan Hisse…
 

Yayın Tarihi
11.09.2022
Bu makale 1074 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!