Merak; her insanda az da olsa bulunan ve zararı sadece kendisine olmayıp başkalarına da dokunan bir davranış biçimidir.
Bu davranışın aşırıya gitmesi halinde zararları da hayli çok olacaktır. Toplum olarak lüzumsuzluklarımızdan birisi de çok meraklı oluşumuzdur.
Alın size; meraklı örnekleri:
*Yolda bir kaza görürüz hemen oracıkta durur ve onu izleriz, arkadan gelen arabalar da birbirine girer alın size zincirleme kaza,
*Kendimize yeni bir şey alırız; hayırlı olsun yerine; ilk sorulan soru: Kaça aldın? Bununla da yetinmeyiz ucuz alınmışsak pahalı, pahalı alınmışsak ucuz almışsın deriz,
*İşsiz bir adam güç bela kendisine bir iş bulur; ilk sorulan sorular: Maaş kaç? Veya: İşin rahat mı?
*Komşunun kızı veya erkeği bir arkadaşıyla görülür; sorulan ilk soru: Kimdi yanındaki?
*Üşütmüşüm çok fena hastayım diyen bir komşumuza; geçmiş olsun yerine yaa işte bu havalarda böyle artist gibi giyinirsen olacağı budur deriz,
*Dul bir kadın evine abisiyle girse kinayeli bir soru; Kimdi O yanındaki?
*Vatandaş arabasını yeniler; ilk soru kaça aldın, ikinci soru dizel mi? Daha da ileri gidenler; başka renk yok muydu? Bula, bula bunu mu buldun?
*Oruç ayında sıkça sorulan sorular: Oruç musun? Sana ne adamın oruç tutup tutmadığı. Bu da yetmiyormuş gibi; evdekiler de ihmal edilmiyor ve yine soruluyor: Sizinkiler de oruç tutuyor mu?
*Kurban bayramında sorulan merak soruları: Kurban kestin mi? Kurbanın nasıl çıktı? Veya Kaça aldın? Gibi ahret soruları.
Aslında tüm bu ve benzeri lüzumsuz sorulara verilecek tek yanıt: Sana ne olmalı. Asırlar önce Hoca Nasrettin bakın böyle meraklı sorulara ne güzel yanıtlar vermiş:
Bir gün; Hoca Nasrettin meraklı bir komşusuyla sokakta muhabbet ederken komşusu hocaya; hoca bak bir tepsi baklava gidiyor demiş; hoca da bana ne demiş. Meraklı bu ya dayanamamış; sizin eve gidiyor hoca demiş. Hoca ‘da sana ne demiş.
Sevgi ve saygılarımla