MEVZU DERİN

Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri

DOÇ. DR. İBRAHİM BAYKAN

Öncelikle; Diyanet İşlerinin Anayasa ile belirlenmiş görev tanımlarına bir göz atalım:

*Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam’n inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek,

*Sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklama yapmak,

*Gerek AB ülkelerinde gerekse Türkiye'de var olan din anlayışları ve uygulamalarıyla ilgili tartışmaları yakından izlemek ve bu konuda Batı kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunmak.

Bakalım Toplum Ne Halde:

*Bu çağda halen ölmüşlerden medet umuluyor; Allah yerine gidip din tacirlerinden medet umuluyor.

*Din adamlarımız üçe, beşe bölünmüş; birinin dediğini biri kabul etmiyor, hatta bazı kuralları kökten reddedenleri bile var,

*Televizyonlarda mangalda kül bırakmayan bir kısım sözde din adamları halkı dini konularda aydınlatmanın yanında bu vesileyle kaç kitap, kaç CD. Kaç dergi satarım reklamının derdine düşmüşler,

*Arap gelenekleri sure ve ayetlerin önüne geçmiş,

*İhtiyacı olmadığı halde Hz. Muhammet’e karizma yaratmak için sanki yanındaymış gibi olur olmaz örnekler veren bir kısım sözde hocalar var,

*Çocuğu; yüzde yüz özürlü doğacağı raporlarla tescillenen bir hamile kadına “Bu çocuğu aldırırsan günaha girersin” Diyanet de böyle diyor diye fetva veren sözde hocalar var,

*Cami yapımları; ibadet amacından ziyade bünyesinde işyeri yaratmak isteyenlerin isteklerine alet edilmiş,

*Bir kısım cami minareleri çıkar uğruna sağlığa zararlı baz istasyonlarını mekanı olmuş,

*Malzemeden çalınan; cami minarelerinin şiddetli rüzgârlar ve depremler sonucu cemaatin tepesine düşüp ölümcül kazalara neden olması,

*Büyücüler ve üfürükçüler; zavallı vatandaşa umutlar dağıtıyor olması,
*Kaldırım kitapları diye tanımlanan ve din adına abuk sabuk bilgiler içeren kitapların nasıl yayınlanıp satıldığından haberiniz var mı?
*Bazı imamların okuduğu ezanın makamdan yoksun ve uygun olmayan bir telaffuzla okunuyor olması,
*Ses düzeylerinin sonuna kadar açıldığı yakın cami minarelerinde birbirlerinin sesini kapatarak anlaşılmaz bir ses armonisi yaratmasının sonunda hiç birisinin sözlerinin anlaşılmadığı görülmektedir,
*Keşke deveyle gelseydik diyen hacıların hac organizasyonuna olan tepkilerine; yetkililerin; “Eziyetli hac daha kutsaldır” ve ”Allah sabrınızı deniyor” diye yanıt vermek yerine sorunu araştıralım demek daha doğru olmaz mı?
*Müslümanların; kurban ve oruç ibadetini nasıl yerine getireceğini, nelerin helal nelerin haram olduğunu artık günümüzde çoktan aşmış olmalı,
*Kuran kurslarında Kuran’ı öğretme yöntemi nasıl daha verimli olur konusunda bir çalışma olmalıdır. İlk, Orta Okul yıllarımın her yaz tatilinde mahallemizin camisinde Kuran Kurslarına katıldım. Gözlerimiz hocanın yanında duran kırmızı renkli sopasında olurdu.
Dilimizin dönmediği bazı sözcüklerde hep sopa yerdik. Dayak korkusundan aklımızı başımıza toparlayamazdık. O yıllardan aklımda kalan tek ezber; “Süphaneke Sümbül Teke, Anan Eke, Baban Teke.”
“Elemtere Fiş, Kem Gözlere Şiş.” Bunları da bizler uydurmuştuk,
*Ülkemde konserve tür sayısını geçen sayıda tarikatlar türedi. Bunların pek çoğu dini kullanarak çıkar sağlar hale geldiler,
*Dünya Müslüman ülkeleri bir Sempozyumda toplanıyor aynı din, aynı inanç olması gerekirken farklı görüşler ortaya atıyorlar. Bu durum ise insanların kafa karışıklığına neden oluyor.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Toplumun din bilgisini merak ettim Diyanetin alo fetva hattına sık sorulan sorulara bir baktım; aman Allah’ım ne cahillerimiz varmış. Öyle sorular var ki; buraya yazmaya utanırım.

Sonuç olarak maalesef toplumun Din Bilgisi çok zayıf. Yeni Diyanet işleri başkanımıza sesleniyorum: Yukarıda sıraladığım arızalar; doğrudan görev alanınıza giriyor. Diyeceğim odur ki; “DİYANET İŞLERİ HALLET ŞU İŞLERİ” Bunun için bütçeniz de hayli yeterli.