Bence Dünyanın en zor işi hiç kuşkusuz ki; Belediye Başkanlığıdır. Nasıl zor olmasın yerelin tüm insanlarının sorunlarını dinlemek ve çözmek zorundadır.
Vatandaş haklı olarak:
Yaşadığı şehrin yaşam kalitesinin yüksek olmasını,
Suyu akmıyorsa akmasını,
Çöpü alınmıyorsa alınmasını,
Yollarında rahat yürümesini,
Ölüsünde ağlayıp, düğününde oynamasını ister. Şehrin dul herifleri karı bile ister.
Başkanın tüm bu teknik sorumluluğu yanında bir de sosyolojik sorumlulukları vardır. Şehrin delisini de akıllısını da yarı akıllısını da dinlemek zorundadır. Tüm bunlara sessiz ve duyarsız kalma lüksü yoktur.
Başkan; vatandaşına karşı alınganlık ve kibir yapamaz ve yapmamalıdır. Vatandaş başkanına küsse de Başkan vatandaşına küsemez; bu dinimizce de günah sayılır. Bu görev öyle bir görev ki; hem teknik konularda marifetli, hem de sosyal konularda yetenekli olacaksın. Ekibini de buna göre Dizayn edeceksin.
Bu Başkanlık öyle bir zor görev ki; görev sonrasında yaptıklarınla anılırsın. Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen yaptıklarınla anılırsın. İz bırakan işler yapmamışsan üfürükten teyyare gibi gelir geçersin.
Bu aynı zamanda siyasi bir görevdir ve kişiyi sırasıyla Milletvekilliği, Bakanlık, başbakanlık hatta Cumhurbaşkanlığına bile taşır. İşte bu yüzden iddia ediyorum; Dünyanın en zor ve meşakkatli işi belediye başkanlığıdır. Bunu Anadolu’nun güzel bir sözü çok iyi tanımlar: “Tarlada izi olmayanın sofrada yüzü olmaz”.
Sevgi ve saygılarımla