Psikolojik terör

Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladığımız 8 Mart gününe istinaden, birçok kadının maruz kaldığı şiddetten bahsetmek istiyorum. Biliyorum, bütün hafta boyunca bu vesile ile (nedense sadece Mart ayında işlediğimiz bir konu), birçok özel televizyon kanalında ve gazetelerde bu konu ile ilgili bir sürü yorum duyduk ve okuduk. Fakat görsel ve yazılı medyada daha çok fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddet (şantaj veya baskı) üzerinde duruluyor. Yukarıdaki başlık biraz sert gelmiş olabilir, ama çoğumuzun yaşadığı duygusal ve sözel baskı geri planda kalıyor, ben buna psikolojik terör diyorum.

***

Psikolog Sinem Demir’e göre, bir ilişkide belirsizlik hissinin aşırı düzeyde olması, karşınızdaki kişinin size karşı tutumunun aşırı sert çıkışlarla aşırı ilgi arasında gidip gelmesi, ilişkinin temelinde duygusal taciz olduğunu düşündürebilirmiş.

Duygusal (psikolojik) şiddete ilişkin davranışlar; sevgi, şefkat, ilgi, onay, destek gibi duygu ve duygusal ihtiyaçların göz ardı edilmesi, küçümsenmesi, kadının maddi veya manevi destek alabileceği kurum veya kişilerden soyutlanması, arkadaş ve aile bireylerinin sürekli aşağılanması, görüşmenin engellenmesi veya denetlenmesi şeklinde oluyor. Geçmişte çok yakın bir kız arkadaşımın, yeni bir ilişkiye başladıktan sonra yavaş yavaş bizlerden uzaklaştığını fark ettik. Zamanla bizlerle olan bağlarını iyice kopardı. Ne zaman ki ilişkisi bitti, girdiği fanustan başını çıkartıp etrafını görmeye başladı ve kendi kurduğu dünyadan ne kadar uzaklaştığının farkına vardı. O zamana kadar ihmal ettiği, yok saydığı, incittiği dostlukları tamir etmesi çok zor oldu ve çok zamanını aldı.

***

Sözel şiddet ise söz ve haraketlerin düzenli bir şekilde korkutma, sindirme ve kontrol amacı olarak kullanılmasıdır. Buna ilişkin en belirgin davranış, kişinin değer verdiği konulara yönelik güven sarsmak ve kadını yaralamak amacıyla hakaret etmek veya bir takım sözler söylemek. Küçük düşürücü adlar takmak, sık sık olumsuz şekilde eleştirmek ve suçlamakta bu konunun içine giriyor.

Mesela, kadın bir işe başlar (buna da çok tanık oldum) fakat sürekli yetersizlikle, becerememekle suçlanır. “Sen onu nasıl yapacaksın ki yapsan da bu senin başarın olmaz”, iyi olursa başkaları yapmış olur, kötü olursa sen yapmışsındır gibi. Sen dersin ki “Bu benim için çok önemli”, o der ki “Boş ver ya”, çünkü senin için önemli olan onun için değildir aslında. Sonunda senin hevesini de kırar. Daha derine inersek, feminist değilim ama kadınların annelik ve ev kadınlığından başka işlerde de başarılı olması hala daha çoğu erkeği rahatsız ediyor. Evdeki üstünlüklerinin gitmesinden korkuyorlar çünkü erkekler bunların hepsini bir arada yapabilecek kabiliyete ne yazık ki sahip değiller.

***

Biz kadınların düştüğü en büyük tuzak ise farkında olarak veya olmayarak şiddeti kabullenmek, bu da şiddeti olağan hale getiriyor. Kadının ekonomik durumu, öğrenim düzeyi, yaşadığı şehir veya ülke hiç fark etmiyor. Bazen bunu sevgi gösterisi olarak görüyoruz veya kendimizi bu şekilde kandırıyoruz. Bazılarımız ise erkeğin sosyal statüsü veya maddi durumu yüzünden sesini çıkartamıyor. Burada da devreye ekonomik baskı giriyor. Çocuklu kadınlardan ise ‘ Çocuklarım yüzünden katlanıyorum’ lafını da çok duymuşuzdur değil mi? 

***

Her zaman söylediğim gibi kendimize saygı duymalı, değerimizi bilmeli ve önemli olduğumuzun farkına varmalıyız. Yapmaya, başarmaya çalıştığımız işlerin arkasında duralım. Hayatı paylaştığımız insanların neyi neden dediğini, bizi neden ve nasıl eleştirdiklerini iyi düşünmek lazım. Hiçbir şekilde, şiddetin hiçbir türüne boyun eğmemeliyiz ve en önemlisi farkında olmalıyız, kendimizin ve gücümüzün.

Sevgiyle kalın…

 

 

Rakamlarla duygusal taciz

 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) duygusal taciz mağdurlarını % 80 gibi büyük bir kısmının kadınlar olduğu, bunu temel nedeninin de kadınların toplumsal yapı içinde erkekler kadar güç sahibi olmayışları gösteriliyor. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun ise aile içi şiddetle ilgili yaptığı bir çalışmada her yüz ailenin 34’ünde kadına yönelik fiziksel şiddet ve yüzde 53’ünde de sözel şiddetin var olduğu ortaya koyuyor.

Şiddete başvuran kişilerde görülen özellikler;

Kıskançlık ve yoğun kaybetme korkusu, istekleri yerine gelmediğinde aşırı tepki, Kendi ihtiyaçlarının duygularının daha önemli olduğuna inanma, düşük benlik saygısı, sorunları için başkalarını suçlama eğilimi, ani duygu değişimleri, davranışlarının başkaları üzerindeki olumsuz etkilerini görmezden gelme ve kabul etmeme.

Şiddete maruz kalıp yeterli destek alamayanlarda ise;

Erkeğe bağımlılık ve kendi ile ilgili eşinin yaptığı değerlendirmelerin doğru olduğuna inanma, benlik saygısının azalması ve kendi durumunu gerçekçi olarak değerlendirmekten uzaklaşması, izole olma, utanma ve kendini suçlama olarak sonuçlanıyor.

          

DÜŞÜNMEK LAZIM

 

Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır. Peru

Hakiki sevgi, ayrılıkta unutulmaz. Belçika

Güzellik kadınlara verilen ilk hediye, aynı zamanda geri alınan ilk şeydir. Şili

 

GÜNÜN SÖZÜ

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. Mevlana

Yayın Tarihi
10.03.2009
Bu makale 2539 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!