Ego

Çoğu insan bir benlik arayışı içinde ve egolarıyla savaş halindeler. Ego ne mi? Şu içimizde bizi bazen deli eden küçük çocuk var ya, hani hiç susmayan, sürekli konuşan, eleştiren, yargılayan, dünyanın kendi ekseninde döndüğünü zanneden şımarık çocuk, işte o bizim egomuz. Onu eğitmeli ve doğru ile kötüyü ayırt etmesini sağlamalıyız. O bize değil, biz ona hükmetmeliyiz. İpleri ele alıp, gideceğimiz yola kendimiz karar vermeliyiz. Onu gerekli zamanlar da susturabilmeli, bize zarar vermesine izin vermemeliyiz. Kendimize daha hoşgörülü davranmayı öğrenmeliyiz.  Mutluluk ve huzur arkasından gelecektir.

İnsanlar genelde sahip olamadıkları şeyler için üzülür, yas tutar, bazen abartıp ağlarlar, bu istediklerini elde etmek için değişmek isterler. Halbuki bunun daha kolayı var; elimizdekilerle mutlu olmayı öğrenmek… Egomuzu şişirip sahip olamayacağımız bir takım şeylere boşuna göz koymamalıyız.

 

***

 

Birçok insan, kendileri, daha doğrusu egoları için yaşarlar; bütün çabaları egolarını doyuma ulaştırmak ve yüceltmeye yöneliktir. Zihnimiz her zaman nesnelerle, insanlarla, fikirlerle meşgul ama asla kendi gerçek varlığımızla meşgul değil. Dikkatinizi kendi üzerinizde toplayın. Kendi varlığınızın, varoluşunuzun farkına varın. Kendi benliğinizi ve ruhunuzu keşfedin, sizi harekete geçiren dürtüleri ve eylemlerinizin sonuçlarını dikkatle gözlemleyin. Dikkatsizliğiniz yüzünden kendi çevrenizde inşa etmiş olduğunuz hapishaneyi inceleyin.

 Hayat nehrindeki ıstırap ve zevk kıyıları arasında akarken, onunla beraber akmayı reddedip, kıyılara tutunmaya çalışırsak sorun olur. Hayatla birlikte akmak demek; kabullenmeyi- gelenin gelmesine, gidenin gitmesine izin vermek demektir. Hayatta bazen seyirci olmak gerekiyor, bu bizim ıstıraplarımızı azaltır. Her şey kendi haline bırakıldığı zaman, onlara karışılmadığı ve kaçınılmadığı ya da peşlerine düşülmediği, fakat tam bir farkındalık halinde yaşandıkları zaman, kolayca kendiliğinden tezahür ederler. Hayatınızı önünüze geldiği gibi yaşayın fakat tetikte uyanık olarak, her şeyin olduğu gibi olmasına izin vererek, doğal şeyleri doğal biçimde yaparak, ıstırap çekerek, sevinerek- hayatın getirdiği gibi… Bu da bir yoldur…

 

***

 

Maharaj diye bir bilgenin öğretilerine göre;

Gerçek bir arayış içinde olan kişi, kendisini arayan kişidir.

Biri dışında tüm sorulardan vazgeç: Ben kimim?

Her şeyden sonra, emin olduğun tek şey senin var olduğundur.

‘Ben’ kesindir. ‘Ben buyum’ ise değildir. Gerçekte ne olduğunu bulmak için uğraş.

Ne olduğunu bilmek için ise önce ne olmadığını araştırmayı bilmelisin.

Sen olmayan her şeyi -bedeni, duyguları, düşünceleri, zamanı, uzayı, şunu ya da bunu- soyut ya da somut, sen olarak algılayabileceğin her şeyi keşfet.

Algılama fiilinin kendisi, senin algıladığın şey olmadığını gösterir.

Akli düzeyde, ancak negatif (sen olmayan) terimlerle tarif edebileceğini ne denli açık ve kesin bir biçimde anlarsan, arayışında o denli çabuk sona erer ve sınırsız varlık olduğunu idrak edersin.

Evet, Maharaj böyle demiş; önce ne olduğumuzu değil, ne olmadığımızı araştırıp bunu kabullenelim. Ne olmadığımızı anladığımız zaman, onun için daha çok çaba sarf etmemize gerek kalmayacak. Ne olduğumuz üzerine yoğunlaşıp kendimizi o yönde geliştireceğiz ve daha mutlu olacağız. Eskilerin de dediği gibi ‘Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’ Ne yazık ki bunu yapabilen ya da idrak edebilen çok az insan var. Çoğu kimse kim olduğunun farkında değil. Kendilerini keşfetmek için hiçbir zaman yolculuğa çıkma ihtiyacı duymamışlar. Hiçbir şey sormadan, hayatı ve kendilerini sorgulamadan ama hep daha fazlasını arzu ederek, öylesine yaşıyorlar…

Olmak istediklerimiz mi ya da değiştirebileceklerimiz mi? Onların da kendi kendilerine olmasını oturup beklemek çok yersiz. İstediklerimizi ve değiştirebileceklerimizi sorgulayıp onları elde etmek için de neler yapılabileceğimiz konusunda oturup iyice bir düşünmek ve ardından da faaliyete geçmek gerekiyor. Düşünmek ve kendini geliştirmek,  dünyadaki en güzel meziyettir. Herkes daha iyisi için kendine dönmeli ve bir şans vermeli.

Sevgiyle kalın…

 

---------------

 

GÜNÜN SÖZÜ

Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan, güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için beyaz yelkenlerin gelip seni almasını bekliyorsan, yarına inanmak için günbatımına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa ve güçlü görünmek için öfkeye gereksinimin varsa; demek ki hiçbir şey anlamadın.

Jacques Brel

 

-----------------

 

Kendine bir kasa yap,

Her parçasına dikkatle şekil ver;

Yapabildiğince sağlam olduğunda,

Tüm dertlerini ona koy;

Tüm başarısızlıklarının düşüncesini

İçinden acılar içtiğin her kupayı

Onun içine sakla;

Tüm kalp ağrılarını da içine kilitle ve

Sonra kapağının üstüne oturarak gül.

Bertha Adams Backus

Yayın Tarihi
11.02.2009
Bu makale 2358 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!