Bazen hayatın anlamı…

Geçen gün elimde bir şiir kitabı uzaklara doğru daldım gittim. İndim aşağılara, çıktım yukarılara, gezdim geldim. Düşlerimin, ıssız sokaklarında yürüdüm. Ormanlardan geçtim, yerden yıldızlar kopardım, kendime yeni düş bahçeleri yarattım. Sonra birden kendi şiirlerimi anımsadım. Hangi duygularla, hangi ruh haliyle yazdığımı bilmediğim, kimi melankolik, kimi mutlu yolculuklardı onlar benim için. Onlar benim vazgeçilmezlerim arasında yer alıyorlar. Yalnızlığımı paylaştığım, mutluluğumu aşıladığım, sevgimi verdiğim, bazen ise yasa boğduğum hayat arkadaşım kelimeler. Öyle zevkli ki onlara bir ruh ve yaşanmışlık vermek,  ve öyle heyecanlı ki o kelimelere bir anlam kazandırmak, anlatamam.

Şiirler…

Bir yazımda hayatımızı şiirler gibi yaşayalım demiştim, tabi sadece mutlu ve güzel şiirler gibi. Hayat nasıl şiir gibi yaşanır? Şiirler nasıldır? Biraz onları anlatayım size, şiirler benim hayatımda çok büyük yer kaplıyorlar, çünkü bana çok şey öğrettiler. Birçok duyguyu yaşamadan veya yaşayarak anlamamı sağladılar.  Aslında bazen basit bir hayatı, bazen zor bir hayatı anlatırlar. Şiirler hep mutlu değillerdir, hep mükemmel de değillerdir. Ama onlar hayat doludur, her yaştadır. Bir bakıma, onlar her şeyi görmüş geçirmiş bilgelerdir. Biraz daha derin bakarsak, doğumu da bilirler, ölümü de, çünkü her ikisini de yaşamışlardır. Onlar sadece kelimeler, dörtlükler değillerdir.  Hayatımız dörtlüklerden ibaret olamaz. Acaba biz mi onlara hayat veriyoruz onlar mı bize? Bence her ikisi de…

Şiirler sadece yalnız günlerdeki dert ortağımız da değiller. Kimi zaman dost, kimi zaman düşmanlar. Bazen acımasız, bazen çok vicdanlılar. Onlar hem hayattan, hem ölümden bahsederler. Onlar da yalnız kalamaz, yeri gelir ağlar, yeri gelir kahkahalar atarlar. Üzülünce içer, onlar da sarhoş olurlar. Bir yerde olurlar… Bir gökte…

Onlar da sevmek, sevilmek ister. Düşünsenize kaç yaşındalar? Biz onlarla aşık atabilir miyiz? Onlar kadar yaşamamız mümkün değil ki, onlar ölümsüz. Asırlardır, yaşıyorlar yaşayacaklar. Bizden sonraki nesillere de kalacaklar. Bizlerin ise yapabileceği tek şey; bizim zamanımızdan da yaşanmışlıkların kalması için, şu an ki hayatımızın bir tohumundan içine atmak. Sayemizde asırlarca daha yaşayabilmesi hayat bulabilmesi ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için elimizden gelen sadece bu. Evet, şiirleri böyle besleyebiliriz. Hadi siz de bir şiir yazın gelecek nesillere bir iz de siz bırakın…

 

***

NEREDEN NEREYE

Üstünden yıllar geçmiş bir depremin kazılarını yapıyorum sanki…

 Şimdi o kalıntıları bulsam toplasam

 Bana acılarımı hatırlatmaktan başka bir faydası olmayacak ki,

 Ben ise şu an aynen öyle yapıyorum.

 Acılarımı hatırlayıp tek tek buluyorum,

Tek tek kalbimdeki o dikişleri attırıyorum,

O duvardan bu duvara savruluyorum.

Geçmişi hayatımdan çıkaramıyorum.

Çıkartamıyorum ki geleceğimi göreyim,

 Hayallerimi kurayım, hedeflerimi bulayım.

 Ben ki sadece ümitleri ve hayalleri ile yaşayan kadın,

 Geçmişin içinde kaybolup gidiyorum.

 Şaşkın sudan çıkmış bir balık gibi,

 Ne yaptığımı ve ne yapacağımı bilmiyorum şu an.

Nereden nereye mi geldim?

 Aralarda bir yerlerde takıldım galiba…

Selin Kurt

***

 BİRLİK RUHU

Askerlerin devre geceleri olur da, hiç bölük gecesi duydunuz mu? Ben duydum, hatta bizzat kendim bir tanesine katıldım. Kara Harp Okulu 1966 Yılı 9. Bölük Mezunları Gecesi.

Birlik ruhunun ne olduğunu geçen hafta İstanbul’a gittiğimde gördüm. Bu gittiğim organizasyonda, 9. Bölük mezunlarının 42 yıl sonra toplanmasına tanık oldum. Katılan misafirlerin hepsinin yaş ortalaması, 60 ve üzeriydi. Ancak yaşlarına bakmadan 42 yıl önceki gençliklerini yaşar gibi adeta zamanı geriye alan gençler gibi şen ve mutlulardı. Çoğunun birbirinin ismini bile hatırlamakta zorlandığı, hatta 42 yıldır birbirini görmeyenlerin buluşmasına şahit oldum.

Askeri okulların gençlere aşılamış olduğu bu ruhu başka yerde görmek çok zor, hatta imkansız. Bu bölüğün 44 yıl önce Harp Okulu’na girişinden itibaren, askeri ve sivil okullardan gelen 950 talebe arasından birbirlerini tanımadıkları halde kendi inisiyatifleri ile aynı bölükte toplanmalarının bir tesadüf değil, kurnazca bir birleşme olup, komutanlarının bile bundan haberi olmadığının hikayesini dinledim.  Bu birlik ve beraberliğin tohumları 1964’te atılmış ve aynı ruhla bugüne kadar devam etmiştir.

***

         Açılışı Hazırlık Komitesi adına Ufuk Özkaynak şu duygusal konuşma ile yaptı;

“ Hepimiz çok uzak yollardan, uzak zamanlardan geldik. 46 yıl önce 17-18 yaşında, Ağustos güneşi altında Harp Okulu avlusundan başlayan yürüyüşümüzle şimdi buradayız birlikte. Hoş geldiniz.

Gençtik, tektik. Evlendik, güçlendik. Sevinçlerimiz oldu, hüzünlerimiz de. Kayıplarımız gönlümüzde, gelecek günler önümüzde. Birlikte yaşayacak ve yaşlanacağız.

         46 yıl önce birlikte oluşturduğumuz, gönlümüzden ve aklımızdan hiç çıkmayan bir ruh ve içimizde. 9. Bölük ruhu. Bugün bu ruhu yaşatmak için burada olanlara, uzaklardan koşup gelenlere hoş geldiniz.

         Birlikte geçireceğimiz bu güzel saatlere başlarken; ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, vatanımızı korumak için canını veren şehitlerimizin, hayatını kaybetmiş olan 9. Bölük arkadaşlarımız ile kaybettiğimiz eşlerinin ruhlarını tazim için sizleri saygı duruşuna davet ediyorum. Ruhları şad olsun.”

***

Ufuk Özkaynak, Nejat Tunçay ve Şükrü Tunçel’in katkıları ile, bu kusursuz hazırlanmış program süresince, gerek bütün bölük gerekse eşleri, eski günlerdeki hatıraları gösterilen sine vizyon şovuyla yad ettiler.  Bugüne kadar Harp Okulu tarihinde olmayan bir ilki, 1966 devresi 9. bölük gecesini gerçekleştirmenin gururu ile geceyi geçirdiler. 1966 devresinden orduda halen görev yapan 4 orgeneralin 3’ünün bu bölükten çıkması, bölüğün de başarılarını ortaya koymuştur. Bu bölükten geceye katılanlar içerisinden tüm subaylar emekli olmuş yalnız, 1. Ordu Komutanı Org. Ergin Saygun, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız, EDOK Başkanı Org. Erdal Ceylanoğlu görevine devam etmekle, geceye katılarak birlik ve beraberlik ruhunu bir kez daha kanıtlamışlardır.

Özel bölük marşları ve flamaları bile olan gençler, gecenin sonuna kadar yediler, içtiler, eski günlerdeki gibi dans ettiler ve geceyi Kara Harp Okulu Marşı ile büyük bir pasta eşliğinde bitirdiler. Bu geceyi kaleme almak oldukça zordu. Benim için bu gece, kelimelerle anlatamadığım ancak yaşanarak alınacak bir dersti. Çok keyif aldığım bu geceyi sizlerle de paylaşmak ve kaleme alarak ölümsüzleştirmek istedim.

Geceye katılan, katılamayan bütün 9. Bölüğün ve tüm Türkiye’nin yeni yılı kutlu olsun. Yeni yılda sağlık, huzur, başarı, bol kazanç sizinle olsun.

2009’da görüşmek üzere…

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem

Boşuna yaşamış olmayacağım.

Bir yaşamdan acıyı alabilirsem

Ya da bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem

Boşuna yaşamış olmayacağım…

E.Dickinson

Yayın Tarihi
01.01.2009
Bu makale 3393 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Çok güzel kaleme almışsınız tebrikler. Gelecek nesillere bir iz...

Mustafa Değirmenci 13.01.2009

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!