Kendinizi biraz sorgulamanız ve hayatınızı gözden geçirmeniz, yaşamınızla ilgili; bir takım kararlar almanız gerekseydi ne yapardınız?
Bazı durumlarla yüzleşmek ve bunlarla ilgili kararlar almak ne kadar zor da olsa, düşünmek buna değer…
Size, kendime de sık sık sorduğum, bazen cevabını bildiğim, bazen ise benim de düşündüğüm, o zor sorulardan sormak, bu sayfayı soru işaretleri ile doldurmak istiyorum…
***
Ya hayat bizi ıskalar, ya biz hayatı…
Hayat bizi ıskalar derken, iyi düşünün ne demek istediğimi, yada biz hayatı nasıl ıskalıyoruz, onunla ilgili de bir beyin fırtınası yapın…
Geriye dönün, bugüne kadar kaç kişinin kalbini kırdınız, kimleri hüzne boğdunuz?
Önünüze hangi fırsatlar geldi de, siz geri teptiniz? Belki farkında olmadınız, belki cesaret edemediniz. Kim bilir…
Kaç sevgiyi tükettiniz, kaç dostluğu kaçırdınız?
Kısacası neleri ıskaladınız?
Şu an üniversite sınavında yapmış olduğunuz tercihle aynı yerde misiniz?
İş hayatınızda önünüze çıkan 3 çatal yoldan birini tercih ettiğinizde, diğer iki çatalı tercih etmiş olsaydınız şu an nerede olurdunuz? Hiç merak ettiniz mi?
***
Ya hayat bizim arkamızdan koşar, ya biz hayatın…
Bugün hayatta olmak istediğiniz yerde misiniz?
Üzerinizdeki bulutlar mavi mi, gri mi? Yoksa hiç bulut yok mu?
Bu soruyu kendinize kaç kere sordunuz? Belki de sormak aklınıza bile gelmedi.
Okuduğum bir kitapta şöyle diyordu; ‘Yarın hayatımızın geri kalanının ilk günü.’
Ne hoş bir bakış açısı…
Hayata yeniden başladığınızı farz edin, nereden başlamak isterdiniz?
Hayatınızı şöyle bir tanımlamanız gerekseydi, nasıl tasvir ederdiniz? Ne renk olurdu mesela? Yeşil, mor, portakal…
Yaşamınızı hırçın okyanuslarda mı geçirirdiniz, yoksa durgun sularda mı?
Hangi mevsimi yaşardınız yada hangi mevsim olurdunuz?
***
Sürat felakettir…
Siz de, ‘Hayatın sol şeridinden hızla ilerleyen mutlu şoförlerden misiniz?’ Stephanie Marston’ın da dediği gibi…
Yoksa öyle olduğunuzu mu zannediyorsunuz?
Belki de biraz sağ şeride geçip yavaşlamanız gerek. Bir takım fırsatları kaçırıyor olamaz mısınız?
Hayat her ne kadar uzun gözükse de aslında hiçbir zaman yeterli vaktimiz yok. Yapılacak çok şey var. Boş geçirecek bir saniyemiz bile olmamalı, çünkü o bile kıymetli.
Peki, yaşam biçiminiz önem verdiğiniz değer ve inanışları yansıtıyor mu?
Olmak istediğiniz kişi misiniz, olması beklenilen mi?
Hayata yön verenler…
Hiç düşündünüz mü? “ Hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayatınızda bir takım olayların kendiliğinden olmasına mı izin veriyorsunuz?”
Bu çok önemli! Size, yaşamınıza kendiniz yön veriyorsunuz gibi gelebilir… İyi düşünün, etkenleri, hayatınızdaki insanları, sizi nasıl yönlendirdiklerini… Hala hayatınıza kendinizin yön verdiğinden emin misiniz? Kendi hayatınızı mı yaşıyorsunuz başkalarının hayatını mı?
Kendinize yeteri kadar değer veriyor musunuz?
Hak ettiğiniz gibi mi yaşıyorsunuz?
Etrafınızdan yeteri kadar hürmet gördüğünüzü düşünüyor musunuz? Saygı görmek için ne yapıyorsunuz? Saygın olmayı gerçekten hak ediyor musunuz?
Ya siz, herkese yeteri kadar saygı gösteriyor musunuz?
***
Ve daha milyonlarca sorabileceğim bitmek bilmeyen sorular… Bu sorulara cevap verdiğinizde veya cevapları bulduğunuzda alacağınız hazzın gerçekliğini unutmayın. Kendinizi daha iyi tanıdığınız için daha mutlu, huzurlu, hoşgörülü, ne istediğini bilen, kararlı, özgüvenli bir insan haline geleceğinizden emin olabilirsiniz.
Haftaya görüşmek üzere…
-------------------
Albert Einstein’ın dört yaşına dek konuşmadığını ve yedi yaşına gelinceye dek okuyamadığını biliyor muydunuz? Öğretmeni ve ailesi onun zihinsel özürlü olduğundan kuşkulanmışlardı.
Beethoven’ın müzik öğretmeni ise onun asla bir besteci olamayacağını söylemişti. Ya genç Ludwig Beethoven ona inansaydı!
Woolworth mağazalarının kurucusu F.W.Woolworth bir mağazada çalışmaya başladığı zaman 21 yaşındaydı ama ‘gerekli duyarlılıktan yoksun olduğu’ gerekçesiyle müşteri ilişkilerinden uzak tutulmuştu!
Walt Disney ünlü olmadan önce çalıştığı gazeteden ‘işe yaramaz fikirleri’ olduğu gerekçesiyle kovulmuştu!
Caruso’ya müzik öğretmeni ‘Sen asla şarkı söyleyemezsin çünkü sesin yok’ demişti!
Bütün bu insanlar çevrelerindeki kişilerin söylediklerine inansalardı ne olurdu?
Dünya Beethoven’ın müziğinden, Caruso’nun sesinden, Einstein’ın buluşlarından yoksun kalacaktı!
Oscar Levant ‘Ne olmadığınız değil, ne olamadığınız acı vericidir’ demiştir…
İçinizdeki potansiyeli kimse sizden iyi bilemez. Yapabileceğinize inandığınız her şeyi gerçekleştirebilirsiniz. Ne olmak istediğinize inandığınız an dünya üzerindeki yerinizi de belirlersiniz.
Bütün Dünya Dergisi
------------------------------
GÜNÜN SÖZÜ
Hayatın amacı her şeyden önce onu yaşamak; bu deneyimi mümkün olduğunca çok tatmak; hevesle ve korkmadan daha zengin yeni deneyimlere ulaşmaktır.
Eleanor Roosevelt