ANKARA'DAN

MUTLULUK LİNGO LİNGO ŞİŞELERDE

Şimdi bu başlığı ben de görsem "Be adam, insanlara kötü örnek olacak 'lingo  lingo şişeler'den başka söz bulamadın mı" derdim.

     Üzgünüm ki bulamadım, çünkü bu ne kafa çekilecek içkiyi ima ediyor, ne de benzer başka bir şeyi. Bu sözler insanı ve bir mutluluğu tanımlıyor, iletişimi anlatıyor.

   Hayda, bulmaca gibi oldu değil mi!

    Anlatayım.

    Her ne kadar yurdumun yandaş TV kanalları, gazeteleri bambaşka bir dünya gösterseler de (ki onlar yalan söylemiyorlar, onların yaşamı gerçekten masal gibi. Çünkü, bu masalımsı yaşamı onlara hepimiz armağan ediyoruz) caddelerde, sokaklarda gördüklerimiz öyle değil.

     Bazen, arkadaşlarımız ile birlikte olduğumuz zamanlar her nedense konuşulan konu hiç de güzel ve mutluluk veren şeylere gitmiyor. Uğraştığımız şeylere iş mi, angariye mi desem bilmedim ama zamanımızın önemli bir bölümünü sonuç alamadığımız uğraşılar almaya başlayınca, üzülüyorum.

      Çalışmaya pek ihtiyacımız yoktu, hepimiz bir süreçten sonra emekli olmuştuk, böyle koşturmanın ne anlamı var dı ki!..

     Derdimiz para kazanmak değil,  bilgi birikimlerimizi, deneyimlerimizi zamanımızı yaralı bir şekilde kullanmak, güzel zamanlar geçirmek, mutlu olmaktı.

     Böyle düşünürken bir kaç yıl önce gittiğim bir film aklıma geldi.

   Bir gazete köşesinde okuyunca öğrendim, film bir Kore filminden uyarlama imiş. 

     Adı da "7.Koğuştaki Mucize".

     Film izlemede seçiciyimdir. Açıkcası izlemeye gitmeden önce, nedir diye merak eder, bilgi edinir öyle gider idim ama bu sefer böyle olmadı. Sinemanın önünden geçerken içeriye girdim, salonda ne oynuyor ise ondan bilet aldım.

    Doğrusu enteresan bir film idi.

    Günlük yaşamda pek rastlanacak olaylar olmasa da, düşünülünce insanın neler yapabileceğine, inanasınız gelmiyor ama öyle.

   Dünyanın adil bir yer olduğunu elbette düşünmüyorum. Hatta bazen de ortalıkta kötü İnsanlardan geçilmeyebiliyor.

     Konuya genel bir tanım yapmak istersek, hepten iyi insan olmadığı gibi, insanlar hepten de kötü değildir

     İnsanların iyilikleri ve kötülükleri yaşadıkları olaylar, durumlar, şart ve koşullara da bağlıdır.

    Bu film, tam da bunun kanıtıdır. Şartların zorladığı iyi ve kötü olaylar, durumlar ve sonlar.

   Bir çocuktan duyduğunuz "Ligoda lingo" sözlerine karşı Babadan gelen yanıt "Lingo lingo şişeler" yanıtı muhteşem bir iletişimin kanıtı.

   Memo doğuştan zeka özürlüdür. Küçük köy yerlerinde insanlar, bir şekilde "baş göz edilerek" evlendirilirler.

      Zeka özürlü de olsa fiziki bir engeli olmadığı için Memo, bir kız ile evlendirilir ama kızı Oba'nın Annesi ölünce öksüz kalır, Ninesi büyütür.

   Konuyu uzatmamak açısından asıl konuya geleyim. Ova ve Memo, dönemin güçlü bir Kamu yöneticinin kendisi küçük , yüreği kocaman kızı ile tanışırlar.

   Kız, ailesinden habersiz kaçıp Ova ile oynamaya geldiği dağ başında kayalıktan denize düşer ama Memo onu  kurtaramaz, kollarında ölür.

   İşte burada Anadolu'nun şu sözü aklıma gelir; " iyilikten maraz doğar".

    Güçlü kamu görevlisi kızını Memo'nun öldürdüğünü düşünur ve cezalandırılmasını ister. Sonunda da Memo, idam cezasına çarptırılır.

   Masumiyet, kötü durumlar, acı, güç, gücün kin ve acıyla karışımı, vicdan azabı ve cezaevi şartlarında yaratılan ve yaşanılan muhteşem bir durum ve felsefesi.

   Devletin gücü, yasaları vardır ama bu İNSAN denilen yaratığın da bir aklı, vicdanı vardır. 

   Ömrü Bürokraside geçirmiş birisi olarak, benim yaşam felsefem olduğu gibi çalışma arkadaşlarıma hep söylediğim bir şey vardır;

   Yurttaş/Vatandaş senin kapına, masana gelmiş ise, zaten bir sorun ya da sorunu var demektir. Senin görevin yurttaşa yasal çıkmazı söylemek, dayatmak değil, yasal sınırlar içinde vicdanının sesine de uyarak sorunlarını çözmek olmalıdır.

  İşte filmin beni etkilediği yönü de, konusu da bu idi. 

    Siz, hiç vicdan azabı çekip, kendi canınızı bir masum insana  kurban edebilecek kadar güzel insan olmayı bırakın, sadece düşüncesi içinde bile olmayı düşündünüz mü? 

    İşte bunun yanıtı, "lingo lingo şişeler" de,  afedersiniz. "7.Koğuştadki Mucize"de. 

     Evet, Kötü insanlar vardır ama insan toptan kötü değildir; sadece kötü durumlar vardır.

    Güçlü Kamu yöneticinin kızını öldürmekten idama mahkum zeka özürlü Memo, yaşadıklarının farkında değildir. Sadece kızını düşünmektedir. Kızı da, her şeyinin farkında olduğu Babasını.

  İdam Mahkumlarının koğuşundaki herkes herşeyin farkındadır, Memo suçsuzdur, bilirler ama yasalar ve güç karşında da yapacakları bir şeyleri yoktur.

    Şimdi size desem ki, şizofren olmadıktan sonra, "acı"dan mutluluk duyan İnsan olur mu?  Yanıtınız, tebessüm ile birlikte "hayır" olur.

    İşte bu film, acıyı, çaresizliği, vicdanı, insanı, insanlığı harmanlamış,  hamur gibi yoğurmuş ve içinden herkesin mutluluk gözyaşları içinde "mutlu bir son", MUTLULUK çıkarmıştır.

    Yaşamda umutsuzluk nasıl bir mutluluk verir insana. 

   İşte burada insanın aklına, "insan insanın dermanıdır" geliyor.

     İdam mahkûmu Yusuf, Memo'nun masumiyetine inanan idam mahkumları koğuşundaki arkadaşları, cezaevi üst yönetimini de ikna ederek, kendini feda eder ve Memo'nun yerine idam sehpasına çıkar, Memo'yu da kendisi firar etmiş gibi firar ettirir.

     Ova'ya yazdığı mektubu da sigara tablosuna koyar, Cezaevi Müdürüne vererek Momo'yu bir tekme ile yurtdışına kaçırtır.

     Kızını öldürdüğüne inanan Kamu Yöneticisi Memo'nun idam edilmesinden mutludur.

    Memo'nun masumiyetine inanan koğuş arkadaşları, cezaevinin ilgili sorumluları, Ova'nın öğretmeni ve Memo için kendini feda edip, Memo diye idam olan İdam Mahkûmu Yusuf, herkes ayrı ayrı mutludur.

    Devletin Kamu görevlileri, yasal olmayan bir şey yaptıklarını elbette biliyorlar ama onlar insan ve vicdanları var.

    Masum bir Baba ile Kızının mutluluğu için Yusuf'u, idam sehpasına çıkmak mutlu ediyor.

     Kamu görevlileri usulsüz bir şey yaptıklarını biliyorlar ama vicdanen doğru bir şey yaptıklarının bilinci ile mutlu ve gönül huzuru içinde yanlışın içinde oluyorlar.

    Sahiden ya, insan hep iyi ve güzel şeyler yaparak mı mutlu olur;

      Yoksa, temiz vicdanın sesini dinleyerek de mutlu olunmaz mı?

    Ne dersiniz?

    Ben, satırlarıma son verirken, mutluluk içinde, Taaa uzaklardan "LİNGO LİNGO" diyen Memo'ya, Ova'nın "LİNGO LİNGO ŞİŞELER" dediğini duyar gibiyim.

    Ya siz?

     Ne de çok soru sordum, değil mi? Mutluluk, her zaman insanı uçuruyor demek ki.  Siz de beni hoşgörünün.

    Emi!..

     Mutluktan uçuyorum

Yayın Tarihi
08.11.2023
Bu makale 260 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!