ANKARA'DAN

Yüz verirsen deliye...

Ben artık insanları yaptıklarına ve yapmadıklarına göre ayırıyorum.

--Aile içinde olunca, "Kol kırılır, yen içinde kalır" denir ve doğrudur. Çünkü aile kapalı bir kutudur, her şeyi ile de bir bütündür. Kan bağı ilişkisi diğer ilişkilere benzemez.

--Araştırmalar gösteriyor ki, hiç kimse hiç tanımadığı birisinden tesadüf olmadıkça kişisel olarak kötülük görmez. Bir kişinin, bir kişiye yaptığı kötü bir şeylerin tandıklık ya da bir ilişki sonucunda olduğu görülecektir.

--Her ne kadar aile içinde de kötü, olumsuz, huzursuz şeyler olsa da, çok özel bir sebepler olmadıkça, kan bağı olanlar arasında kan davası, ölümcül kavgalar olmaz ya da en azdır.

--Oysa insan toplumsal bir varlıktır, toplum içinde ki rolüne göre değerlendirme yapmak gerekir. Ben de öyle yapıyorum artık.

--Evet, ortalık da onlarca insan görüyoruz. Yarın görüp göremeyeceğimiz de belli değil. Nereden gelip nereye gittikleri, ne iş yaptıkları ve kimin adına yaptıkları da belli olmadığı gibi.

--O yüzden de, eli taşın altında olanlar ve hariçten gazel okuyanlar.

--Eli taşında olan ya da olmuş olanların bir öyküleri ve deneyimleri vardır. Diğerlerinin ise boş konuşan çeneleri.

--Bazılarınıza garip gelebilir ama, ben artık insanları da soylular ve soysuzlar diye ikiye ayrıştırdım. O da ne mi?

--Soylular da iki şekilde oluşur.

--İlki, genetik soylular, bir de yaşamın soylulaştırdıkları.

--Soysuzlar da iki koldan oluşur, gelişir.

--İlki genetik soysuzlar, diğeri de, soysuzlaşanlar.

--Ayrıntılı düşünmesem bana da böyle bir yaklaşım Faşistçe gelir. Ama değil. Son derece akılcı ve diyalektik bir gerekçesi var.

--Bunu neden düşünüp yazdığımı mı soruyorsunuz? Yanıtım gayet basit. Toplum artık soysuzlaşıyor, yozlaşıyor da ondan.

--Yozlaşma deyince, belki bazılarınız ilk duyabilirsiniz. Anadolu da "yoz koyun", "yoz insan" gibi sözler edilir.

--Örnek, koyun kuzulamaz, ağılda düzeni bozar, asidir "yoz" denilir.

--Asiliğin bir hedefi ve gerekçesi var ve toplumun lehine ise anlaşılır da, bu "başı bozukluk" ise kimseye bir yararı olmaz. Yoktur da.

--İnsanoğlu, var olduğu günden bu yana sayıları bir elin beş parmağını geçmeyen bir pandemi yaşamıştır. Şimdi de COVID-19 Kişiler, kişisel özgürlükmüş gibi başkalarının sağlıklı yaşam haklarını hiçe sayıp, maskesiz ve kuralsız davranıyorlar, yaşıyorlar.

--Resmiyet ise, bir yandan yönetsel süreci ve kademeleri idare etme, diğer yandan da durumu idare etme derdinde.

--Namaz ibadeti Allah'ın huzurunda ve onun kulu olarak eşit yapılıyor ise, (ki öyledir) o halde, konu kendilerine gelince VİP NAMAZ seremonisi, ahaliye gelince sosyal mesafeni kendin koru ve sorumluluk sende. Buyur burdan yak.

--İyi de, kişilerin ölçüsü kaçmış, saygı sevgi hak getire olmuşsa tek başına sorumlu kişiler ne yapsın, ne yapabilir ki?

--Bu işin sorumluluğu resmi görevli ve yetkililerindir. Çünkü devlet bunun için vardır ve onların görevi de budur. Bol günde olduğu gibi dar günde de maaşlarını halkın vergileri öder.

--"Sebepsiz kuş uçmaz" derler. Meğer ne çok doğru imiş.

--Turizm mevsimi, ticaret kısıtlanmasın, ibadete müdahale ediliyor görüntüsü verilmesin deyip, halka sorumluluk yüklenemez.

--Tamam etkili ve yetkili ekabirler kendilerini "VİP" önlemler ile koruyabilir ama, bunların hiç mi eşi, dostu, hısımı, akrabası yoktur toplum içinde, ahali arasında;

--"Altta kalanın canı çıksın", bu ateş sizin kapılardan uzak olabilir, ama "ateş düştüğü yeri yakar", bir gün de sizin ocağa da düşmesin. --İnsan vicdanlı bir varlıktır. Ahlak ve eğitim de onun kurallarını belirler. Kişiler önce kişisel olarak sonra da toplumsal olarak sorumluluklarının farkında ve bilince olmalıdırlar.

--Elbette ki kurallar, kişisel olarak insan doğasına terstir. Ama toplum içinde yaşamak durumdaysak, bu kurallar olmak zorundadır.

--Kuralların niteliği ve içeriği, o toplumun eğitimi, kültürü ve geçmişi ile ilgilidir. İşte bu da bizi soy ve soyluluğa götürüyor.

--O yüzden soylu ve soysuz tanımını kullanmıştım.

--Zaman herkesi eğiten, büyüten, yetiştiren bir süreçtir.

--Görgüsüzlüğün ve soysuzluğun alemi yok.

--Hangi paçavracıdan geldiği, alındığı belli olmayan, ne idüğü belirsiz kişilerce giyilmiş; sevsek de sevmesek de, beğensek de beğenmesek de geçmişimiz, tarihimiz olan "Osmanlı" sanılan ucube giysiler ortalıkda dolaştırlanların,

--20 yüzyılın en gözde ve modern devlet ve milletlerinden olan devlet ve milletimize olan saldırılarının;

--Son yüzyılın en korkunç virüs salgını bu pandeminin farkındalığını unutmadan, soylu geçmişimize, soysuzların soysuzluklarına prim vererek katkıda bulunmayalım.

--"Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti". Sınırları masa başında emperyal devletlerin kalem ile çizdiği ve kurudurduğu devletlerin kaderine benzemesin ülkemizin kaderi.

--Devlet, millet, Atatürk herkesin kutaslı idi, bu gün ise hadsizlerin şamar oğlanı yapılmak isteniyor.

--Bu gün bunların oyuncağı olanlar, yarın dini hangi emperyal, güdümlü tarikatın oyuncağı olacakları belli olmaz.

--Bu millet, bu Devleti, Diyanet İşler Başkanlığı ve kurumlarını yarınlara umut ile bakmak, güzel günler yaşamak için kurdu ve yaşattı. Gidişat pek hayra alamet görünmüyor.

--Hani Anadolu'da bir söz vardır. "Yüz verirsen deliye, gelir sıçar halıya" diye. Benden söylemesi, "AMAN, DELİYE DİKKAT!..

--Cumhuriyet kirlenmesin!..Hem de kutsal bayramlarda.

Yayın Tarihi
02.08.2020
Bu makale 1286 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!