ANKARA'DAN

Türküler; Bu Toprağın Öyküsü

Dünyanın bazı ülkelerine gidersiniz, orada bizim yok ettiğimiz boğaziçindeki saraylar, yalılardan daha görkemli yapılar görürsünüz. Ve hala dimdik ayakta, bakımlı ve o günkü haliyle.

--Üstelik, aleni sömürgecilik döneminin Afrika, Asya yetmedi Amerika kıtalarını ve halklarını sömürerek yaptıkları saraylar, şatolar; olanlara öykünüp, bu günlerin görgüsüzlüğü ile çöreklenmeden.

--Ama bu topraklarda agoralar, antik tiyatrolar, ören yerleri, su kanalları, lahitler görürsünüz, adı belli belirsiz, ama Anadolu kokan, Anadolu gibi yıkık dökük, kırık ama inatla ayakta.

--Bu toprakların acıları da, sevdaları da hep rüzgara savurmuştur; iki kelam söz, bir dizi türkü ile.

--Bugece, yılın en uzun gecesi gibi uzun uzadıya.

--Gel de Muzaffer Sarısözen'in Niyazi Biçer'den derlediği o Çorum türküsü, "Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam/ Sılada bir evin bacası olsam (anam anam anam)/ Dediler ki nazlı yarin pek hasta

Başında okuyan hocası olsam (anam anam anam)" diye diye Ahmet Yamacı'yı;

--istersen, yine bu topraklara hasret kokan bir 12 Eylül mağduru;

--Ben suyumu kazandım da içtim/ Ekmeğimi böldüm de yedim

Alkışı duydum, ihaneti gördüm/ Sesim de oldu, sessizliğimde

Seviştiğimde oldu benim

Sende başını alıp gitme ne olur. ne olur tut ellerimi

Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar

Hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar

Sende başını alıp gitme ne olur. ne olur tut ellerimi" diyen Cen Karaca'yı anmadan geç, geçebilirsen.

--Hep bir özlem, hep bir hasret kokar her yerinde. Ama içinde insan olan, insan koka koka.

--Evet haklısın Oktay Akbal, "Önce Ekmekler bozuldu".

--Belki bazılarınız hiç duymadı, bazılarınız unuttu, bazılarınız da, "opp beyim, Oktay Akbal unutulur mu" diyeceksiniz.

--İkinci dünya savaşı yılları. Dünya savaş ile, Türkiye'de savaştan İsmet İnönü'nün diplomasi başarısı ile savaş dışı kalmıştı ama, bu kez de yokluk ve yoksulluktan kıvranıyordu.

--Avrupa'da çocukların, hamile kadınların, yaşlıların bombalarla öldürüldüğü, açlık ve yoksulluğun diz boyu olduğu, kapitalizmin kuduz köpek gibi her şeye saldırdığı İstanbul'un savaş günlerini Oktay Akbal:"Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey... Çünkü yeryüzünde savaş vardı. İnsanlar sebebini bilmeden, düşünmeden ölüyor, öldürüyorlardı. Savaş kelimesi dünyanın her yerinde en çok kullanılan söz olmuştu. Radyolarda marşlar, nutuklar şaşkın insan sürülerinin üzerine savruluyor, gazeteler korkuyla okunuyordu...” diyerek anlatsa da;

--Aradan üç çeyrek yüzyıl geçmiş olsa da, bu kez Koronavirüs acıları ile tüm dünya dibi, ülkemizde acılar, ölümler ve içten içe yaşanan yokluklar ile kıvranıyor.

--Gazeteler bakıyorum, televizyonları izliyorum kendimi bir başka dünyanın insanıymış gibi hissediyorum.

--Sanmayın ki Anadolu hep türkü söyler, çalar, çığırır; bazen de taşı gediğine koyar, anlayana tabi.

--"Mal da yalan, mülk de yalan, haydi şimdi biraz da sen oyalan" cinsinden, ceplerine, banka hesaplarına akçeler doldurulmuş ve sonradan oldurulmuşlarca ülkemin hali konuşuluyor.

--Hadi ben birşey demiyeyim ama, Rizeli yerel sanatçı Erkan Ocaklı'nın o türkü böyle miydi: "Mısırı kuruttun mu/ Ambarda duruttun mu/ Nenen çarık giyerdi/ Bunları unuttun mu?"

--Artık etrafa bakınca, kimin dedesinin, babasının, anasının ne giydiğini şaşırdım gitti.

--Özellikle halkın yoksullaştığı dönemlerde, iktidar zenginleşmesi yaşayanlar için, gün görmüş bu dünyadan göçmüş bir tanıdığım şöyle derdi: "Bunların Anaların babaları tezek fabrikatörü!.."

--O yüzden bazı şeyleri anlayıp da anlamamazlıktan gelmek gerek. Yoksa, kendini yemekten başka bir işe yaramıyor. En iyisi;

--Sözlerini Aysel Gürel'in, toplumun geldiği son durum ile dalga geçmek için yazdığı, müzisyen Garo Mafyan'ın de bestelediği Yonca Evcimik'in de söylediği o şarkı varken, neden lafı uzatıyorum ki. Bakayım falınıza, ne çıkarsa halınıza:

--"Oturup da konuşamadık seninle/ Düşünüp de taşınamadık doğru dürüst/ Amacımızın ucuna da varmışken/

Başka aşklar senin neyine

Bakışıp da görüşemedik seninle/ Uzanıp da erişemedik doğru dürüst/ Amacımızın ucuna da varmışken/ Başka kızlar senin neyine

Ben seni herkeslerden/ Daha daha iyi tanırım

Hem ben sana herkeslerden/ Daha daha iyi bakarım

Bandıra bandıra bandıra bandıra ye

Bandıra bandıra ye beni/ Hiç doyamazsın tadıma

Bütün numaralar bende/ Sen de var benim farkıma

Kalma sakın başka yerde!.."

--Bana müsade, derken Aylin Livaneli'nin de hatırı kalmasın:

"Düşünürken filozof/ Övünürken içi kof/ Lafta cambaz kesilir/ Gazel atar of aman of

Biz eskiden eskiden su içerdik testiden

Adem Baba'ya kadar asiliz sülaleden

Bana müsade sana rast gelsin!.. "

 

Yayın Tarihi
22.12.2020
Bu makale 1248 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!