Anadolu'da, "Ayranım, ekşidir diyen olmaz" diye bir söz vardır.
O yüzden "başkalarına çuvaldızı bastırmadan önce, iğneyi kendimize batıralım" ki, eşit ve adil olalım.
Bir seçim dönemini daha, birisini yineleyerek geçirdik.
TBMM'YE Milletvekilleri, ÇANKAYA'YA Cumhurbaşkanı seçelim derken, parti ağalarına vekil, KÜLLİYE'YE de Reis seçip yolladık.
Vatana ve Millete hayırlı ve uğurlu olsun.
Oktay Akbal'ın 1960'larda söylediği gibi, gerçekten "Önce ekmekler bozuldu, sonra da herşey".
Sıradan bir duvar, kulübe yapacak olsanız bile, önce sorar, araştırır bir usta bulursunuz, sonra da onun ile konuşur ve işin boyutunu, maliyetini, ne tür malzemeler gerektiğini öğrenir, tedarik eder ve işe başlarsınız.
Hatta bunun için bile, Usta'dan tutun da, en basit malzemeye kadar her şeyde "kılı, kırk yararsınız".
Tutun ki, duvar ya da kulübe çürük olmuş yıkıldı, olan cebinize olur, biraz zaman ve para kaybedersiniz olur biter.
Binbir güçlükle, onca emek, özveri ve çabayla kurulmuş bir Devlet ve Cumhuriyete sahibiz.
Başlangıçta, süreç "adam gibi" planlanmış.
Dünya emperyalizmi Osmanlı Devleti'ni işgal edip parçalayarak yok etmiş.
Osmanlı Sarayına rehin bir Sultan, Başkenti İstanbul'a da bir İngiliz Vali arayarak başlamışlar.
Galata Bankerleri aracılığı ile de ha bire borç alınarak, ülkenin Ekonomik ve Mali yönden yönetimi de, Duyun-u Umumiye Reisliğine teslim edilmiş.
Anadolu'da, Rumeli'de, kalanı kadarı ile Trablus ve Şam'da bir avuç yürekli, Yurtsever asker, komutan kalmış.
Mustafa Kemal Paşa, kendi önderliğinde ve bu bir avuç Yurtsever Komutan arkadaşı ile bir süreç planlar ve bir "16 Mayıs" günü de, İstanbul'dan, Padişah ve İngiliz Vali'ye "Anadolu'da ki, kendilerine karşı isyanları bastırmak için" verilen izin ile İstanbul'dan yola çıkar.
Her ne kadar Havza bölgesindeki isyanları bastırmak için gelinmiş olsa da, Osmanlı Sarayına ve İngiliz işgaline karşı ayakta olan kişi, komutan ve halkla bir işbirliği çerçevesinde Türk Milleti adına, işgal altındaki topraklar için bir mücadele planlanır.
Saray, İsyankâr, asi sayıp, Şeyhülislamına idam fermanları imzalatsa bile, bir avuç inanmış kahraman ile kurtuluş ve kuruluş için yol çıkmıştır artık.
Kurtuluş ve savaşlar kısmını "eş geçiyorum", asıl mesele kuruluş süreçleri.
Savaşı bile, ortak bir yönetim planlaması yapmak için, Büyük Millet Meclisini (BMM), açarak başlatıyorlar, 23 Nisan 1920.
Yine Anadolu'da, bu topraklarda 72 buçuk millet yaşar derler.
Bu 72 buçuk milletten tek millet yaratmanız gerekecek, işte bu zekâ, bilgi birikimi ve kararlılık Mustafa Kemal'de var ve o da sürece önderlik, liderlik ediyor.
Bir Millet olma yolunda ilk adımı, anayasasında:
"Türkiye Cumhuriyetini kuran, Türkiye Halkına, TÜRK MİLLETİ denilir " diyerek atıyor.
Sonrası bilinir. Komşu Rusya'da 1917 Bolşevik Devrimi olmuş, tüm dünya etkilenmiş.
Kendileri "Anti-emperyalist" bir savaş vermişler ve onlar da, mazlum milletlere umut olmuşlar.
Feodal Osmanlı toplumundan, çağdaş bir toplum ve millet yaratılacak, bu da ancak çağın gerçeklerine uygun yapılacak devrimler ile mümkün.
Bunun için de, inanmış ve eğitimli kadrolar gerekli.
Kurtuluş sürecini yaşayan, mücadelenin içinde olan kadro ve "cemiyetler" ile işe başlıyor Mustafa Kemal Atatürk.
Cumhuriyet ilan ediliyor, yönetecek ve devrimleri yapacak kadrolar, bir bir toplanıp eğitiliyor.
Ve ortaya kocaman bir devlet ve organizasyon çıkıyor.
Mustafa Kemal Atatürk de, bunu büyük bir gururla;
"Benim iki büyük eserim vardır, birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri de CHP 'dir", der.
Yine dönemin ruhuna uygun siyasal süreçler ve organizasyonlar olmuş, Türkiye Komünist Partisi bile kurulsa da, süreci yöneten kadrolar her türlü düşünce özgürlüğü ve yurtseverlik bilinci içinde CHP içinde örgütleniyor.
Günümüzde, tüm dünyaya kafa tutmuş kurtuluş savaşı vermiş, devlet kurmuş ve yönetmiş yüz yıllık bir CHP, kendini tanımlamaktan ve yönetmekten aciz duruma gelmiş, inanılmaz.
Makam masalarının arkasında kurucusunun resmi, masalarının Üstünde gözlere saptanacak kadar belirgin 6 ok durur ama bunların görmezlikten gelen ve bunların üstünde tepine tepine kendi geleceklerini ülkenin ve Parti'nin geleceği üzerinden tutan bir yönetim kadrosu oluşmuş.
Ha, bunları da seçen sizlersiniz.
Bu günler tartışılıyor. Seçimler kazanıldı mı, kaybedildi mi?
Kim başarılı, kim başarısız.
Beyler, Bayanlar konuştuğunuz şey, altı oklu;
Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Halıcılık, Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri, yol haritası olan aynı ilkeleri kurduğu devletin anayasasına bile koyan Cumhuriyet Halk Partisi CHP'DİR,
Şaka mı yapıyorsunuz.
İdeolojisi, Siyasi bir duruşu ve bilinci olmayan kadrolar ile neyi yönetmeyi düşünüyor ve planlıyorsunuz.
CHP, sıradan bir parti değildir. İlkesiz ve inançsız kadrolar ile CHP'Yİ ve ülkeyi mahvetmeyin.
Hani o film vardı ya, "sen uyursan, herkes ölür" diyen,
İşte herkes gibi, ortalıkta CHP'Lİ gibiymış gibi dolaşanlar,
Siz uyumaya, küçücük çıkarlar için kendinizi harcamaya devam edersiniz, önce CHP ölür, sonra da sizden eser kalmaz.
O yüzden, kendini "sol", "sosyaldemokrat", "Atatürkçü", "devrimci" sananlar ve sayanlar,
CHP'YE KIYMAYIN EFENDİLER!..