ANKARA'DAN

Siyasetin Cılkını Çıkarmayın!..

Çalışma yaşamının tamamı Bürokraside geçen birisi olarak Devlet, Kamu, Yönetim, Siyaset, Politika sözleri duyunca ve okuyunca dikkatim hep oraya kayar.

--Hele konunun bir tarafında da siyasiler ve çalışanlar var ise.

--Bir savcının "Antalya'da terörist eylem istemiyorum" diyerek, bir polis yakının da ihbarcılığı ile Topçulardaki Okul sırlarından alınıp, polis karakolu ve mahkemede hakim karşısına çıkmamız üç-dört saati geçmemişti.

--Söz konusu olay, Konyaaltı Caddesi'ndeki Meslek Lisesi yakınlarında olmuş ama o saatlerde ben okulda dersteyim.

--Önce şaka gibi derken, savcı "idamımızı isterken" hakim de sorular sordu, ben de yanıtladım. İşim bitmişti.

--Bizi getiren polislere, "ee daha ne bekliyoruz, bizi bıraksanıza" dedim. Polis de gülerek, "şaka mı yapıyorsun. Hakim sizi tutukladı, cezaevine götüreceğiz sizi" dediğinde bile bir şey anlamamıştım.

--Gerçekten de, bizi doğrudan şimdi yerinde yeller esen Kadınyarı deresi kenarında ki eski Antalya Cezaevine teslim ettiler.

--İki büklüm girdik kapıdan. Saç tıraşı yapan kişi de Korkutelili "Kızılkaya Canavarı" namli 7 kişinin katili birisiydi.

--Sıra bana gelince, Korkutelili de olduğumu öğrenip ailemi de tanıyınca da, "Allah allah, senin ailen de zengin, senin paralı-pullu bu terör işlerinde ne işin olur"(Benim para ile terör işlerine karıştığımı düşünerek) deyip herkesi sıfır saç tıraşı yapmışken beni üç numara keseceğini söyledi.

--Cuma girip, pazartesi çıktık Cezaevinden ama.

--Cezaevinde üç gün yatmıştım ama ceza falan da almamıştım.

--Yıllar sonra, Memuriyete başladığımda Kurumun Genel Müdürü Şahap Ar (paşa) bizden güvenlik soruşturması istememişti.

--"Benim personelim adam gibi adamdır. Ne soruşturması" diyerek. Gerçekten yaşıyor ise hani bir türkü var ya, "al ömrümü, koy ömrünün üstüne" diye. Gerisin anlayın. Öldü ise de, toprağı bol ve mekanı Cennet olsun, Işıklar içinde yıldızlar yoldaşı olsun.

--Her şey olağandı.

--İki yıl sonra bir başka kuruma istek üzerine naklen geçmiştim.

--Dosyamda "Güvenlik Soruşturması" bulunmadığından, kurumun "savunma müdürlüğü", güvenlik soruşturması istemiş.

--Biz projeler yapıyor, Bakan, Müsteşar ve diğer birimler ile muhabbetimiz çok iyi. Çalışkan çocuklarız.

--Bir gün, ilgili Müdür arkadaşımız beni aradı ve "ya dosyanda güvenlik soruşturman yoktu, biz de istedik. Ama gelen de bu dedi"

--O günün ANAP'lı Bakan ve Müsteşarı "bösüverin ya, çocuk adam gibi çalışıyor" demişler.

--Peki gelen yazı ne mi? "SAĞ GÖRÜŞLÜ ÖĞRENCİLERİ DARP"

--Bu cümle size sıradan gelebilir. Bir çalışma yaşamı boyunca yaka kartım oldu. Çok aşağılık bir şey. Yaşamımda ilk olarak bir kişi için: "Tanrım, eğer iyi bir insan olarak Cennete gidecek isem. Beni Cennetten al, Cehenneme gönder ama, bana bu cezayı isteyip bir ömür boyu yaftalı yapan kişiyi de Cehenneme gönder" dileğinde bulundum. O kadar.

--Tamam solcu, demokrat bir kişi olarak biliniyorduk. Ama ben bu memlekette vergi veren her kişinin ödediği kuruşlar ile maaşımı alıyordum. O yüzden adil olmak zorundayım diye düşünürdüm.

--Her parti iktidarı döneminde Bakanlık Binalarına girerken parti rozeti takanlardan nefret ettim. Kapıdan çıkınca çıkartacağın rozeti niçin takarsın?

--Ayıca da, her çalışan sanki o partili olacakmış gibi, partisinin onaylanmasını beklerler. Gülüp geçerdim. Çünkü ben işimi yapıyordum.

--Bu kadar hikâyeyi niçin anlattım?

--Haziran’ın ilk haftası içinde kendisi de Eczacı olan Burdur Belediye Başkanı, biraz da mesleki dayanışma içgüdüsü ve Korona virüslü günlerdeki çabaları için Burdur Devlet Hastanesi çalışanlarına, her servise ayrı ayrı kahve makinesi hediye götürür.

--Çalışanlar ile çektirdikleri resimleri de sosyal medyada paylaşır.

--Vay sen misin, CHP'li Belediye Başkanından hediye alan ve Başkanı böyle kabul eden. SOSYAL MESAFEYE UYULMADIĞI için soruşturma açılmış, "Baş"hekim tarafından.

--Beni solcu diye şikayet edenlere dönemlerin ANAP'lı Bakan, Müsteşar ve Teftiş Kurulu Başkanlarının sözleri. "Çocuk adam gibi çalışıyor. Bir yanlış var ise gösterin, gereğini yapalım".

--ANAP'ın Milliyetçi kökenli bir Bakanı ve Müsteşarı beni çağırdılar. "Bak, seni teftiş kurulundan sorduk, çok iyi şeyler söylediler. Ama hakkında da bir "solcu görevden al" diye baskı yapıyorlar. Sen işine bak ama, yanlış bir yaparsan da, tırnaklarını sökeriz".

--Bu bana güven açısından çok güzeldi. Ama hep de kendimi "çirkin ördek yavrusu" olduğumu düşündürüyordu.

--Dedim ya hep adil olmaya çalıştım. Hatta o kadar adil ki, ben sadece görevimi yapıyordum. Eski bir Ülkücü (Şimdi MV) petrol işi yapıyor ve bazı birimlere de yakıt satıyordu. Bazı Bakanlık birimlerinin hizmet gereği yakıtlarının bedelini çalıştığım birim öderdi. Dolayısı ile birçok kişi ile isteğim dışında ilişkilerim olurdu.

--SHP koalisyon hükümeti dönemi ve görevde SHP'li bir Bakan var ama, iş devam ettiğinden o kişinin de sözleşmesi devam ediyordu.

--Faturasını vermek ya da çekini almak için geldiğinde odama da uğrardı. "Gelme"mi diyecektim. Beni, çalıştığım arkadaşlarımdan birisi bu kez de "solcu yöneticilere" gammazlamış. Ben bu kez de, "Faşist" olmuştum. Bana faşist diyenler ile şimdi karşılaşınca gülüşüyoruz. Siz liberal oldunuz ama, bak faşist hala solcu-demokrat diye.

--Burdur ya da başka bir yerde yapılan bu göze girmeci şeyler bir yere varılmaz. Yöneticiler açısından ayıp. Yönetici adil olmalıdır, eyyamcı, gammaz değil.

--Gel de "yanlışın olur ise senin tırnaklarını sökeriz" diye uyaran adam gibi yöneticileri arama!..

--Diyojen, iki bin yıl önce nasıl "adam arıyordun" bilmiyoruz ama, bu kez de toplum eyyamcı, gamma olmayan yöneticiler arıyor.

--Haberin olsun.

Yayın Tarihi
13.06.2020
Bu makale 1280 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!