Öyle zamanlar olur ki, sanki her şey yolunda da biz bir şeylerden rahatsız ve huzursuzmuş gibi oluruz.
--Oysa yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızdadır ama, yine döner dolaşır kişisellikten çıkar, kendisinin farkında olmayanlara, yine farkında bile olmadıkları kaygıları duyar dururuz.
--İşte buna insan olmak deniliyor. Hani Tolstoy, "Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, İnsansın.”diye.
--İşte artık canlı ile insan olmanın farkının yaşandığı günler yaşıyoruz. Hem de inanılmaz derecede, göz göre göre. Kör gözlere bile sokula sokula.
--Bu memlekette eleştirse de , hatta kabul etmese de bir şey değişecekmiş gibi olanlar olsa da, tarihin yaprakları arasında bu memleketin bir önceki durakları arasında olan birçok devlet gibi Osmanlı, Osmanlı Devleti de vardır.
--Adam bunun ile övünüyor. Sorun yok. Ama koskoca Osmanlıyı üç kuruşa İngilize satan, daha sonra da kukla devleti olanların, bu satış gününü "milli gün" diye kutluyor.
--Birileri bana soysuzluğun nerede ve nasıl başladığını anlatsın.
--Bu ülkede, insanlar da, toplum da artık savrulup duruyor. Dün ak denilene bugün kara deniliyor, herkesin canını ortak yakacak durumlar, herkesin geleceğini ilgilendiren durumlar olduğu halde, birleri birilerinin davulunu davulunu çalmaya devam ediyor.
--Bakın baştan söyleyeyim. Ben başkanlara, Tayyip beye de, Kemal Beye de, Meral Hanıma da hatta Bahçeliye bir bir şey demiyorum.
--Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, bu sizin sorununuz ama, Herkes de işini yapıyor. Onlar işini yaparken, bu işin mağdurları, yani sizlere neler oluyor. Daha ne kadar başkalarının davuluna tokmak sallamaya devam edeceksiniz?
--Dün "dolar, 1 tl" diyenler vardı, bugünde, "sizin dolar ile ne işiniz var. Maaşınızı dolar ile mi alıyorsunuz" diyenler var ve siz bunu alkışlıyorsunuz.
--Tamam ya, bir şekilde mevcut iktidardan odun, kömür, binlik rakamlarda para yarımı vs alıyorsunuz. Ama nereye kadar. "Deniz tükendi", kara göründü. Gemi daha ileri gitmez. Battınız.
--Vicdanlı insanlar, ya da Tolstoy'un dediği gibi, başkasının acısını duyanlar insanlar varken, bazıları neden başka insanların acılarını duymazlıktan, görmezlikten geliyorlar.
--Herkes bu hastalık salgının iktidarları zorda bırartığını düşünüyor. Ben buna gülerim, her şeyi rahat rahat bu hasırın/halının altına süpürüyorsun. Her şeye bahanen olan "her derde dava bir sonunun" var daha ne istesin ki iktidarlar.
--Özellikle iktidardan bir şekilde geçinen, bir şekilde hoşgörülü davrananlara bir sözümüz yok tamam ama bari uyarın ya.
--Bizim Antalya'da "Güzellik soy gezer, fakirlik ev gezer" derler. Sizin oralarda da belki deniliyordur, "Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?"
--"Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter" derler.
--İster sağcı, ister solcu, ister o , ister bu ne olur iseniz olun da, fırtına yaklaşıyor, alarm zilleri çalıyor ama siz duymuyorsunuz.
--Akdeniz'in doğusu, batısı derken, bu defa da kafkaslar cambaz oyununa döndü. İşin enteresanı bütün dünya için.
--Haydi birlerinin konuşanı, yazanı, çizeni var, ya sizin neyiniz var?
--Hani o ünlü Meksika yerlisi Rehberin, Ant Dağlarının tepesinde ki İnka Harabelerini talana gelen İspanyol ve Avrupalı korsanlara söylediği gibi,
--"Çok hızlı tırmanıyoruz, ruhlarımızın bize yetişmesi için, OTURUP BİRAZ DİNLENMEMİZ GEREK?"
--Ne dersiniz, oturup, kafamızı iki elimizin arasına alıp düşünsek mi? Bu yol nereye diye.