"Kurt, kışı geçirir de, yediği ayazı unutmaz"mış!..
--Üzgünüm, bu yıl biraz böyle başladı ve sanırım daha da sürecek. Her ne kadar Şubat 2020 başında resmi işlem ve söyleme, COVID-19/ Koronavirüs Pandemisi girse de, yurtdışında ateşi başlamıştı.
--Elbette ki tüm dünya gibi bizi de sarması kaçınılmazdı. Ve kışın ortasında Ülkeye'de gelip çoraklandığı açıklandı.
--O evden çıksın bir olay, çıkmasan başka, orayı kapattım burayı açtım, yaşlılar etkileniyor, gençleri "es geçiyor", yok efendim kor ona virüs herkese eşit davranıyor muş. mış, muş, miş!..
--Yaz gelip, aile ziyaretleri, bayram, seyran derken yurdun dör tbir yanını dolaşmaya başlayınca, Ankara'nın ne muhterem bir yer olduğunu bir kez daha anladım.
--Gezip gördüğüm yerler içinde gerçekten bu koronavirüs sürecinde en özenli şehrin Ankara olduğunu gördüm ve anladım.
--Büyük şehir olmasından mı? Hayır. Iıııı!..
--Bir çok büyük şehir, turistik köy, kasaba, mahalle ne derseniz deyin gördüm ve bir şekilde yaşadım, gözledim ve izledim.
--Televizyonlarda, gazetelerde, sohbetlerde görüyorum ki her yerin ve herkesin bir Koronavirüs algısı, bilgisi ve ilgisi var.
--Öncelikle gerçekten biz Ankara'da aylarca özenli mi yaşadık yoksa diğer yerleri görünce işkence mi çektik diye düşünmedim de değil ama, doktorların, hele hele yoğun bakım doktorları arkadaşlarımın gözlem ve konuşmalarını dinleyince, bizlerin, Ankaralıların ne kadar doğru yaptıklarını ve her şeye rağmen iyi ki katlanmış olduklarına sevindim.
--Amaaaa, Ankara dışına çıkınca ve bir çok yeri görünce, bu rahatlığa bakıp rahat mı olmam, tedirgin mi olmam gerektiğine karar veremedim.
--İyi niyetli de olsa bir takım açıklamalar, insanlarda başka bir algı yaratıyor. Örnek, yaşlılar koronavirüsten etkileniyor, gençler ve çocuklar pek etkilenmiyor. Bunlar kişisel olarak doğru olabilir.
--Genç ve çocukların taşıyacakları virüslerin, bu risk grubu içinde olan yakınlarımızı etkileyebileceğini yeterince anlatamadık mı yoksa.
--Yolda giderken insanların yüzlerine, fark ettirmeden gözlerine bakıyorum, bir bıkkınlık, umutsuzluk ve hüzün görüyorum.
--Sabah erkenden denize girip, güneşi dağların arasında doğurtup eve gelirken halime kendim bile gülüyorum.
--Denizde yüzmüş, duşunu almış, havlusu ile kurulanmış, başında yamuk bir bez fötr şapka, gözünde siyah gözlük, ağız ve burunda maske, biraz D vitamini alır mıyım diye yol boyu kaldırımda tişörtsüz, altı mayolu bir adam.
--Kendime, kendim bile gülüyorum. Allah için çoğu kişi de tişört hariç benden farklı değil. Ama yine de yol kenarı banklarda, sahil kenarı duvar diplerinde geceyi geçiren maskesiz ya da kimbilir kaç gündür kullanılan maskeli zavallı insanlar.
--Sonra televizyonlarda, gazetelerde dünyanın bilmem neresine gönderilmesi istenen kurban yardımları.
--Her zaman söylüyorum ve yazıyorum da, seçilmiş, atanmış bir şey olmuş siyasi, milletvekili, başkan, bakan her ne ise onlara sözüm yok. Her ne yapıyorlar ise az bile yapıyorlar.
--Dertleri maaşları mı, aldıkları para-pullar, bindikleri arabalar, oturdukları rezidanslar mı? Bunlar ise, hepsine sahipler "Allah ziyade etsin". Gözü olanın gözü çıksın.
--Sana gelince ey halkım. Mazoşist (aşağılanmaktan, kendisine eziyet edilmesinden, ruhsal ya da fiziksel acı verilmesinden hoşlanan) misin nesin Allah aşkına.
--Sokağa çık ve bir bak. Tamam, sen maskeni takmışsın, evinde de yeteri kadar maske stoğun olabilir.
--Ama inan sokakta gördüğün insanlarının çoğu her gün bir liraya bir ekmek almakta zorlanırken, öyle her gün, ya da bilmem kaç saatte bir, bir liralık maske takmak için, maske alacak parası yok
--Nereden mi biliyorum. Vicdanıma yansıyor, beynime odaklanıyor, çiyerimi yakıyor o bakışlarda ondan.
--Bütün bu olanları görünce özellikle CHP'li (polemik konusu oldu diye) Belediyeler olmak üzere, komşusuna maske dağıtan belediyeri ve başkanlarını ayakta alkışlıyorum.
--Her ne kadar türkü "kışın sonu bahardır" dese de, bir mart'ı atlattık ama, "kapıdan baktıracak, kazma kürek yaktıracak" öteki mart da kapıya dayanacak yine bu kış da.
--Ortalık da bir gariplik var. Ya bu virüs düşündüğüm kadar ülkemin dört bir yanına yayılmadı. Ya bir şekilde bulaşması ve yayılması yavaşladı ya da başka bir şey. Her ne ise. Ama, Sağlık Bakanlığının açıklamaları, Milli Eğitim Bakanlığının habire okulların açılması ile ilgili kararlarında gelgitler ve dünyada ve ülkemizdeki özellikle Halk Sağlığı otoritelerinin açıklamaları;
--Hepimizin rehavete kapılmasına bir gerek olmadığı söylense de, tam tersine adına ister "ikinci dalga", ister "dalgacı mahmut" desinler bir dalganın kapıda olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
--Bu Kor Ona Virüslü Pandemi, tam bir Rus Ruleti, kime nasıl denk geleceği belli değil.
--Kendiniz için olmasa bile, bir şekilde sizi de etkileyebilecek bir yakınınızı bulacak bu virüsten korunmak için ihtiyacı olanlara ücretsiz maske de dahil olmak üzere Devlet, SOSYAL Devletliğini, SOSYAL BELEDİYELER gibi göstermek zorunda.
--Bunun siyaset ile ilgisi falan da yok.
--Bu her türlü önlemi alan, yaşamını kısıtlayan duyarlı ve sorumlu bir yurttaş olarak bu konu beni ilgilendirdiği gibi, sizi de ilgilendirir.
--O rus ruletinin 12'lik topunda ki tek mermi gibi bu virüsün, bana olduğu kadar size de, bir yakınınıza da bulaşması hiç de sürpriz olmasa gerek.
--Erol Evgin'in dediği gibi, "Bir kara sevda türküsü gibidir/ Yaşamak ah böyle yaşamak/ Varsın olsun yine de güzeldir/ Yaşamak ah yaşamak"
--Bugün bayram ama, yarında koronavirüssüz bayram tadına yaşamak için, yie BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!..