Öyle şeyler var ki her yıl yapılmazsa, yazmasan olmuyor, olmaz. Eee ben de nasıl olsa her yıl diye de "suya tirit" üç kelam bir resim ile geçemem, geriye kalıyor, bir şeyleri karıştır ve sana yakışanı yap.
Sorun yakışanı yapmak değil de, yakışacak kumaşı bulmakta.
Olay tarih ve konu da Mustafa Kemal ATATÜRK olunca insan iki kere daha özenli ve dikkatli oluyor, olması gerekiyor.
Ve bu yüzden da, ülkenin ya da yörenin konu ile ilgili olabilecek aydın ve akademisyenlerine, araştırma kurumu ve Üniversitelerine, en başta ve özel olarak da, kendi cebinden verdiği parası ile kurulan ve yine de çalıştıkları kurumların dışında, bir de yine onun izni ile ödenen ek maaşlarını alanların neredeyse kendisi ile ilgili bir şey yapmamalarına çok ama çok kızıyorum.
Dünyanın her hangi bir ülkesinin Kurucu Liderinin özel bir konuda bile hakkında yazılan yazıları, kitapları tararsanız, karşınıza ciltlerce kitap, dergi ve makale çıkar.
Ama yer kurduğu Ülke ve Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) ise, iğne ile kuyu kazmanız gerek.
BUGÜN "6 MART", Atamızın Antalya'ya bin bir zahmet ile İzmir'den, Antalya'mıza hangi yoldan ve nerelere de uğrayarak geldi, neler yaşadı; bunların canlı tanıklarının anıları nelerdir deseniz, hiç yok değil elbette ki ama, öyle ulu orta bol da değil. O yüzden, yaşanan olayların kronolojik akışı içinde yazmaya çalışacağım.
Yıkıcı bir savaşın sonucunda kurulan T.C. tam kendini toparlayıp yapılandırmaya çalışırken, Büyük Buhran/ 1929 Dünya Ekonomik Krizi yaşanmaya başlar ve 1930'lu yıllar boyunca devam eder.
Atatürk, bir yandan devletin kurumları ile yapılandırılması, diğer yandan da ekonomik olarak gelişip, halkının refahının arttırılması için çabalarken, bu ekonomik bunalım çok kötü olmuştur.
Yaşananları yerinde görmek üzere sık sık Anadolu turuna çıkar. Bunlardan birisi de 1929 yılında sessizce yaptığı Eskişehir, İstanbul, Yalova, İzmir, Denizli, Isparta, Burdur ve Antalya’ya ya seyahatidir (Kaynak Atatürk Ansiklopedisi) 1930 Mart ayının başlarında İzmir'e gelir.
4 Mart 1930 günü, İzmir'den Aydın'a treni ile hareket eder ve Atatürk, 5 Mart 1930’da Aydın'a gelir. (Kaynak KTB. Ant. İl Md)
Aynı gün akşamı beraberinde Prof. Dr. Afet (İnan), İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya), Ordu Müfettişi Fahreddin (Altay) Paşa Emniyet Genel Müdürü Şükrü (Sökmensüer), Prof. Dr. İsmail Hakkı (Uzunçarşılı) ve yaverleri ile birlikte kara yolundan Denizli'ye hareket eder.
Isparta, Burdur'un ardından 6 Mart 1930 günü öğleden sonra,16.00 suları Antalya'ya gelir.
Atatürk’ün geleceği haberi kentte büyük sevinç yaratır, Sokaklar aydınlatılır, temizlenir; halk büyük bir coşku Kepez'de karşılar.
“Hoş geldin. Sefalar getirdin. Yaşa, var ol Gazi” sesleri arasında, Antalya'nın saygın ailelerinin evlerinden getirerek donattıkları, Yenikapı'daki Valiliğe ait iki katlı köşkte, ağırlanır.
Antalya Halkevi ve Türk Ocağı farklı etkinlikler düzenlerler.
Tüm ilçeler akın akın Atalarını görmek üzere heyetler hazırlanır. 7 Mart 1930'da, Korkuteli, Elmalı, Finike ve Manavgat'tan heyetler gelir. Gün boyu konukları ve yetkililer ile görüşen Mustafa
Kemal, 7 Mart saat 17.00 sularında şehide bir otomobil gezisine çıkar ve o zamanın Antalya'sı için çok önemli olan Buz Fabrikasını ve Türk Ocağını ziyaret eder; Türk Ocağının Kütüphanesini, Sinema ve diğer salonlarını gezer.
Mustafa kemal, bir yandan 1929 ekonomik bunalımının yarattığı sorunları, diğer yandan Cumhuriyet sürecine karşı içten içe yaşananları yerinde görmek üzere sık sık gezilere çıkmaktadır.
Atatürk, halka önderliğin, örnek çalışmalar ile olacağına inanır idi. Bu yüzden de, 1925 yılında Ankara'nın batısında, parça parça farklı kişilerden satın aldığı topraklarda Türk tarımı ve Köylüsüne öncülük edecek örnek bir çiftlik kuruyordu. Bu yüzden güzel örnekleri görüp, bilgi almak hoşuna gidiyordu.
O gün, 8 Mart, henüz "Dünya/Emekçi Kadınlar Günü" ilan edilmemişti ama, Mustafa Kemal ve kadınlı erkekli Antalyalılar için gün erkenden başlamıştı. Kaldığı Köşk'ün çevresi insan seli olmuş, çepeçevre sarılmış, daha sonra da halkla birlikte hem sohbet edip, hem de mutlu bir şekilde küçük bir şehir turu atmışlardır.
Aynı gün öğleye doğru, Antalya Arapsuyu'nda (Bugünkü Konyaaltı bölgesi) bulunan, o sırlar bölge bataklık olduğu için pirinç ekimi yapılan "Mursi Çiftliği"ne, limanda bulunan Rüstemiye Vapuru ile gidilir. Antalya sahilinde bir gezintiden sonra, çiftlikte incelemelerde bulunur ve Mehmet Mursi (BİLEYDİ)den bilgi alır.
Antalya Ticaret Borsası'nın resmi sayfasında ki bir bilgi, benim Atalarımdan dinlediğim bilgiler ile örtüşmüştü.
Atatürk, çiftlikten ve çalışanların yaptıkları işten çok etkilenir ama gözünden de bir şey kaçmaz. Çalışanlar hep esmer tenli arap işçilerdir. Bunu merak eder ve savaş yılları Mısır'dan göç etmek zorunda kalan Mehmet Mursi Bey’e, "neden" diye sorar.
O yıllar ve sonrasında da uzun yıllar ATSO başkanlığın da yapacak Çiftlik sahibi Mursi Bey de çalışanlar için, "Efendim, bilirsiniz bizim köylü biraz tembeldir, o yüzden Mısır'dan getiriyoruz" deyince, ortam birden gerilir ve hazırlanan yemeği bile yemeden, geldikleri yoldan geri dönerler.
Bu başlı başına bir yazı konusudur ama özet. Atatürk, Osmanlı'nın "tebas"ı, padişahın "kul"larından bir Millet yaratmaya, uluslaşma süreci yürütmekte halkı umutlandırmaya ve cesaretlendirmeye çalışmaktadır. Ve 1 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi’nde(Henüz TBMM olmadığı, BMM yılları) yaptığı konuşmada "Köylü, Milletin efendisidir", ayrıca ileriki yıllarda da, "“Türk! Övün, Çalış, Güven!" diyecek ve anıtlara yazılmasına ses çıkarmayacaktır.
09 Mart, Pazar günü Serik, Büyükbelkıs Köyü'ndeki Aspendos Antik Tiyatrosunu görmeye gider ve Müze Müdüründen ayrıntılı bilgiler alır;
10 Mart Pazartesi, Antalya Müzesi’nde olduğunu öğrendiği el yazması tarih kitabını ve Kuran-ı Kerimi inceler. Öğle yemeğinden sonra açık havada bir hurma ağacına dayanarak şehir hakkında bilgi alan Atatürk, bir yandan Beydağlarının karlarına, diğer yandan güneş ve denize bakarken "Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir” der. Falezlerin ucundan görünen yerlerin nereler olduğunu sorar ve "Rumkuş" yanıtını alır. Çok canı sıkılır, ondan sonra, burası "Erenkuş" olarak değiştirilir. Telgraf ile Ankara'dan ve yurdun dört bir yanından bilgiler ile çalışmalarını aralıksız sürdürür.
11 Mart Salı günü Atatürk deniz yoluyla devam edeceği yurt gezisi programında değişik yaparak, daha sonra gele sözü vererek, nedeniyle son vererek Burdur üzerinden geri döner ve;
12 Mart 1930 günü Ankara'ya ulaşır.
Atatürk'ün diğer Antalya ziyaretleri:
Ege Vapuru ile 10 Şubat 1931’de İzmir’den Antalya.
Daha önce plan yapmasına karşın gidemediği Alanya'ya, 18 Şubat 1935’de Zafer torpidosu ile gelir. Burada yarım gün Alanya hakkında bilgiler aldıktan sonra, öğleye doğru Antalya’ya gelir ve;
19 Şubat 1930 günü geldiği heyet ve vapur ile Antalya'dan ayrılır.
Ülkede devrimler, isyanlar, TBMM'de muhalif yapılar, 1929 ekonomik bunalımın etkileri, Hatay sorunu derken yaşama yorgun düşen Mustafa Kemal Atatürk, 1938 yılı planında da ANTALYAYA GİTMEK var iken, sağlık sorunları onu bu,
"Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir” dediği şehrine, gitmesine izin vermemiştir.
Ama, Onu Antalyalı hemşerileri hep kalplerinin en güzel yerinde taşıyarak, her gün gezdirmektedirler.
Kim bilir belki bir gün, bir 6 Mart'ta bir Antalya Belediye Başkanı çıkar da, ev ev dağıtılacak "KOCATEPEDE ATATÜRK" rozetleri ile gün boyu, Atalarının son arzularından olan Antalya'yı, sokak sokak gezdirirler.