ANKARA'DAN

Güvenlik soruşturması mı dediniz?

Bu yazı, AKP ve MHP Milletvekillerinin TBMM'de yasallaştırmaya çalıştığı "İlk kez atanacak memur adaylarını yakından ilgilendiren Güvenlik Soruşturması Yasası" teklifi üzere "damdan düşmüş" bir kişinin size "aman haa!.." dediği bir yazıdır. İsterseniz bir göz atın!..

--Bence "Mala Davara zararı yok da", üş-beş yıl sonra oğul-torun ve yakınlarınızın gençleri size "lanet okuyacaklar." Neden mi?

--Alın size bir "Damdan/Eşekten Düşmüş Öyküsü"n öyküsü.

--Köy delikanlısı olunca, yaşam öykünüz ananızın-babanızın "tarla tokadı, malı-maşatı" üzerine kurulur.

--Ben de, "bir üniversite okusunda, askerliğini yedek subay yapsın, okumuş bir kız ile de evlensin, nasıl olsa bir yandan ekerbiçer, diğer yandan da Antalya'da bir beyaz eşya dükkanı açarız" diyenlerin büyük oğlu idim ve her şey ona planlıydı.

--12 Eylül olmuş, "haşmetli paşam" Kenan Evren, darbe yapmış, ne derse o, kanun ise kanun, asılacak ise asılıyor, kesilecek ise kesiliyor.

--İlk tokadını Hacettepede öğrenci iken yedik ama atlattık. Sonra yedek subay olarak askerlik. Sınavlara girdik, komutan amcalar boyumuza, enimize baktılar ve yolumuz İzmir Gaziemir Yedek Subay okulunda başladı.

--Çok çalışkan olmadığımdan dereceye girip "özel kura" çekemediğim için, "şansıma ne ise o" kurası çektim ama, o da ne; 8'inci sıradan "özel kura" çeken arkadaşımın yanına Ankara Mamak Muhabere okuluna. Eh yani özel kura çeksem bile burayı isterdim.

--Gayet güzel gidiyordu askerliğim. Kimse ile de bir sorunum yoktu ama, bazı komutanların azıcık "kaygılı bakışlarını" da seziyordum.

--Neyse askerliğin dört ayı bitmiş mart sonu, karlı bir Ankara günü elime bir "sarı zarf" verilmiş ve Ağrı'ya "tayinim" çıkmıştı.

--Yedek Subayların tayini olmadığından, bunun adı "SÜRGÜN" oluyordu. Biz de aldık çantamızı elimize, düştük Ağrı'nın yollarına.

--Tabi öyle kuzu kuzu gitmek yok, malûm mart ayı soğuk ay. Adamı hastalandırır. Doğruca Korkuteli Devlet Hastanesinde Dr Doğan Baloğlu Amcamın yanına. Hoş, oğlu-kızı benim arkadaşım idi ama, "babacan tavırları"ndan ona herkes "Doktor Doğan Amca" derdi.

--Doğan Amcam, "tayin"ime üzülmüştü. Sürgünün yaptığı mevsimsel ağır grip nedeniyle de bana 15 gün rapor verdi.

--Benim atama yazım çoktan Ağrı Destek kıtalarına gitmiş, "sürgün asteğmen"e bir hoş geldin armağanı, gün aşırı nöbet bile yazılmıştı

--Ben de 15 gün rapor alınca, planlar değişiyor ve Destek Kıtaları subay ve astsubaylarına birer nöbet armağan ettiğim için de baya ünlü oluştum. Neyse, o günlerde geçti. Olan benim izinlere olmuş ve albayım benim yıllık ve mazeret izinlerini "yakmış".

--Öyle herkes gammazcı olmaz. Yürekli Mert adamdı Komutanımız Albay. Ara sıra askerlik görevimiz gereği görüşürdük. O kadar.

--Ben 30 Kasımda "tezkere" beklerken, Albayım beni yakından takip ediyormuş ki, personel astsubayına, "İbrahim Asteğmen neden hâlâ buralarda" diye soruyor. Astsubay da, "efendim, siz izinlerini yaktınız, o yüzden, o da umursamıyor" demiş.

--Dedim ya Albayım babacan adamdı. Personel Astsubayına, "İbrahim Asteğmenin izin belgelerini ve benim jeepimi verin" Orduevinden valizini toplasın ve garaya ilk otobüse yetişsin" demiş.

--Saat ondan başlayarak, nasıl ilişik kestim, nasıl bavul hazırladım, nasıl öğleden sonra saat bir Ağrı-Ankara otobüsüne bindiğimi bile anımsamıyorum. Aşağıda gözleri nemli, doğru dürüst vedalaşamadığım asker sivil arakadaşlarıma El sallayarak Ağrı'ya veda edip, ver elini Antalya demiştim.

--Antalya'da ailem ile konuştuk, onlar "sen dükkan açmadan önce bir iş bul çalış sonra açalım dükkanı" demişlerdi. Ben de öyle yaptım

--Ankara'da, öğrencilik evini kapatmamıştım. Sınavlar, falan derken, Petrol Ofisi, Orman bakanlığı ve Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun farklı kadrolarında ki sınavlarını kazanmıştım.

--Petrol Ofisinin olanakları iyiydi ama, benim derdim "memuriyet" değildi ki. Bir iki yıl vakit geçsin idi. O yüzden, Ankara'dan Antalya'ya en kolay tayin olacağım yer, Kredi Yurtlar Kurumu idi.

--Neyse, yılın son günleri, Genel Müdürlükte işe başladım, her şey yolundaydı. personelden arkadaşlar, hadi iyisiniz Genel Müdür Şahap AR Paşa "ben personelime güvenirim, ne güvenlik soruşturması ya" demiş ve bizim güvenlik soruşturmalarını istememişti.

--O yıllar, ülke çapında büyük yurtlara açılan yabancı dil laboratuvarları ve kütüphaneler sevgili Müdürüm Öksel Göçmen ile benim projelerim idi. O yüzden de paşam, bizi bir başka severdi.

--Sonra, bana bir bakanlıktan başka bir projelerimiz için teklif geldi ve komik öykülerden sonra oraya nakil geçtim.

--Artık "adam memurluğumuz" bitmiş, "asil memur" olmuştum ama, başka bir bakanlığa naklen geçince, bakanlık bu kez benim güvenlik soruşturmamı istemiş.

--Bir gün Değerli Dostum ve Sevgili Müdürüm Doğan Yılmazkaya, gülerek, "ağa sen ne vukuatlı adamışsın öyle" diye olanları anlattı.

--Bakanlığın Güvenlik Müdürü, Doğan Beye, benim "güvenlik soruşturması sonucu"mu göstermiş.

--Antalya'da öğrenciyken, benim haberim bile olmadığı bir olay yüzünden, bir muhbir beni ihbar ediyor ve biz okuldan alınıp, mahkeme ve sonrası Antalya Kapalı Cezaevi'nde kalmıştım.

--Hoş bir suç bulunamamış ve dava bile açılmamıştı ama kayıtlara "Sağ görüşlü öğrencileri darp" sucu dosyama işlenmişti artık.

--Atılan bir iftiradan dolayı, bana isnat edilen bu suç ve bu tümce yaşamım boyunca bana öyle yük olmuştu ki. Anlatamam.

--O yılların Bakanlık Müsteşar Yardımcısı da olan ve çalışmalarımızı yakından izleyen, bize güvenen Aytuğ İz'at'ın hoşgörü ve güvenini hiç unutamam. Kendisine hep bir minnet borcum vardır hissederim.

--Bürokratik-memuriyet yaşamımın en tantanalı günleriydi. Şansım, üst yönetim ile bire bir yakından çalışmam ve onların bana güvenmeleri idi. Yoksa, iki satır yazı ile "işine son" denilmesi, onlar için sorun olmazdı

--Hoş bu benim hiç umurumda olmazdı. Hani derler ya "Babam sağ olsun" diye. Evet, benim de öyle bir taşralılığım vardı. "Babam sağolsun"du. Memuriyet olmazsa, ben de tüccar olurdum.

--Daha sonra Bakanlık üst düzey yöneticilikleri, sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer dönemi Cumhurbaşkanlığında görevler üstlendim ve teknik bir hata yaparak, CHP'den milletvekili olmak için bürokrasiden bile ayrıldım.

--Bir Antalyalı olarak, sayın Deniz Baykal'ın hep yanındaydık ama, birçok projesi ile CHP'nin seçim bildirgelerine bile giren projelerim olmasına rağmen, elbette ki "hiç bir iyilik ve çalışma cezasız/ mahrumiyetsiz" olamazdı, bu yüzden de "işlerine yaramadığım" için Milletvekili adaylığım kabul edilmemişti.

--Ondan sonra da eh işte, biz de buralarda avarelik edip gidiyoruz.

--Şaka bir yana, bu kadar öyküyü, yaşamımı anlatmak için yazmadım. Bugünler, AKP'nin getirdiği, MHP'nin de desteklediği TBMM'de görüşülen bir "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi" var, ona dikkat çekmek için kaleme aldım.

--12 Eylül dönemi çıkarılan "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesi" ilk olarak 12.5.1982 yılında değiştirilmiş ve Devlet memuru olacakların durumunu tanımlamıştır.

--Daha sonra, Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde, bu "güvenlik soruşturması" uygulamasının Anayasaya aykırılığı nedeniyle AYM 2019/65 sayılı kararı ile kaldırılmıştır.

--Ki, bu güvenlik soruşturması ya da arşiv araştırması denilen bu işlemden en çok şikayet eden, Ak Pati tabanının, yeniden bu uygulamaya geçilmesini istemesinin anlamak bence baya güç.

--Hoş, getirilen yasa teklifi her ne kadar AKP ve MHP'nin mecliste yeterli sayıda Milletvekili olmadığı için "reddedilse" de, genel merkezlerin bu istekleri, parti tabanlarında, seçmen nezdinde ve milletvekillerinden pek da taraftar bulmadığı açıktır.

--Ama anlaşılıyor ki, "gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" diyecekler ve bu yasa, kabul edilecektir.

--Beyler, bayanlar, "damdan düşmüş" birisi olarak, kabul etmeniz kişisel olarak hiç de umrumda değil.

--Ama unutmayın, bir ihbar ile yaşamı karartılmaya çalışılmış birisi olarak; bu yasayı kabul ederek çocuklarınızın, torunlarımızın, yakınlarınızın çok "ahını alacaksınız" biline.

--Ha bu arada, Devlet öyle bir yapı, yasaları da öyle esnektir ki, bu tür dolambaçlı yollara bile gerek yoktur. Kendi elinizi kolunuzu bağlıyor ve ayağınıza sıkıyorsunuz.

--"Mahkeme Kadıya, Mülk Değildir!.."

--Kararı alacakların, kendilerinin bir sorunu olmayacağı gibi, çorları-çocuklarının da hayatları garantidedir. Her yer yansa, onların "cirim kadar yerleri yamaz!.." Siz kendi derdinize yanacaksınız, yarınlarda!..

--Mehmet Akif'in "ders alınsaydı, tekerrür eder miydi tarih" sözü size bir şey ifade etmiyor mu?

Yayın Tarihi
04.04.2021
Bu makale 2056 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!