Bugün günlerden Cumartesi. Herkesin hafta içerisinde işi gücü var. Ama, günün ortasında, Isparta'dan, Artvin'den, Mersin'den, İstanbul'dan Üniversitede Hoca (koca koca Profesörler), yerel ve genel bürokraside denyimli uzman kişiler, hatta hatta dönem dönem Devletin en önemli kurumlarının bir numarası bile olmuş kişi/ler toplantıya, çalıştaya gelmişler.
--Nasıl bir emek, nasıl bir özveri anlatamam. Hem de ceplerinden yol, konaklama vb giderlerini karşılayarak.
--Neden mi? Son derce basit.
--Sizler, hatfa sonu tatili yaparken, AVM, çarşı-pazarda gezerken bu insanlar, ülkenin geleceğini tartışıyorlardı.
--Daha güzel bir ülke, daha güzel bir gelecek için neler yapılabilir diye. Hem de saatlerce. Öyle gün görmedik konular su yüzüne çıktı ki, öyle konular tartışıldı ki, sanırım ileriki günlerde kamuoyu baya tartışır.
--Ülke için, insanlarımız, Devletimiz, Cumhuriyetimiz için neler yapılır tartışılırken, başka mecralarda da bambaşka konular tartışılıyordu. Hem de aynı havayı soluduğumuz Ankara sokaklarında, evlerde, kafelerde.
--Konuşulanlara bakınca, ne acı demekten başka insanın elinden bir şey gelmiyordu.
--Ben bir kamu yöneticisi bürokratım. Ben konulara bir çoğunuzun baktığı gibi bakmayabilirim. Çünkü, ben devletin bürkratı olarak, yurttaşa sorun yaratmayı değil, yurttaşın sorunun çözümü yönünde, çözüm odaklı bakarım.
--Bir kere "mış gibi " davranmak bana göre değildir. Ne ise o.
--Kral çıplak ise, çıplak.
--Ankara Büyükşehir belediye başkanı ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP'den adaylık için adı da geçen, önceki dönemlerde CHP Ankara Milletvekili, Ticaret Odası Başkanı, İş Adamı Sinan Aygün arasında geçen "rüşvet" polemiği.
--Bu konuyu yazmadan önce, bürokrasi içinde ki bazı uygulamaları bilmenizi isterim.
--Bir süre önce, bir ilçenin Belediye Başkanı için sosyal medyada bir video dolaşıyordu. Bana da geldi. İzleyince üzüldüm, kızdım, inanamadım. Ben olayın doğruluğu ya da yanlışlığı ile hiç ilgilenmedim. Bence yöntem önemliydi.
--Bir başkan, gelen konukları için için güya viski aldırmış, meyve suyu fatura ettirmiş.
--Siz, "olmaz kardeşim derken", ben "ne var bunda" derim.
--Evet, ne var bunda, ben de geçmiş dönemlerde, çalıştığımız Bakan vb üstdüzey yöneticiler için özel ofislerine benze şeyler alır, aldırırdım. Üst düzeyin istediğine hayır diyecek kadar da salak değildim. Ayrıca da bu da işin bir parcasıydı.
--Burada sorun, viski, çikolata, çerez almakta değil. Alır ve adabı ile işyapılır ise sorun olmaz. Ama ne zaman sorun olur?-- Kişilerin viskiden yudum yudum içmeleri, alınan şielerden birini eve götürmeleri ile başlar. Yönetici, o alınan şişelerden birisini odadan çıkartır ise, çalışanlarda diğer şişeyi çıkartırlar.
--İhtiyaç olan tek şişe üç olur. İhtiyaç, müdürünki, çalışanın götüreceği. Dolayısı ile işin içinden çıkılmaz olur.
--Hele yönetici açısından vicdanı rahat ise, hiç kimseye bir sorun olmaz.
--Mansur Yavaş ile Sinan Aygün'ün arasında geçen sorun ise, sorun olabilecek bir şey değildir. Herkes şunu çok iyi bilir.
--Şehirler rant üreten yerlerdir. O rantı, şehirlerde yaşayan insanlar üretir.Peki bu rant nasıl paylaşılır.
--İlki, kamunun yarattığı rant, yinede kamuya dönük okul, kreş vb ünitelerin açılması, araç ve araç-gereç alımı için kullanılır.
--Bu yapılmıyor ise, bu rantı mülk sahibi ile aracı kimler ise onlar arasında pay edilir.
--Ankara'nın en gözde yerinde ikiz kuleler dikilmiş. Mülk sahibine Allah adaha çok versin. Peki de, bu şehrin insanına katkısı ne olacak o zaman?
--İşte Mansur Başkanın da yaptığı budur. O iş adamının adına daha önceki dönemde yaratılan bu rant, bir şekilde formule edilmiştir. Hiç kimse "mış gibi " davranmasın. KRAL ÇIPLAK!.
--CHP'nin milletvekilliği de yapmış bir kişinin bu işin bu boyuta getirilmeden nasıl çözüleceğini bilmemesi mümkün mü? Elbette ki hayır.
--Peki, bu konu neden bu kadar büyütüldü, o zaman.
-- Peki Mansur Başkan'nın hiç mi suçu yok bu konuda. Evet var. O da, bu kendisinin yaptığı bu işi, süreci bir görevlisine yaptırması gerekidirdi.
--Başkanın her işin içinde olması doğru değildir.
--Ha bu arada, bu örnek dışında bir çok ilde de CHP ya da Millet İttifakının başkanı ve meclis üyelerini bekleyen bu tür olaylar pek uzak değildir.
--Ha bir şey mi biliyorum Hayır. Ama yönetici, "perşembenin gelişini çarşambadan bilmesi gerkir"
--Bülent Arınç bile bas bas bağırdı önceki başkan için, ondan "tık yok". Ama CHP ve Millet İttifakının başkanı, daha "dakika bir, gol bir"
--Bu seçmene kıymayın efendiler.
--"Bulutlar adam öldürmesin."