ANKARA'DAN

Ellerinden öptüm Halil Lale hocam...

Elbette ki hepimiz öğretmenlerimizi severiz. Elbette ki onlara ne minnetler, ne minnetler borçlu olduğumuzu hisseder, seviniriz.

--Ama bu o duyguların dışında bir duygu, minnet duygusu vardır.

--Söyleyeni çok net bilinmese, çok kişiye mal edilse de, şu söz güzel bir sözdür. "BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KÖLESİ OLURUM!.."

--Biz Torosların, Bey Dağlarının yamacında doğduk, büyüdük ve ilk okulu, öğretmeni, orada gördük; ilk "a, b, c"yi orada öğrendik. Hem de bazen 5 sınıf tek öğretmen ile. Ellerinden öğretmenlerimin.

--Ama o öğretmenler, ister köy enstitülerinden, ister öğretmen okullarından, ister de yedek subay Öğretmenler olsun, hepsi birer filozof, birer profesör, dahası bir ziraat mühendisi, ressamdı.

-Çoğunuz anlamadınız değil mi? Haklısınız. Ben, daha da anlaşılmaz hale getireyim konuyu o zaman.

--Şimdi Antalya Konyaaltı sahilinde hep o telaşlı hali ile dolaşan sevgili Halil Hocamın, sanırım ilk öğretmen olarak bizim köyde.

--Ben iki ya da üçüncü sınıfta iken gelmişti, sonra da "Lise Öğretmeni" olmak için bir okul kazanıp gitmişti. Öyle konuşulurdu.

--Sevgili Hocam köyün dışında servi fidanları arasında, arkası sebze, meyve bahçesi, önüde spor sahası okulumuzun Öğretmen lojmanına yerleşmişti.

--Sırtında daha sonra adının "parka" olduğunu öğreneceğim giysisi ve boş zamanlarında ise çitlediği ayçiçeğini elbette ki unutmam.

--Ama derdim o değil. Okula açılmış, üstünden kış geçmiş artık bahar geliyordu. Okulun önünde bir masanın üstüne koyduğu çelik levhanın üstüne kağıt kalem ile bir şeyler çiziyordu.

--Net hatırlamıyorum ama, sanırım "demirciliği" askerde öğrenen, yarı hobi, yarı iş olarak da çiftçiliğin yanında açtığı dükkanında yapan Mehmet Dayımın orada, okulda dersler bitince, çizdiği "KOCATEPEDE ATATÜRK" fügürlü o silüeti kestiriyordu.

--Sonra yine okul bahçesinde boyadı. Daha sonra kendisine yedek subay öğretmen Mehmet Hocamız da yardım etti ve dağdan getirilen ve "Kocatepe" formu verilen bir yükseltinin üstüne o Atatürk Kaidesi yerleştirildi ve O yılın 23 Nisan Bayramı, o kaidenin önünde bütün köylünün büyük coşkusu ile yapıldı.

--Buraya kadar sıradan öykü. Ne var diyebilirsiniz?

--Bu yıl COVID-19 uluslararası salgını dolayısı ile okullar kapalı.

--Hoş açık olduğu zamanlarda, eskisi gibi pazartesi sabahları İstiklal Marşı, diğer günlerde de "ÖĞRENCİ ANDI" ile açılıp, Cuma günler de öyle dağılıyor mu bilemiyorum.

--Öğrenci velilerinin baskısı ise, Milli Eğitimin kanalından okunmasına başlandı denildi ama umarım öyledir.

--Bunu da geçiyorum. Asıl sorun şu.

--Bir devlet ve milleti tanımlayan şeylerden en önemlilerinden birileri de, o devlet/milletin bayrağı ve bağımsızlık/istiklal marşıdır.

--Son zamanlarda bunlarda bir "es geçilme" , önemsenmeme durumu izliyorum. Bunu da ben "es geç"emiyorum. Üzgünüm.

--Artık nüfusun %20'si kırsal kesimde, köylerde yaşıyor. Malum, bir de kırsaldan kente göç, doğum kontrolü gibi önlem ve eylemlerle buralarda yaşayan nüfus gittikçe azaldı.

--Okullar öğrenci yetersizliğinden kapatıldı. Taşımalı eğitim ile, çocukların bir şekilde sorunları çözülüyor ama, bir köy öğretmeni, bir köy için öğretmenden başka bir şeydir.

--En çok üzüldüğüm şey, 18/3/1924'de çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunu ile yapılan düzenlemelerin bugün görmezlikten gelinmesi, yok olması. Vakti olanlar, 1924 de Atatürk'ün talimatıyla çıkan 442 sayılı Köy kanununda ki İhtiyar heyeti ve Öğretmenin rolünü bir kez okusunlar.

--Ulusal birlik ve beraberlik, o ya da bu sebeple dağılıyor, yok ediliyor. O gün Halil Lale Öğretmeninin yaptığı bir Kocatepe'de Atatürk kaidesi bile bizim köyde ne heyecan uyandırmıştı.

--O kaidede, Cumhuriyet Öğretmeninin devletine ve milletine, öğrendiğinin, bağlılığının izleri; Köylünün de, Cumhuriyete ve Devletine bağlılığının ve ulus olma ayrıcalığının keyfi vardı.

--Nedense bugün usuma düşen iki söz içimi acıttı.

--Atatürk'ün "Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez." ile

--Mehmet Akif Ersoy'un, "Allah bu millete bir daha 'İstiklal Marşı' yazdırmasın!.."

--Bende ki kaygı mı bilemem ama bugün böyle. Ama siz keyfinize bakın; seçtikleriniz ve vergileriniz ile maaşlarını ödedikleriniz ile sanal selamlaşın, fotoğraflar paylaşın;

--Biz buralarda üstüne para da vererek gevezelik yaparak, zevzeklik ederek vakit harcayalım.

--Boş verin siz. Ya unutmadan, biz kaç devlet yıkmış, kaç devlet kurmuş idik, Aklım karıştı da!..

Yayın Tarihi
22.01.2021
Bu makale 948 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!