Kendimde sevmediğim bir huyum var, olacak olanları altı ay öncesinden düşünmek, görmek ve onun ile ilgili analiz-sentez yapmak. Bir sonuç üretmek ve olduğu zaman da, ne yapayım diye şaşkın tavuk gibi dönüp durmaktansa, olana bağlı olarak gerekeni yapmak. "Dam başında saksağan, vur beline kazmayı"!..
Yazının girişi, ilk paragrafın ne anlama geldiğini anlamının şaşkınlık yaratacağını biliyorum. Falcı ya da kahin falan da değilim. Hani derler ya, "sıradan bir ölümlüyüm"!..
Son günlerde sanal ortam zoom, kapalı salon toplantıları gibi toplantıların sayısı arttı. Herkes bir arayış içinde, sivil toplumda, bireyler de yaşanan süreçleri anlamak ve üretilecek çözüm önerilerine, "karınca kararınca" bir katkı koymak için çabalıyorlar.
Gerçekten yaşam koşulları öyle ya da böyle sebepler ile sıradan yurttaşların değil, ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğunu etkiler oldu. İktidar ilk defa, seçmen tabanına değil de, yeni bir sınıf yaratacağım (İslami Burjuvazi) derken, görgüsüz ve gözü doymaz bir "islamcı burjuvazi" olmak isteyen aç gözlülere teslim oldu.
Yaşanan elektrik zamlarının sebebinin bile, TEK'in özelleştirilmesi ile ortaya çıkan en az üç-beş şirketler arasında paslaşma sebebi ile olduğunu o kadar yazan çizen oldu ki.
Kapitalizm böyle bir şeydir, gözü doymak bilmez. Burjuvanın değil de, "burjuva olsun" diye uğraşılan görgüsüz sülüklerin gözü doymaz
Birçok konunda sorunun olduğu, iktidarın aklı başındaki kişileri de farkında. Ama yönetim böyle bir süreçtir. Hani halk arasında bir deyim vardır, "ilk düğmeyi yanlış düğmeler iseniz, kalanın da yanlış düğmelenir", diye. İşte bu işler böyledir.
Devlet Planlama Teşkilatını (DPT) kaldırıp, yerine sembolik bir yapı kurarsanız, 2886 sayılı Devlet İhale Yasasını, 4734 sayılı Kamu İhale Yasasını "adamının adamı, madamının madamı" için değiştire değiştire ihaleler yaparsanız, başka ne sonuç beklerdiniz ki!..
Özellikle iktidar dışındaki partiler, ister 6'lı ittifak olsun, ister 3'üncü yol sol-sosyalist grup olsun yaşanan süreçleri analiz edip, olası bir iktidar süreçlerinde yaşanacak çözüm önerilerini araştırıp, tartışıyor. Elbette ki çok güzel ve iyi niyetli uğraşılar.
Çalışma yaşamında yıllarını Bürokrasinin Yönetim ve Organizasyonu, yönetsel sorunların aşılması ve halka hizmetin kolaylaştırması, maliyetlerin düşürülmesi gibi konularda hem literatür olarak hem de uygulamalı olarak çalışmamış olsam belki de bu kadar huzursuz ve mutsuz olmayacaktım.
Ben de, "Oooo iktidar zamlar, Dolar ve dövizin artışı ile gittikçe sıkışıyor, halk da çarşı pazarda, aldığı maaş ve ücretler ile geçinemiyor; o halde iktidar için yolun sonu görünüyor" diye, umutlanırdım.
Yaşanan sorunlar açısından, olayın iki taraflı sorunu var.
İktidar açısından, önceliğinin değişmesi şart. Şimdiye kadar (Yaklaşık 20 yıl) hangi sermaye tabanını oluşturdu ise oluşturdu, kendi yandaş sermayedarını yarattı ise yarattı. Yeter artık, hepimiz kaybedeceğiz deyip, sorunlara gerçekçi ve halkı rahatlatacak çözümler üretmek zorundadır.
Muhalefet açıdan ise.
İktidar alternatifi olarak, halkın ayyuka çıkan muhalefetini arkasına alarak yelkenleri şişirmek kolay olabilir ama bu sorunlara kalıcı çözüm üretmez.
Bir kere, önceliklerin belirlenmesi gerekir. Çünkü, bugünkü iktidarın en önemli bileşenleri arasında, bugünkü muhalefetin unsurları da var. Eğer sorun, denk gelişine bir şut atmak değil, gerçekten geçmişte yapılan yanlış ve eksikliklerinde farkına vararak bir çözüm yolu bulmak isteniyor ise, ki istenmeli;
O zaman da, popüler siyasi söylemleri bırakıp, kapalı kapalı arkasında kurulacak toplantı masalarında bu konularda, siyasi beklenti ve geçmişe göre değil, ülke gereçlerine göre çözümler üretilmesi ve projelendirilmelidir.
Bu konuda da, çok üzgünüm ki, katıldığım toplantılarda ve yazılan çizilenlerde gördüğüm kadarı ile, muhalefetin/ iktidar alternatiflerinin çok bilinçli davrandıklarını maalesef görmüyorum.
Maalesef sevgili Halkımın da bu konuda ki tavrı enteresan. Çok laf ama iş sorunun çözümüne gelince, hayal satanların hayallerine bir balonda kendisi ekliyor.
Halk arasında derler ki:
"Fukaraya acıyan çok olur da, bir lokma ekmek veren olmazmış" ya da "El elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış"!..
Devleti tanımadan, bilmeden devlet yönetmeye çözümler üretmek pek olası değildir. Sayın Kılıçdaroğlu ve dışında ki üç beş kişi dışında, devlet ile ilgisi evleri ve arabalarını vergileri ya da ceza parası ödeme ya da bir sebeple karakol ve mahkeme kapısı dışında olmamış kişilerin hayali önerileri;
Ya da kim akıl verdi ise, Bürokrasi içinden "CV toplayarak" bu işler olmaz. Devlet sandığınız kadar, kendisi ile oynamanıza izin vermez.
Rahmetli Demirel bile, yıllarda Bürokrasi içinde mühendislikten, Genel Müdürlüğe kadar görevler üstlendiği halde, kaç kere gidip, kaç kere gelerek devleti çözdü.
Muhalefet siyasileri her şeyi bilirler ama ben yine de meramımı size anlatabildim mi bilemem ey yurttaşlar.
Yoksa, "elle gelen düğün bayram". Ne edeyim ki. Sayenizde.
Not: İngiltere Kral adayı Prens Charles'e yazdım bunu. Allahtan bizim memlekette böyle bir şey yok.