Genelde sonbahar ve kış ayları siyaset gündeminin yoğun olduğu; yaz, bahar ayları ise günlük yaşam vitesinin boşa alındığı aylardır.
Hatta "Nisan, Mayıs ayları, gevşer gönül yayınları" diye de bir tekerleme vardır.
Bahar geçmiş, yaz da alına alına, salına salına zamlar, hayat pahalılığı ile, iktidarın R.T.Erdoğan'ın "faiz haram" söylemi ile başlayıp, "faiz sebep, enflasyon sonuç" söylemi ile şurup gitmektedir.
Dün değerli dostum Mustafa Durmuş da yazdılar, tüm dünyada enflasyon gibi ekonomik sorunları, bizim ülkemizde yaşıyor. Doğru. Peki, tüm dünyada enflasyon sorunu dışında yaşanan bütün sorun ve hastalıklarda uygulanan tedavi yöntemlerini bizim hükümetler, doktorlar, herkes uyguluyor.
Dünyada tek bizim iktidar, Erdoğan, "faiz, sebep, enflasyon sonuç" diye diye dünyada yıllık enflasyon yüzde onları yeni yeni geçerken, bizde aylık yaşanır olmuştur.
Döviz kuru artışları ise, tutabilene aşkolsun.
Ortada bir millet var ise, devleti de vardır.
Ortada bir devlet var ise taşı, toprağı, ormanı, suyu, denizi de vardır.
Orada bir millet var ise de, onun tarihine, kültürüne göre bir eğitimi de vardır.
Önce ordunun yurtsever subayları "tü kaka" yapıldı. Aydınlar ise her dönem topun ağzında oldular. Cehalete methiye düzenler, Üniversitelere yönetici, kamu yönetiminde baş tacı yapılıp, televizyonlardan indirilmediler.
Ülkenin taşı toprağı talan edilip, ormanları yok ediliyor, çok daha gerekli ise de bir soysuz gerekeni yapıp yakıp yıkıyor.
En dramatik olanı ise, yangın söndürme garantili, uçak ve helikopter kiralanıyor. Hani yangın eksik olursa, o eksiğin parasını veririz diye.
Sosyal Devlet, yurttaşının sağlığını korur, hastalanmaması için uğraşır. Hasta garantili hastane yaptırmak görevi değildir.
Havaalanı, otoyol, köprüleri eş geçiyorum.
Yönetim bir bilimdir ve bu bilimin de bir ideolojisi ve sınıfsal bir tabanı vardır.
Bir toplumda zengin, Fakir herkes olabilir.
Sosyal devlet bunu dengesini elinde tutar.
Liberal devletin önceliği ise, sermayedir. Ülkenin, Devletin bütün olanakları ve varlıkları onlara peşkeş çekilmek üzere vardır.
Büyük Atatürk, bu devleti kurarken, devlet kurumlarını sağlıktan, ekonomiye kadar SOSYAL DEVLET üzerine kurmuş, örgütlemiştir.
Bugün yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal sorunların kaynağı bu sistemin yok edilmesi kaynaklıdır. Özellikle 12 Mart 1971 darbesiyle başlayıp, 12 Eylül ile süren askeri darbeler, bu süreci kurumsallaşması için yapılmıştır.
Anadolu'nun sesine kulak vermeyi pek severim. Bütün ozanlar gibi;
Aşık Mesleki de dizelerinde hep acıyı tanımlar. "Dolanı dolanı gelir, ölüm yavaşça yavaşça". Tam da günümüzü özetliyor.
Evet, bugün yaşananlar bazan bodaslamadan doğrudan, bazen de dolana dolana geldi.
Bugünler unuttuk ama, ,"Büyük Ortadoğu Projesi", BOP diye bir proje vardı.
Hatta eşbaşkanı bile tanıdıktı
O projeden söz eden Yok. Doğrusu da budur. Çünkü proje, uygulamadan önce olur. Gereğinin yapılması ise bir eylem sürecidir.
Lafı uzatmanın anlamı yok. Bu projede adı geçen ülkeler, Libya, Suriye, Irak, İran, bazı Arap ülkeleri ve Türkiye değil miydi.
Gelinen durum nedir.
Sayılan her ülkede bir şeyler yapıldı ve yapılıyor. Neler mi?
Hiç kimse kusura bakmasın ama lafın tamamı aptala söylenirmiş.
Bu ülke insanı,i Milleti iyilikseverdir. Mağdurun yanındadır ama tetikçi de değildir.
Emperyalizm, Ortadoğu'nun her türlü kaynağına göz dikmiş ve yok edip, elde etmek için hiç bir şeyden kaçınmaktadır.
"Neler oluyor?" diyenlere, hiç bir şeyi görmüyor iseniz. Bari, CÜBBELİ AHMET HOCANIN TV programlarını, en son "Teke Tek-;Fatih Altaylı" program videosu bile çok ama çok şey söylüyor.
Kim duyar, kim duymaz bilemem ama SAĞIR SULTAN bile duyarken, kimse duymuyor ise, altı yıl önceye bu ayın ortasına bir baksınlar.
Her şey "kabak gibi ortada"!..
Önce Türklükten, sonra Türkiye Cumhuriyeti ile başlayan utangaçlık, Maturidi İslam inancına kadar vardı. Diyabetin camilerinde, Emeği vahabi İslam'ı anlatılıyor, övülüyor.
Daha ne olsa uyanırsız ki?