Sanal ortamda, özellikle de facebook'da çok görürüm "şu kadar arkadaşım var ama, neden çok az kişi ile iletişim içindeyim" gibisinden sitem, şikayet, şaşkınlıkları.
--Aslında bu tür sosyal ağların sistemleri elbetteki bizi sınırlıyor, her şeyden ve herkesten haberder etmiyor, edemiyor vs.
--Peki, tek suçlu sistem mi?
--Bizim hiç mi teke teke sayfa arkadaşı, birey olarak suçumuz yok.
--Hem de ne çok, ne çok.
--Sanal ortamda, facebook'u aktif kullanıyor, yazı(makale/köşe yazısı) yazıyorum, bir de arkadaşlarımın zoruyla girdiğim Whatsapp'da, grup yada tekli iletiler alıyor, yanıt veriyor, yazıyorum.
--Diğer sanal ortamlarda ne nedir, ne nasıl işler bilemem ama, ben facebook'un sayfasını açınca, bir çok kişinin iletisini görüyor,
--bazılarını ayrıntılı, bazılarını "hızlı okuma tekniği" ile okuyor, bazılarına ise bakıyorum ve genellikle de, bir yerine "dokunmaya" çalışıyorum. Beğeniyor, seviniyor, kızıyor, üzülüyorum.
--Anlayacağınız düşünen, gören bir insan ne tavır gösterir ise onu yapmaya çalışıyorum.
--Sonra, sayfamda paylaşımlarım ile ilgilenen dostlarımın; herkese açık olduğu için arkadaşım olmayan arkadaşlarımın sayfalarına bakıyorum, Paylaşımlarını okumaya çalışıyorum. Ne düşünüyor ve ne yapmam gerekir ise onu yapıyor, onu yazıyorum.
--Elimden geldiğince çok kişiye dokunmaya çalışıyorum.
--Bu aralar, COVID-19 ortalığı talan ediyor, eyvallah.
--"Maska, Mesafe ve Temizlik" ezberlediğimiz şeyler oldu.
--Oysa bunlar insanların günlük yaşamlarında zaten vardı.
--Sadece görünür oldu.
--Elbette ki herkes "maskeli Balo"ya gitmiyor idi ama, ne maskeler takıldığını bir zaman sonra anlıyorduk.
--Ne maskeler takınıldığını, maskeler düşünce anlıyorduk.
--"Mesafe" konusuna gelince, elbette ki herkesin bir mesafesi olması, hatta herkese bir mesafe koymak bile gerek.
--Ömrüm bürokraside, "aman halka hizmet edelim"; devlet bize halka hizmet için burada görev verdi düşüncesi geçti;
--Kapım da, zihnim ve yüreğim de hep halktan yana, halk içindi.
--Hatta bir çok konuda, halk için sorumluluk üstlendik, birilerinin ayağına bastık, programlarını, çıkarlarını bozduk sürgün yedik.
--Ama bugünden bakınca, haketmeyen o kadar çok kişiye, hak etmediği o kadar çok şey yapmışım ki.
--Üzülüyor muyum. Evet. Hem de çok. Çünkü, hadsiz ve hak etmeyenlere yaptığımız o iyi, güzel şeyler, onların elinde öyle kirli, öyle çirkin oluyor, olmuş ki, sormayın gitsin.
--Bu durumu, bir zamanlar aktif görev yapmış arkadaşlarım ile de paylaştığımda, yalnız olmadığımı görüyorum ve anlıyorum.
--"Temizlik" konusu ile bir alem. Hani, üç tel saçı olup, berbere giden adamın, iki telini koparan berbere dediği gibi:
-- "bırakın dağınık kalsın!.."
--Tamam koronavirüs pandemisi de bu üçlüyü çok önemli ve gerekli kıldı.. Olmazsa olmazı oldu da!..
--Peki, bizlerin kendimizin gerek olmadığı halde, kıskançlıktan, kibirden, hadsizlikten dolayı takdığımız maskelere;
--O kadar yaşanmışlıklara karşın, sınırlarımızı bilmememize; sınırlarını bilmeyenlere koymadığımız mesafelere;
--yanında sıcak ve güçlü olacağımız insanlara olan uzaklığımıza, görmemezliklerimize ne diyelim, ne gerekçeler bulalım.
--Eller, kollar, yüz ve "ayaklar"ı elbetteki temiz tutalım, yıkayalım.
--Ruhumuzu temiz tutmuyorsak bir anlamı yok ki.
--O, bizi bir yerde kirlendiriyor. Kirletiyor da farkında değiliz.
--İnsanı, insan yapan şey, bilinci ve farkındalığıdır. Yoksa, yaşadığımız çevrelerde ki otlar, çöpler hatta itler ile ne farkımız ola ki, insan olarak, kişi olarak, birey olarak.
--Yüzünüzü ne kadar çok güneşe dönerseniz, o kadar çok ışık görürsünüz. "Güneş, balçıkla sıvanmaz" derler büyükler, boşuna güneşi balçıkla sıvamaya çalışmayalım, bırakın güneş pencerelerimizden içeri girsin. Pencereleri, Perdeleri açalım.
--Hepimiz ne ağalar, ne beyler görmüşüzdür. Hele güzellik ve zenginlik için denen ise tam isabettir.
--"Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter"!..
--COVID-19'a rağmen, bu dünya hala çok güzel.
--Hepimizin penceresi sonuna kadar açık olsun ve ışık dolsun,
--Kapılarımız ise ardına kadar açık olsun artık. Saklayacak, gizleyecek bir şey kalmadı, bir gün kapattığımız kapıların ardında kilitli kalacağız, perdeleri çektiğimiz pencereden güneşimizin içeri girmeyeceği gibi.
--Bizi, bizden ırak tutan COVID-19 değil dostlar, tamam eyvallah o başka bir sorun ama, bizi bizden uzak tutan
--Egolarımız, kendimize olan güvensizliğimiz, kıskançlığımız. vs, vs.
--Nereye kadar?
--Haydi ellerimiz temizken gözlerimiz görüyorken, açalım pencereleri, perdeleri güneş içeri girsin, bu zemheri başında evlerimiz, yüreğimiz ısınsın.
--Kirpiler bile kış aylarının soğuğunda, mesafelerini ayarlayıp, birbirlerinin canını acıtmadan kendilerini, oratamlarını ısıtırlar.
--Dikenlerimizi yok edelim demiyorum, gönül mesafesini, ayarlayıp, gönüllerimize taktığımız maskelerin ile bile iki kelam edebiliriz.
--Ellerimizin, yüzümüzün kiri, pisi bizi ilgilendirir. Buradan, hepiniz, o kadar güzel, pür-ü pak görüyorsunuz ki.
--Dokunabilirsiniz!..
--Her sıcaklık insanı yakmaz, bazıları hem içini hem de dışını ısıtır.
--Dokunun!.. Irak olmayın, ırak durmayın!..